Yıldız

690 70 5
                                    

Nazlı artık yorgunluktan bayılacağını hissediyordu. Bu gece Açelya, Demir ve o nöbete kalmışlardı. Şimdi de Açelyanın onu çağırması ile çatıya çıkıyordu. Bu soğukta çatının konuşmak için pek mantıklı bir ortam olduğunu düşünmüyordu ama Açelyadan bahsediyorlardı. O yüzden bunu sorgulamayacaktı. Çatıya çıktığı an gördükleri ile donup kalmıştı genç kadın. Yere bir örtü örülmüş ve etraf mumlarla süslenmişti. Örtünün üstünde de bir sepet duruyordu. Bu tebessüm etmesine sebep olmuştu. Kenarda duran Ali'yi görmesi ile tebessümü yüzünde donmuştu genç kadının. İşte şimdi ne yapacağını şaşırmıştı. Alinin burada ne işi vardı? Bunları Ali mi hazırlamıştı? "Nazlı?" dedi Ali. Genç kadın Alinin sesi ile iyice afallamış ve buradan uzaklaşmak için hızla arkasını dönmüştü. "Özür dilerim." diye bağırdı genç adam. Alinin tekrar konuşması ile olduğu yerde durmuştu genç kadın. Yine de Ali'ye doğru dönecek cesareti kendinde bulamamıştı. "Çok özür dilerim Nazlı. Biliyorum seni çok üzdüm ama şimdi sana gülüşünü geri vermek istiyorum." dedi genç adam. Nazlı ise kalbi gümbür gümbür atarken yavaş adımlarla genç adama doğru döndü. "Nazlı ben seni çok kırdım değil mi?" diye sordu genç adam. Tekrar elleri ile oynamaya başlamış ve yüzünü yere eğmişti. Nazlı ise yine bir şey dememeyi tercih etmiş hala tüm bu olanları kavrayamamıştı. "Ama telafi edebilirim! Evet, bunu yapabilirim. Bana izin verir misin? Seni sevmeye devam etmem için ve kendimi affettirebilmem için bana izin verir misin Nazlı?" dedi Ali ve bu sefer direk Nazlı ile göz kontağı kurdu. Nazlı günlerdi Ali ile göz göze bile gelememenin verdiği durumla kalbi iyice hızlandı. Ali'ye bir şeyler söylemek istiyor ama ne söylemesi gerektiğini kestiremiyordu. Kalbine kalsa şimdi koşup sarılacaktı ona ama aklı durmasını söylüyordu. Ali örtünün üstüne oturup Nazlıya işaret etti. Nazlı yavaş adımlarla onun yanına gelip aralarında mesafe bırakarak örtünün üzerine oturdu. Ali yavaşça elini Nazlının eline uzattı. Elini mi tutacaktı? Genç kadın heyecanla nefesini tuttu. "Ben bu hayatta tek senin elini tutmak istiyorum. Bu hayatta seninle el ele savaşmak istiyorum. Bu hayatta sadece senin elini korkmadan tutabilirim." dedi genç adam kendinden emin bir şekilde. Nazlı ise onun dedikleri ile bakışlarını hızla ellerinden çekip Alinin gözlerine değdirdi. Yüzüne konan tebessümün farkında bile değildi genç kadın. Günlerce bu anın hayalini kurmamış mıydı? Bunları duymak istememiş miydi karşısındaki adamdan? "İçim o kadar senin sevgin ile dolu ki Nazlı... Artık başka kimseye yer kalmıyor. Her şeyde sen varsın. Başka nasıl sevebilirim seni?" dedi genç adam ve utanarak gözlerini kaçırdı. Nazlı oturduğu yerde biraz daha yanaştı sevdiği adama. "Kapasana gözlerini." dedi Nazlı. Genç adam ona anlamaz bakışlarla bakarken genç kadın çoktan elini havaya kaldırdı. Elini genç adamın gözlerinin önüne getirip bir süre bekledi. "Kapa haydi." dedi bu sefer genç kadın sabırsızca. Elini çektiğinde Ali çoktan gözlerini kapamıştı. Genç kadın elini sevdiği adamın yüzüne çıkardı dokunmadan. Öylece durdu. Dokunmasa bile elinin altındaki teni hissedebiliyordu. Dokunamıyordu ama hissedebiliyordu. Çünkü bu karşısındaki adam onun her bir hücresine dokunuyordu. Nazlı da ona sevgisiyle dokunmaya çalışıyordu. Nazlı aklına gelen şiir ile tebessüm etti. Ali sabırsızlanıp gözlerini açmadan genç kadın okuyacağı şiiri tekrar aklından geçirdi. Çok sevdiği ve ezbere bildiği bir şiir olmasına rağmen Alinin karşısına geçtiğin de her şeyi unutuveriyordu. "Aklım, kalbim, hücrelerim hepsi sen... Hepsi seninle dolu." dedi genç kadın sevgi dolu bir sesle. Alinin yüzüne konan tebessüm ile o da gülümsedi. "Sana bir şiir okumak istiyorum." dedi Nazlı heyecanla. Sonra derin bir nefesi alıp verdi genç kadın. Kısa bir anlığına gözlerini yumup tekrar açtı ve o aşık olduğu yüze