Herkese Selamlar ve Kepkeyifli Okumalar...
ESLEM
Sinan kaybedince hazırlanan menüye karar verme hakkı bu gün için Kaan'a geçti. Karar verirken zorlanacağımızı düşünüyorduk ancak fazla tuz yüzünden dengeli lezzetlerin bulunduğu Kaan'ın tabağı öne geçti.
Şaşırdığım nokta ise kaybedenin kaybettiği için üzülmemesi, kazanının da kazandığı için sevinmemesi oldu. Kaan, Sinan'a öldürücü bakışlarını püskürttü. Sinan da gözlüklerinin arkasına sığınarak, ekibine malzemeleri düzgünce hazırlamaları için talimat verdi.
Garipliklerin arka arkaya yaşandığı bu mutfak daha neler görecek merak ediyorum açıkçası. Dürüst olmam gerekirse merak da etmiyorum. Uyumsuz olanın başını ezeceğim, diyorum içimden. Lider ruhlu insanlar vardır. Yönetmek için doğmuştur. İşte o benim... Kontrol manyağı, elde etmesi için istemesi yeten cinslerdenim. Ne yazık ki bu huyumla babama benziyorum. Yönetmesi gereken bana piyon olmam gerektiğinde söylediğinde belki de bu yüzden bu kadar ileri gittim. Pişman mıyım? Asla!
Bir süre odama çekilip işlerimle boğuşuyorum. Sorunlu kardeşlerin peşinden koşarken aksattığım her şeyi tekrar gözden geçiriyorum. Telefonuma alarm kuruyorum. Her on beş dakikada bir çalması için kurduğum bu alarmın tek bir sebebi var. Ben... İstediğimde çok sinir bozucu bir insan olabiliyorum.
İlk on beş dakika dolduğunda odamdan ayrılıp mutfak katına iniyorum. Selin'in yokluğu anlık dikkatimi çekiyor sonra iş yoğunluğundan unutuyorum.
Gizlice sızıyorum içeri. Gören çalışanlara susmaları için işaretler yapıyorum. Hemen sonrasında işlerine devam etmeleri için tekrar beden dilimi kullanarak çırpınıyorum. Köşeyi döndüğümde onları görüyorum. Kaan'ı ve Sinan'ı... Birbirlerine sırtlarını dönmüşler ve büyük bir konsantrasyonla işlerinin başındalar. Tavalar çevriliyor, alevler çıkıyor, fırınlar çalışıyor, bıçaklar masalarda tıkırdıyor. Hummalı bir çalışma var mutfakta. Burnuma leziz kokular geliyor. Kokuya doğru yavaştan ilerlemeye başlıyorum. Kalbi midesinde atan bilindik vatandaşlar vardır. İşte onlardan biri benim. Yemek yemek için doğmuşum.
''Son 15!''diyorlar aynı anda. Sonra ikisi de hafifçe omuzlarının gerisinden bakarak sinirle nefes veriyor. Kim bilir... Belki onlar da bu kadar birbirlerine benzedikleri için anlaşamıyorlar, diyorum içimden.
Gizlice elime bir çatal alıyorum. Niyetim elbette pürüzlük çıkarmak ve kibirli kibirli konuşarak ikisini de germek. Ancak garip bir şey oluyor. Metala vurmak üzere kaldırdığım çatal elimde asılı kalıyor. İki tezgahın arasında aradaki setin boyunda biri var. Yere baktığımda topuklu ayakkabılar görüyorum. Selin? Burada? Ne zamandır?
Elindeki uzun maşayı demire vurup rahatsız edici bir ses çıkarıyor. Mutfakta herkes homurdanıyor.
''Ya! Size ne dedim? Kötü kötü bakışmak, aynı anda konuşmak, diyaloga girmek... Yasak!''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜÇ VAKTE KADAR
HumorSevgili Rapunzel, Saçların upuzun olmasaydı ve hapsolduğun kuleden aşağı sarkıtasamaydın onları... Nasıl ayrılırdın o yüksek kuleden? Ya sesin çok çirkin olsaydı ve Prens duyar duymaz uzaklaşsaydı... Nasıl kaçardın, kurtulurdun cadının elinden? Masa...