Herkese selamlar ve kalpli öpücükler...
Sevgili okur dostlarım bu bölüm çiçeğim Selin'in ponçik kalbini görebilesiniz diye yazıldı. Lütfen beni yorumsuz bırakmayın. Okuyan herkesten de oy vermelerini de rica ediyorum, anlaştık mı?
Bir kişi bir yorum beni çok mutlu ediyor bilmenizi istiyorum. Harcadığım vakti, uyuyamadığım geceleri ve emeğimi değerli kılıyor.
Seviliyorsunuz...
SELİN
Arkamda görkemli yemyeşil ağaçlar , önümde uzayıp giden sonsuz mavilik...
Gökyüzünün denizle birleştiği o muhteşem çizgi...
Açık mavi ve koyu mavinin insanı hayran bırakan muhteşem renk kombinasyonu...
Titrek bir nefes alıp gözlerimi kapatıyorum. Görkemli bir ağacın gölgesinde soluklanıyorum. Kendimi o keyifli anda kalmaya ve gevşemeye bırakıyorum. Temiz havanın kokusunu alabiliyorum desem delirdiğimi düşünür müsünüz? Aldığım her nefeste huzura boğuluyorum. Hislerimi anlatamıyorum, dökemiyorum kağıtlara, sayfalara. Bu şehir... Bu ilçe... Geçirdiğim her dakika için ayrı teşekkür ediyorum.
En son ne zaman rahat bir nefes alabildiğimi hatırlamadığım zamanlar geçirdim. Çok kısa bir süre önceydi hem de. Unutmadım o günlerimi. Nefesleriniz boğazınızda tıkanır sanki biri tutup sıkıyormuş gibi. Var olmayan eller boynunuza sarılıp yaşamanızı engelliyormuş gibi... Anlatamıyorum tam olarak belki ama en dibe battığım ve kapana kısıldığımı hissettiğim günler geçirdim.
Burada pozitif enerjiyle yükleniyorum. Geçmişi umursamıyorum, gelecekten korkmuyorum burada. Belki de bu yüzden bu şehre aşık oldum ben. Kalabağın arasından sıyrılıp yüksek bir tepeye sığındım. Sırtımı ağaçlara verdim. En güvenli, en korunaklı geniş bir gövdede dinleniyorum. Gözlerimin gördüğü ise en sevdiğim renk. Olabildiğince mavi... Uzun bir süre orada takılı kaldım. Maviden başka hiçbir şey görmedim. Bulutları fark ettim son anda. Ne zaman başladı, ne kadar devam etti bilmeden doğanın küçük mucizelerini seyredaldım.
Eğlenmenin bir yolunu buluyorum istemsiz. Bulutları şekillere benzetmeye başlıyorum. Hayvanları severim. Her zamanki gibi hayvanlardan başlıyorum benzetmelere...
''Sen...''diyorum bir bulutu işaret parmağımla gösterirken. ''Dinozora benziyorsun.'' Kıkırdıyorum sonra. Bir an ciddileşiyorum.
''Tek başına mı kaldın orada? Özlemiyor musun arkadaşlarını? Yalnız olmayı mı seviyor musun? Ama... Üzgün görünüyorsun. Üzülmeni istemem.''Havada yarım bir daire çizip yol gösteriyorum buluta. Konuşmaya devam ediyorum.
''Şuradaki tavşan bulutun yanına gidebilirsin. Bence muhteşem ikili olursunuz.'' Tekrar gülüyorum. Küçükken oynadığım basit bir oyun bu. Oyunun sonu biraz hüzünlü bitiyor ama. Bulutlara sır veriyorum kapanışta. Kimseye söyleyemediğim her şeyi onlara söylüyorum. Bu sefer sırrıma tanıklık eden bir de deniz var. Onu da kirli oyunlarıma alet ediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜÇ VAKTE KADAR
HumorSevgili Rapunzel, Saçların upuzun olmasaydı ve hapsolduğun kuleden aşağı sarkıtasamaydın onları... Nasıl ayrılırdın o yüksek kuleden? Ya sesin çok çirkin olsaydı ve Prens duyar duymaz uzaklaşsaydı... Nasıl kaçardın, kurtulurdun cadının elinden? Masa...