Ertesi Gün
Dünden kalmışlığımın etkisiyle başım ağrıyordu. Neyse ki çok sarhoş olup çok fazla saçmalamadım. En azından hatırladığım kadarıyla. Kahvaltıdan sonra biraz telefonla ilgilenmeye karar vermiştim. Öğretmen Park'tan iki tane mesaj vardı. Taehyung ile beraber içerken resmimizi çekip yollamış!
'biliyor musun? sabrımı çok zorladın.' yazmış.
'bay park lütfen beni rahat bırakın lütfen!'
'o zaman düzgün dur!" Yazdı.
'keşke hep sadece öğretmenim olarak kalsaydınız.' yazdım.
'beni yine de sevmiyordun.' yazdı.
'evet ama en azından nefret etmiyordum!' yazdım ve telefonu kapatıp büyük bir kanıt elde ettiğimi fark ederek hızla polis karakoluna gittim.
"Bu sefer inanılmaz bir kanıtla geldim. Mesajlar var elimde." dedim.
"Bakalım." dedi polis. Telefonumu açıp mesajlara girdim ama hiçbir şey yoktu. Mesajlar silinmiş! Bu imkansız.
"Mesajlar silinmiş, telefonumu kontrol ediyor olmalı." dedim.
"Emniyeti böyle meşgul etmeye devam ederseniz sizden şikayetçi olacağım." dedi polis.
"Ama yalan söylemiyorum. Bana neden inanmıyorsunuz?" diye sordum ve kendimi tutamayıp ağlamaya başladım.
Beni zorla dışarı çıkartmışlardı. Ağlayarak yürüdüm. Bir türlü kazanamıyordum. Kendimi aptal gibi hissediyordum her defasında. Üstelik sadece benimle de uğraşmıyordu şerefsiz!O kadar çok yürümüştüm ki kendimi köprüde bulmuştum. Aşağıya, Han Nehri'ne baktım. Beni çağırıyordu sanki. Ben olmasam her şey daha iyi olurdu. Sevdiğim herkes güvende olurdu, onlara zarar verecek mi diye endişelenmezdim. Öğretmen Park da belki peşinden gelirdi ve dünyadan bir sapık silinirdi.
Gözlerimi kapatıp kendimi aşağıya bırakmak üzereyken birisi kolumu tutup beni çekti.
"Neden böyle bir şey yapıyorsun?!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAPLANTI | KTH
Fanfiction"Babanı uğurladığına göre acele etmezsen okula geç kalacaksın." Etrafıma baktım ama tanıdığım hiç kimseyi göremedim. Issız bir yer olduğu için tedirgin olmuştum. Adımlarımı hızlandırıp okula yetişmek için durağa doğru yürüdüm. Durakta benim üst sın...