baktı. "Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim." diye şiiri okumaya başladı genç kadın çocuksu çıkan sesiyle. Okuduğu şiire tam devam edecekken Alinin sesini duyması ile duraksadı. "Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmiyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat." diye şiire devam etti genç adam. Nazlı hafif bir tebessüm ile karşısındaki adamın yüzüne bakmaya devam etti. "Şimdi yeniden var mısın benimle bu yolda?" dedi genç adam. Nazlı gözlerinin dolmasına engel olamadı. Ayrıldıkları süre boyunca hep bu anı hayal etmemiş miydi? Alinin ona geldiği anı... O kadar şapsaldı ki ona bu denli aşıkken hayır demek mümkün bile değildi. Aslında hiç hayır cevabı vermek de istemiyordu. Tek istediği Aliydi. Onunla mutlu olmaktı. Şimdi ona bir şans daha veremez miydi? Gözünden bir damla yaş akarken başını olumlu anlamda salladı genç kadın. "Varım. Seninle her şeye varım ben." dedi Nazlı kocaman gülümseyerek. Ali de tebessüm edip gözlerini kaçırdı. "Bu sefer seni hiç üzmeyeceğim Nazlı. Seni mutlu etmek için elimden geleni yapacağım. Gülümsemen için yürüyeceğim bu yolu." dedi genç adam. Nazlı biraz tedirgince biraz daha yanaştı genç adama. "Sana bir keresinde ne demiştim hatırlıyor musun?" diye sordu genç kadın. Alinin ise gözleri başka bir yere dalıp gitmişti. Büyük ihtimal Nazlının ne dediğini düşünüyor olmalıydı. Nazlı kocaman gülümseyip elini havaya kaldırdı ve Alinin ona bakmasını sağladı. "Sadece Ali ol bana yeter..." dedi genç kadın sevgi dolu bir sesle. Sonra gökyüzüne baktı genç kadın. Gözüne çarpan parlayan yıldız ile gülümsedi ve hızla ayağa kalktı. "Nazlı ne yapıyorsun?" dedi Ali şaşkınlıkla. Genç kadın ona dönüp baktı. "Kalksana Ali." dedi sevinçle. Alinin ayağa kalkmasıyla Nazlı çatının en uç köşesine gitti ve tekrar yüzünü gökyüzüne kaldırdı. Alinin hala yanına gelmemesiyle arkasını dönüp ona baktı. "Yanıma gelsene Ali." dedi gülümseyerek. Ali ise elleriyle oynamaya başlamış tedirgin bakışlarla ona bakarken bir adım attı. Nazlının başını onaylarca sallaması ile Ali onun yanına geldi yavaş adımlarla. Nazlı ona bakıp gülümseyip tekrar yüzünü gökyüzüne çevirdi ve elini havaya kaldırıp yıldızı işaret etti. "Şu parlayan yıldızı görüyor musun?" diye sordu ve bakışlarını tekrar Aliye çevirdi. Ali ise öylece yıldıza bakıyor ve sadece başını sallamakla yetinmişti. "O yıldız gökyüzünde parlamaya devam ettikçe biz hiç ayrılmayacağız." dedi Nazlı yumuşak bir sesle. Ali ise ona dönüp tebessüm etti. "Sonsuza kadar." dedi genç adam fısıltı dolu bir sesle. "Sonsuza kadar." diye tekrar etti Nazlı gülümseyerek ve yıldıza baktı. "O zaman o yıldız bizim yıldızımız olsun mu?" diye sordu genç kadın heyecanla. Kalbi heyecanla atmaya başlamıştı genç kadının. "Ali ve Nazlının yıldızı." dedi Ali. Nazlı göz ucuyla ona bakmış ve onun kocaman gülümsemesini görmesiyle o da gülümsemişti. "Ali ve Nazlının yıldızı." diye fısıldadı genç kadın. Tekrar yıldıza baktı ve gözlerinin dolmasına engel olamadı. Ali ve Nazlının yıldızı... Bu fikir genç kadının kalbini o kadar hızlı attırıyordu ki düşüp bayılmaktan korkmuştu. Şuan bu anı hiçbir şeyin bozmasını istemiyordu. "Başını omzuma koymayacak mısın?" diye sordu genç adam. Nazlı duyduğu sesle dönüp Ali'ye baktı. Ali ona gülümseyerek bakıyor ve Nazlı tereddüt etmesin diye başını olumlu anlamda sallıyordu. Genç kadın gözlerinden akan yaşları fark etmeden kocaman gülümsedi. Ali'ye bir adım yaklaşıp başını genç adamın omzuna koydu ve gözlerini sıkıca yumdu. İşte şimdi kendini evinde hissediyordu. Ait olduğu yerdeydi. Huzurlu ve mutlu olduğu yerdeydi. İşte şimdi günlerdir hasret kaldığı güneşi görebiliyordu. Güneş onlar için bu gece vaktinde tekrar doğmuştu. Nazlı gözlerini açıp tekrar gökyüzünde parlayan yıldıza baktı ve gülümsedi. Ali ve Nazlının yıldızı parladığı sürece onlar hiç ayrılmayacaklardı.

Mucize - #AlNazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin