''Turizm ve Otel İşletmeciliği... Tam dört yıl... Koskoca dört yıl emek verdik. Bileceğimizin gücüyle, alnımızın teriyle okuduk!'' dememi bekliyorsanız büyük yanılyorsunuz. Yata yata, geze geze ve üniversite hayatının tadını tamamen çıkararak üstelik biraz da batırarak zar zor diplomayı alabilen iki dostuz biz. Aslında daha çoktuk. Teker teker azaldık. Aramızda gizli ajanlar varmış. Kuralları çaktırmadan bozan, bir hedefe doğru koşan fakat koştuğu yeri kimseciklere söylemeyen çakallar varmış. Kurtlar sofrasındaymışız fark edememişiz. İki günde bir olan buluşmalar, haftada bire oradan başını alıp sonunu bulamayarak ayda bir, iki ayda bir ve artık hiç olmamaya başladı. Sistemin kölesi olmak böyle bir şeymiş dostlar. İşli olunca arkadaşlarınıza vakit ayıramıyormuşsunuz. ''Hele bir bulayım o işi, bende yüzünüze bakmayacağım!'' dediğim çok oldu. İşi de bulamayınca çareyi boşvermekte buldum. En sonunda ikimiz kaldık.O zamanlar dünyanın muhteşem bir yer olduğunu sanırdım. Koca bir aptallık...
Şimdiki aklım olsa belki her şey daha farklı olurdu. ''Pişman değilim'' ya da ''yine olsa yine yaparım'' içerikli cümleler mezun olur olmaz suyunu çeken burslarım ve işsiz kalarak ayrıyeten vasıfsız olarak geçirdiğim iki yıllık geçmişimi hesaba katınca epeyce geride kaldı. 'Hep mi gezdin, hep mi yattın be Selin?' dediğinizi duyar gibiyim. Vize ve final haftaları elimizden geleni yaptık işte. Yeteceğini sanırdık. Yetmiyormuş işte. Bakın yine şiddetli baş ağrılarım tepeme bindi, zaten hiç geçmiyor. Sıfırı tüketmeye milisaniye kalmış, ben burada arkadaşlıktan bahsediyorum!
İki yılın bana kattığı tek kazanç ise az buçuk dil bilgim. Öz geçmişime yazdığım iyi derecede bilgisi beni ne kadar kurtarır endişeliyim. Neden kursa gitmedin, diyecek olursanız efsane püskürürüm burada. Yiyecek ekmeği zor bulduk kardeşim, diye bir başlarım ve önümüzdeki kırk beş dakikayı da işlerin bu duruma nasıl geldiğini anlatarak geçiririm.
Hava sıcak... Yazın başındayız. Nem var nem. Ölüyorum ve içimdeki hayali insan kaynakları görevlisine olan hayali konuşmamı biri bitirirse gerçekten daha iyi hissetmeye başlayacağım.
''Kızım terleyip durmasana ya. Gören de sanır çöldeyiz.''diyen Eslem'e kaşlarımı çatarak ve yanaklarımı olabildiğince şişirerek bakıyorum.
Eslem... Kader arkadaşım, dert ortağım. Bir elmanın iki yarısıyız biz seninle. Neden bu kadar güzelsin ve nasıl ter bezlerin bu kadar baskının üzerine hiç çalışmıyor anlamış değilim. Ama bana asla bulaşmaman gereken nadir anlardan biriyiz. Adeta barut gibiyim, bil istedim.
''Bu kıvırcık saçlarla hayat ne kadar zor biliyor musun sen? İnat ettin açık bırak diye. Hava yirmi beş dereceyse saçlarımla kırk beş hissediyorum!''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜÇ VAKTE KADAR
HumorSevgili Rapunzel, Saçların upuzun olmasaydı ve hapsolduğun kuleden aşağı sarkıtasamaydın onları... Nasıl ayrılırdın o yüksek kuleden? Ya sesin çok çirkin olsaydı ve Prens duyar duymaz uzaklaşsaydı... Nasıl kaçardın, kurtulurdun cadının elinden? Masa...