Sevgili Rapunzel,
Saçların upuzun olmasaydı ve hapsolduğun kuleden aşağı sarkıtasamaydın onları... Nasıl ayrılırdın o yüksek kuleden? Ya sesin çok çirkin olsaydı ve Prens duyar duymaz uzaklaşsaydı... Nasıl kaçardın, kurtulurdun cadının elinden?
Masa...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Selin Çelik...
25 yaşına sadece bir ay kalmış, hayatta hiçbir şeyi tam anlamıyla başaramamış, deyimi yerinde kullanmak gerekirse bir baltaya sap olamamış içi hep çocuk kalmış genç bir kadın. Kendimi neden tanıtma gereği duydum, emin değilim ancak dün imzaladığım sözleşmeyle kariyerime yaptığım başlangıç beni gaza getirmiş olabilir. Mutluyum, hem de iliklerime kadar.
Eski evimi geride bırakırken içimde zerre üzüntü barındırmıyorum. Her köşesi çilekeş dünyanın getirdiği hüzünlü anılarla dolu kutu gibi evimden sadece bir bavul eşya ile ayrılıyorum. Bir bavul eşyayla hiç bilmediğim bir şehre uçuyorum. Kanatlarım var. Tam olarak ruhumdalar... Keşke görünseler, keşke görebilseniz. O zaman belki bu sıradanlıktan, sığlıktan kurtulabilirim.
Bavulun yarısını kaplayan anı kutumu hatırlayıp gülüyorum. Anılarımı geride bırakacağımı düşünmediniz değil mi? Onlar beni ben yapan her şey.. Sürüsüyle fotoğraf, günlüklerim, ajandalarım, dolu dünya süs ve küçük küçük oyuncaklar hatta farklı fuarlardan ve kitapçılardan topladığım kartpostallar, kitap ayraçları... Anı kutumdan kalan boşluğu ise kitaplarım dolduruyor. Elbette hepsini sığdıramadım. Sırt çantamın bir kısmını da kaplıyorlar. Bazılarından vazgeçmem gerekti. Önden bir koli yapıp göndermek zorunda kaldım ve bu hiç hoş bir şey değil. Kitaplarımla aramda şimdi kilometreler var.
İşte beni ben yapan her şey... Bu kadar. Böyle mutluyum, böyle umutluyum kendimden.
Kalan her boşluğu kıyafetlerim dolduruyor. Sandığımdan daha az kıyafet götürüyorum. Eslem görünce deli olacak. Bedenlerimiz uyuyor. Muhtemelen onun kıyafetlerine sulanacağım ve bu durum hiç hoşuna gitmeyecek. Kitaplarımı, anılarımı geride bırakamam. Neden bir bavul daha yapmadın, diyebilirsiniz. Prensip olarak çıktığım her yolculuğa tek bavulla giderim. Ne zaman daha fazla şey götürsem ikinci bavuldan pişman olur, yarı yolda bırakır hayatıma devam ederim. Bu sefer hayatımı taşıyorum. Elbet bunun da farkındayım. Bir yolculuk olarak değerlendirmemin sebebi sonsuza dek sürmeyeceğinden kaynaklanıyor. O konuyu da bir gün uzun uzun anlatacağım.
Ben böyleyim. Biraz kaçık, biraz uçuk, fazlaca değişik...
Eslem'le havaalanında buluşmak üzere sözleştik. Asya yakasında ailesiyle birlikte kalıyor. Kalıyordu. Mezun olunca evine geri döndü ama birlikte yaşıyoruz sayılırdı. Haftanın üç günü bana kaçardı mutlaka. Artık hep birlikte olacağız. Yolunu gözlemeyeceğim. İnanamıyorum!
--
Güzel giden her şey bir yerde tekliyor. Bu kadar güzel şeyin bir arada gerçekleşmesinden deliler gibi korkuyorum. Anlık modum düşüyor. Anlık yükseliyor. Bir günümün yüzde yirmi beşini depresif yüzde yirmi beşini aşırı yüksek geri kalan yüzde elliyi orta halli geçiriyorum. Annem aradığında yüzde yirmi beş depresiflik, telefon görüşmemiz sonlanınca kalan yüzde yirmi beşi aşırı yüksek yaşayıp gidiyorum. Evet, tam tahmin ettiğiniz gibi. Annem arıyor ve yarım saattir telefonun başında çaresiz dinliyorum.