Sevgili dostlarım iki gün arayla bölüm paylaşıyorum. Kepkeyifli okumalar dilerim.
Bu bölüm biraz geçiş bölümü gibi bir şey oldu. Sonu asıl bomba. Bir sonraki bölüm yeni karakterlerimizle beraber ve hikayenin de temelini oturtmuş olarak devam edeceğiz.
Yorum ve oy eksik etmezseniz beni çok mutlu edersiniz.
Seviliyorsunuz...
ESLEM
--
Kaderin cilvesi, hayatın çilesi dedikleri durum tam da bu olsa gerek. Hayatımın upuzun gelen fakat iki yıl süren en kötü anlarını işsizken geçirdiğimi sanıyordum. Vasıfsız olmak, işsiz olmak hayatımı sandığımdan daha fazla etkilemişti. Babanın parası vardı demeyin hemen ayar olurum şimdi. Baba parası yemeyi reddeden, küçük dünyasında büyük savaşlar vermeye ant içmiş biriyim ben. Elbet koşullar hiçbir zaman sefilliğe el vermedi. Zenginliğin olduğu bir hayatın içine doğmuş olmam bunda en büyük etkendi. Şimdi ise nihayet kendi paramı kazanabileceğim, alnımın teriyle ve bileğimin hakkıyla mücadele edebileceğim yepyeni bir dünyadayım. Ayaklarım yere daha sağlam basıyor. Zemin daha sert... Başım daha dik, omuzlarım daha yüksek. Her şey güzel, her şey mükemmel. Rüyalardayım. Lüksü severim. Lüksü, parayı, güzel kıyafetleri, abartılı her şeyi severim. Bu yüzden duygularımı da bir o kadar coşkulu yaşıyorum. Sinirlendiğim zaman tam sinirlenirim mesela. Yorgun olduğumda dibine kadar yorgun, kımıldayamam yerimden ve... Mutlu olduğumda dibine kadar mutlu. Her şeye, herkese rağmen mutlu. Deliler gibi hoplarım, zıplarım mesela. Selin'le en çok mutlu olduğumuzu belli etme şeklimiz benzer.
Açılış kurdelelerini kestiğimizde ise ilk kez farklı bir şekilde sevindik. Ona baktım. Gözlerinin içine baktım, kalbini gördüm adeta. Gözlerinin içini ilk kez bu kadar parlakken gördüm. Dolu dolu olmuş irisleri cam gibi parlarken gördüm. Benim de durumum farklı değildi ondan. Birbirimize sıkı sıkı sarıldığımızda, tepemizde flaşlar patladığında, etkili konuşmalarımızı yaparken... Hepsi, her şey çok güzeldi. Bir an bile bırakmadım elini. Bu yolda birlikteyiz, beraberiz ve birlikte olduğumuzda her şey önemsiz. Nasıl olsa aşarız, atlatırız.
Açılıştan sonrasında gelen kriz anını eğlenerek atlattım bu yüzden. Ne olursa olsun, bize ne kadar kızarlarsa kızsınlar eğlendim. Kıkırdadım, kahkaha bile attım. Muhtemelen Kaan da artık tescilli bir deli olduğumu düşünüyordur. Oyunumuza gelip kabul ettiklerinde de gülüyorum. İki ay beraberiz. İki ayımız var. İki ay yeter de artar her şeyi değiştirmeye.
Yürekten inanıyorum. Başaracağımızı biliyorum.
''Çatlak kız ne düşünüyorsun yine dalıp gitmişsin öyle?''
Başımı döndürüp omuzlarımın üzerinden geriye bakıyorum. Emir'i görüyorum. Selin'in ilk aşkını... Ona gülüyorum. Benim de ilk aşkım olan bu adam zamanında az çektirmedi ikimize de.
''Düşündüğüm çok şey var. Kafam duman...''diyorum gülümsemeye devam ederken. Yanıma geliyor. Eslin Otel'den dışarıya bakınca en güzel manzarayı kesinlikle bu pencereden görebiliyorsunuz. Sadece bana ait, sessiz bir köşe buldum yine. Deniz bu sabah en sevdiğim renk turkuaz görünüyor. Dalgalar sessizce otelimize doğru geliyor. Deniz halı gibi. Hemen koşup atlayasım geliyor.
''Beni neden çağırdın?''diyor Emir. Benim fikrimin olduğunu nasıl anlamış olabilir diye merak ediyorum.
''Çünkü kafanı dağıtmaya ihtiyacın vardı.''diyorum net bir sesle konuşmaya çalışarak. Onun her zaman kafasını boşaltmaya ihtiyacı vardır. Bunu en iyi bilenlerden biri benim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜÇ VAKTE KADAR
HumorSevgili Rapunzel, Saçların upuzun olmasaydı ve hapsolduğun kuleden aşağı sarkıtasamaydın onları... Nasıl ayrılırdın o yüksek kuleden? Ya sesin çok çirkin olsaydı ve Prens duyar duymaz uzaklaşsaydı... Nasıl kaçardın, kurtulurdun cadının elinden? Masa...