Ertesi Gün
Taehyung rahatça düşünsün diye onu hiç aramamıştım. Okula erkenden gelip sınıfa girdim. Tiffany de gelmiş.
"Günaydın." dedim.
"Günaydın." dedi.
"Neden geldin ki? Keşke dinlenseydin evde." dedim.
"Tek kalmaya korkuyorum." dedi.
"Anladım, peki iyi misin sana bir şey yaptı mı?" diye sordum. Kazağını yukarıya kaldırdı. Göbeğinde kesik vardı.
"Aptal herif!" dedim ve Tiffany'e sarıldım. Bir süre böyle kaldıktan sonra ilk geri çekilen ben olmuştum.
"Bunları yaşadığın için çok üzgünüm." dedim.
"Önemli değil, senin sayende kurtuldum." dedi.
"Nereden biliyorsun?" diye sordum.
"Beni karakolun oraya bırakmaya giderken her şeyi anlattı Öğretmen Park. 'Seni bu kadar sevdiğini bilseydim daha önce kaçırırdım. Bu kadar iyi arkadaş olduğunu bilmiyordum.' dedi. Ne yalan söyleyeyim, ben de beni bu kadar çok sevdiğini bilmiyordum." dedi. Bunu söylerken gülümsüyordu ama gözleri dolmuştu. Ben de ondan farksız değildim.
"Neyse ki kurtuldun ve şu an iyisin. Geri kalan her şey önemsiz. Ayrıca o adam da tutuklandı artık. Özgürüz." dedim.
"Gerçekten mi? Çok mutlu oldum!" dedi.Teneffüste Taehyung'un sınıfına gittim ama o yoktu. Bugün gelmedi mi acaba? Sınıftan birisine Taehyung'un bugün okula gelip gelmediğini sordum. Geldiğini söylediler ama onu hiçbir yerde bulamıyordum. Başarısız bir aramayla sınıfıma geri döndüm. En iyisi onun beni bulmasını beklemekti. Ben herkes iyi olsun, sapıktan kurtulalım diye çabalarken o alınganlık yapmıştı. Neyse, onun gönlünü bir şekilde almak zorundaydım. Onu seviyorum.
Okul çıkışı herkesten önce çıkıp Taehyung'u beklemeye başladım. Cho Woo'yu gördüğümde yanında Taehyung'u da görmeyi beklemiştim ama o Tiffany ile beraber gidiyordu.
Herkes dağıldıktan sonra daha fazla beklemeyi saçma bulup gitmeye karar verdim. Son defa okulun kapısına gelip giden var mı diye baktım ve Taehyung'u gördüm. Adımlarını hızlandırarak yanıma geldi.
"Sinirin geçti mi?" diye sordum.
"Bir daha böyle bir şey yapma tamam mı? Seni düşündüğüm için bu kadar sinirlendim. O adamın yanında silah olabilirdi, sen tek kelime bile etmeden seni öldürmüş olabilirdi. Bunları düşünebiliyor olman gerek." dedi.
"Evet düşündüm ama zaten beni takip eden iki tane polis vardı Tae. Eğer beni öldürseydi de hemen yakalanacaktı." dedim.
"Min Ah! Sen öldükten sonra o adam yakalansa ne olur?" diye kızdı.
"Başka bir kız ölmez Taehyung." dedim.
"Polislerin işi o adamı yakalamak. Senin değil!" dedi.
"Gerçekten olmuş bitmiş bir olay yüzünden tartışacak mıyız?" diye sordum.
"Olmuş bitmiş bir olay değil Min Ah. Ona yardım edenler varmış bunu biliyorsun. Polisler senden böyle bir şey isteseler yine yapacak mısın?" diye sordu.
"Elbette yapacağım! Herkes sadece kendini mi düşünsün Tae? Ben seni anlamıyorum." dedim.
"Hayatı tehlikede olan sensin bu yüzden senin etrafındaki herkes seni düşünecek bir başkasını değil! Seni seviyorum ve sana zarar gelmesinden korkuyorum. Asıl ben seni anlamıyorum. Sen beni yeterince sevmiyorsun galiba!" dedi.
"Seni sevdiğimi biliyorsun." dedim.
"Bilmiyorum Min Ah, bunu belli eden bir şey yapmıyorsun." dedi.
"Öyle mi?" diye sordum.
"Öyle." dedi. Bir iki adım geri çekilip belki ne söylediğinin farkına varır ve özür diler diye umut ettim ama öyle bir şey yapmadı.
"Ben gidiyorum." dedi ve yine bana cevap verme imkanı tanımadan arkasını dönüp gitti. Her şey çok güzel olacak dediğim an hayatı yokuşa sürecek biri hep vardı, buna alışmıştım zaten ama bu kişinin Tae olması kalbimi çok acıtıyor.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAPLANTI | KTH
Fanfic"Babanı uğurladığına göre acele etmezsen okula geç kalacaksın." Etrafıma baktım ama tanıdığım hiç kimseyi göremedim. Issız bir yer olduğu için tedirgin olmuştum. Adımlarımı hızlandırıp okula yetişmek için durağa doğru yürüdüm. Durakta benim üst sın...