ESLEM
Ciğerlerimi sıcak havayla dolduruyorum ve sinirle bırakıyorum. Bazı çizgilerim, çokça sınırlarım var bu hayatta. Yaşamaya çalışırken, güvenliğimi sağlarken beynime kazıdığım şeyler var. Sınırı, çizgiyi aşanı affetmem. Hele ki orantısız güç uygulayanları asla! Her ne olursa olsun yapılmaması gerekenler vardır. Çizgiyi aşana ceza kesmek de bu durumda bizzat bana düşer.
Selin'in yanındayken belli etmedim. Kinleneceğimi bildiği için gülmeye çalıştım, eğlenmeye devam ettim ancak... Unutacak değilim! Elimdekilere sıkı sıkı sarılıyorum. Bir adım atıyorum. Sonra bir adım daha... Yüzüme kurnaz bir gülümseme yerleştiriyorum. Bir iki dakika kadar kısa bir süre duruyorum. Batmaya başlayıp gökyüzünü kızıla boyayan güneşe hayranlıkla bakıyorum. Ortamın bu kadar güzel olmasının intikam almak için keyifli bir atmosfer yaratacağını kim bilebilirdi ki? Sağ elimdeki gazozu iyice çalkalamakla işe başlıyorum. Nişan alıyorum ve var gücümle fırlatıyorum.
Dolu teneke kutu Kaan Seven'in kafasına çarpıp hemen önüne dik konumda düşüyor. Saçma hareketlerle hedefi on ikiden vurduğuma seviniyorum. Başını tutup önündeki kutuya bakarken edepsiz bir küfür savuruyor. İşte bunu hiç beklemiyordum!
Şok oluyorum. İlk şoku atlattıktan hemen sonra oturduğu bankın arka tarafından dolanarak yanında yerimi alıyorum. Dizlerimi hafifçe kırarak yanına oturuyorum. Şaşırma sırası onda. Eli hala başındayken yan dönüp bana bakıyor. Önüme bakmaya devam ediyorum usulca. Homurdanmaya benzer garip sesler çıkarıyor. Başımı sertçe çevirip ona bakıyorum. Öfkeyle dolduğu için koyulaşan kahverengiliklerle anlık kesişiyoruz. Kim daha çok sinirli gözüküyor açıkçası merak ediyorum. Göz temasını kesmeden yüzüne doğru eğiliyorum. Diğer elimdeki gazoz kutusunu çok yavaş hareket ederek banka bırakıyorum. Sinirlendim. Evet, küfür yediğim için sinirlendim!
''Mutfağa mı gitsek? Diline acı biber mi sürsem ya da... Kökünden koparsam mı onu?''
Hızlı hareket ediyorum. Yakasına yapışıp geriye itiyorum onu. Gözlerini kocaman açarken yüzüme bakıyor. Hareket etmesini engellemek için topuklarımın üzerinde ustaca dönüp ayağa kalkıyorum. İki elimi de kullarak yakasındayım şimdi. Öylece durmaya devam ediyor. Hareket edemiyor, elimden kurtulmak için hiçbir şey yapamaz. İyice kıstırıyorum onu.
''Çıkar dilini!''diyorum. Sıkı sıkı kapatıyor ağzını. Dolgun dudakları düz bir çizgi oluyor çabucak. Şimdi eğleniyorum işte. Keyfim yavaştan yerine gelmeye başlıyor.
''Sen olduğunu bilmiyordum.''diyebiliyor kesik kesik konuşurken. Umurumda değil, desem yeridir.
''Geri al! Hemen şimdi!''diyorum yüksek çıkan bir sesle.
''Geri alıyorum ve özür diliyorum. Bırak...''diyor. Ellerimi gevşetip geri çekecekken duruyorum. Çok kolay oldu bu? Karşı cinsin bu kadar çabuk laftan anlamasını ve söyleneni hemen yapmasına alışkın değilim. Yine de bozuntuya vermiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜÇ VAKTE KADAR
HumorSevgili Rapunzel, Saçların upuzun olmasaydı ve hapsolduğun kuleden aşağı sarkıtasamaydın onları... Nasıl ayrılırdın o yüksek kuleden? Ya sesin çok çirkin olsaydı ve Prens duyar duymaz uzaklaşsaydı... Nasıl kaçardın, kurtulurdun cadının elinden? Masa...