1 ー Eğer istediğin buysa, seni tam burada güzelce becerebilirim.
-chase atlantic, into it-
ー
"Bilerek yaptığından eminim." dedi Minhyuk elinde sıkı sıkı tuttuğu havluyla platin sarısı saçlarını kurularken. Ben ise onun dediklerine kulak misafiri olduğum esnada, dolabımdan terli formalarımı alıp, antrenman çantama yerleştirmekle uğraşıyordum.
"Bilerek her seferinde bizi tahrik etmek için yapıyor, ama işe yaramadığını söyleyemeyeceğim." diye devam ettiği sırada dolabımın kapağını sertçe kapattım ve arkama dönüp Minhyuk'la gözgöze geldim.
Kafamı hafifçe sağa yatırdım ona bakarken. "Keşke maçta onun kalçalarını ya da her dakika başı dudağını yalayışını izlemek yerine maça odaklansaydın Minhyuk, belki o zaman kaybetmiş olmazdık." dediğimde alayla gülmüştü.
"Kim olsa bakardı. Bakmamak elde değil ki kaptan, o dikkat çekici birisi." diyerek siyah kısa kollu tişörtünü üzerine geçirmişti.
O sırada soyunma odasına olan herkes aralarında bir şeyler fısıldaşıyordu. Rahattım, çünkü kaptan bendim. Ve benim hakkımda konuşmaya onlardan hiçbiri cüret edemezdi. Bir kişi hariç...
Minhyuk.
Sürekli bana laf atar, karşılık verirdi laflarıma. Bu pek hoşuma gitmiyor sayılmazdı aslında. Ona her laf attığımda bana karşılık verdiğini sanması beni arşa çıkartıyordu.
"Bilerek yaptığını kendin söyledin, dikkatinizi dağıtmak için yapmasına rağmen bakmaya devam ettin yani?" dediğim sırada dilini dudağı üzerine gezdirmişti.
"Elbette kaptan, o görüntüyü kaçıracağıma maçı kaybetmeyi yeğlerim." demesiyle beraber yüzümde alaycı bir sırıtış oluşmuştu. "Senin yüzünden kaybeden on altı kişiye ne demek istersin peki?"
"Alt tarafı bir maç kaptan, abartmasan mı?" dediğinde alaycı gülümsemem genişlemişti. "Bir maç, senin için bu kadar basit öyle değil mi? Kazanmak konusunda takıntılarım olduğunu biliyorsun Minhyuk. Bence sınırlarımı zorlama." diyerek sırtıma antrenman çantamı astım ve soyunma odasından çıktım.
Turnuvayı mutlaka kazanmalıydık.
Kapıdan çıkar çıkmaz birkaç adım ilerideki otomattan içecek bir şeyler almaya karar verdim ve otomata çevirdim adımlarımı. Paramı otomata atıp kolanın numarasını tuşlayacağım sırada boyumda hissettiğim sıcak nefesle duraksadım. "Bana da su alır mısın lütfen?"
Ses tanıdık gelirken bir o kadar da uzaktı.
Sorgulamadan, almak istediğim koladan önce suyun numarasını tuşladım. Tellerden yavaşça aşağıya düşen su şişesini, eğilip elleri arasına almıştı. Arkamı döndüğüm anda onun Yang Jeongin olduğunu fark ettim. Bizim takımdakilerin büyük bir çoğunluğunun dikkatini dağıtan platin sarısı saçları olan çocuk...
Amacı kendi takımının kazanmasıydı ve bizim takımdakilerin dikkatini dağıtarak istediğine ulaşmıştı. "Amacına ulaştın." dedim suyun kapağını açmaya çalıştığı sırada. Yüzüne koca gülümsemesini yerleştirip şişeyi bana uzattı. "Açamadım da, açar mısın lütfen Hyunjin-sshi?" dedi oldukça cilveli bir şekilde.
Beni takmaması üzerine bıkkınlıkla iç geçirdim ve bana uzattığı su şişesini elime alıp tek hamlede açıp ona geri uzattım. "Teşekkürler."
Su şişesini kafasına dikip yavaş yavaş içmeye başladığında gözüm istemsizce gözüm adem elmasına kaymıştı. Birkaç saniye sonrasında ise hemen kafamı hafifçe iki yana salladım ve kendime geldim. Beni de etkilemesine izin vermezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
acquainted 'hyunin ✓
Fiksi Penggemarbirbirine dişediş rakip olan iki fakültenin basketbol takımlarındaki hyunjin ve jeongin, arzularına ve tutkularına pek de göz yumamazlar.