Bıçağı karnımdan çıkarıp çantasına koydu. Çığlık atmaya çalışıyordum ama izin vermiyordu.
"Eğer ben buradan gitmeden önce çığlık atarsan bu bıçakla yan odada uyuyan anneni de öldürürüm. Beni anladın mı?" diye sorunca başımla onayladım. Elini ağzımdan çekti ama dudaklarımı birbirine bastırıp çığlık atmadım. Acı içinde ağlıyordum sadece.
"Ah, burada su varmış. Çok susamıştım." dedi. Başucumdaki sürahiden bardağa su doldurdu ve yavaş yavaş içti.
"Görüşürüz Min Ah. Cehennemde." dedi ve penceremden çıktı ve anında çığlık attım. Yataktan kalkıp kan kaybetmemek için dolaptan aldığım bir ceketimi karnıma bağladım. Silah sesi duyunca tekrar çığlık attım ama çok yorgun düştüğüm için gözlerim kararıyordu ve benim gücüm kalmamıştı. En son gördüğüm şey ise mahalleden gelen polis arabasının ışıklarının odama yansımasıydı.Taehyung Anlatıyor;
Gecenin bu saatinde çalan telefonum yüzünden uyanmıştım. Sinirle telefonu elime aldım ama tanımadığım bir numara olduğu için açmadım. Telefonu sessize alıp uykuma devam edecektim ki aklıma Min Ah geldi.
"Alo?" diye endişeyle telefonu açtım ve korktuğum başıma gelmişti...Hastaneye geldiğimde Min Ah'ın annesini gördüm. Ağlayarak tek bir noktaya bakıyordu. Onun yanına gittim. Beni görünce daha çok ağlamaya başladı ve bana sarıldı. Ben de kendimi daha fazla tutamamıştım.
"Kendi evimde, kendi kızımı koruyamadım." dedi. Ona teselli vermek istiyordum ama bunu yapacak gücüm yoktu. Geri çekilip elini tuttum.
"Sizin suçunuz değil." dedim.
"Biliyor musun? Son ana kadar savaşmış, kan kaybetmemek için karnına ceketini bağlamış." dedi.
"Bakın kendiniz söylediniz, o son ana kadar savaştı. Yine savaşacak ve hayata tutunacak." dedim.
"Çok kan kaybetmiş ama..." dedi. Derin bir nefes alıp çığırmaya başladı.
"Ne istediniz benim kızımdan? Ne yaptı size?! Neden düşmediniz yakasından!" diye bağırıyordu. Bir hemşire gelip bizi uyardı.
"Lütfen sessiz olun." dedi.
"Dalga mı geçiyorsun sen? Bu durumda bizim sessiz olmamızı nasıl beklersin?" diye bağırdım.
"Anlıyorum ama burası hastane." dedi.
"Evet sorun da bu! Burası hastane ve benim sevdiğim kız içeride yaşam mücadelesi veriyor." diye bağırdım.
"Sakinleştirici yapmamı ister misiniz?" diye sordu. Sinirle ellerimi saçlarıma geçirdim.
"Sakinleştirici diyor ya," diye sayıkladım. Güvenlik kolumdan tuttu.
"Kimseye zarar verecek değilim!" deyip kolumu çektim.
"Acınızı anlıyoruz ama sakin olmalısınız." dedi. Yere çöküp hıçkıra hıçkıra ağladım.
"Ben onu çok seviyorum." dedim. Ona kızdığım için o kadar pişmanım ki, hayatı tehlikede olan bir sevgilim var ve ben onu yalnız bıraktım. Onu bu kadar çok severken neden yalnız bıraktım ki? Onu kaybetmekten çok korkuyorum. Hayatımın en güzel parçasıydı. Daha bir sürü şey hayal etmiştim ben onunla. Beraber üniversiteyi kazanacağız, evleneceğiz. Hatta beş tane çocuğumuz olacak, onun haberi yok ama beş tane kız çocuğu istiyorum. Hayatımın geri kalanını o olmadan düşünmedim hiç. Şimdi giderse onu yalnız bırakmam, ben de peşinden giderim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAPLANTI | KTH
Fanfiction"Babanı uğurladığına göre acele etmezsen okula geç kalacaksın." Etrafıma baktım ama tanıdığım hiç kimseyi göremedim. Issız bir yer olduğu için tedirgin olmuştum. Adımlarımı hızlandırıp okula yetişmek için durağa doğru yürüdüm. Durakta benim üst sın...