Herkese selamlar... Yeni bölümle karşınızdayım. Bu bölüm bomba baştan söylüyorum. Kaan zibidisine çok güldüm yazarken. Çapkın Prens iş başında.
Yorum yapıp oy vermeyi unutmayın lütfen...
Seviliyorsunuz.
----------
ESLEM
---------------
Hayat garip, gerçekten garip. Yıllardır severek ve kalbinizi vererek takip ettiğiniz, her gün stalkladığınız birinden nefret edebilmeniz için iki kelime yetiyor da artıyor. Casus Burcu! Öyle mi? Gerçekten sen misin? Pekala, şimdi, şu an bırakıyorum seni sevmeyi. Çok zor seven biriyim ancak beni tehlikeli yapan bambaşka bir özelliğim var. Işık hızında nefret ederim. Seni küçük yılan...
Parmaklarım uyuşuyor. Kanım donuyor. Dudaklarımı birbirine sıkıca bastırıp gözlerimi kısıyorum. Duyduklarım zihnimde cereyan edip şimşek çarpma etkisi yaratırken daha beter kinleniyorum. Ben de Eslem Çevik'sem boyunun ölçüsünü almasını bilirim yer cücesi, çıtkırıldım, kibarcık! Nefes alıyorum. Nefes veriyorum. Pekala, işte tam da şu an harekete geçme zamanı.
İleri atılmak üzereyken Kaan karşıma oturuyor. Görüş alanım devasa omuzlarından dolayı kısıtlanıyor. Burcu'yu göremiyorum. Hayır, çok hazırlandım! Çok isteyerek sabırsızlanarak bu anı bekledim. Şimdi kaçmasına izin veremem. Onu etrafta kimsecikler yokken yakalamam ne kadar zor oldu biliyor musun Kaan? Bilseydin böyle karşıma geçip oturmaz, gevşek gevşek gülmezdin. Toz olurdun, yok olurdun, yine de bana engel olmazdın adi herif...
Başımı uzatarak omuzlarının arkasında kalan minnacık Burcu'yu görmeye çalışıyorum. Üst gövdesinin neden bu kadar kısa olduğunu düşünüyorum ve bu sinir katsayımın daha da artmasına sebep oluyor. 'Topuklu ayakkabıların yokken bir hiçsin değil mi yer cücesi, sinsi yılan!'diyecek gibi oluyorum. Sonra aklıma benim de boy yönünden zayıf olduğum geliyor. Mecburen susuyorum. Yani bu mecburiyet olmasa daha neler derim, kim bilir. Topuklu ayakkabılarım her şeyimdir. Dua etsin, onlar benim canlarımdır, ciğerlerimdir!
''Daha ne kadar burada oturup yemeğinle oynayacak ve asla yemeyeceksin?''diyen Kaan'ı son anda duyuyorum. Orada olduğunu bile unuttuğumu söylesem kabalık etmiş olur muyum? İşim var ama... Gitsen, beni uğraştırmasan olmaz mı?
''İşin yok mu senin?''diye patlıyorum en sonunda. Belli kaşınıyor bu. Eh, istediğin buysa kaşırım bende.
''Senin yüzünden bitmiyor!''diyerek hayıflandığında normalde gülmem gerekir. Gerginlikten yüzümde tek kas oynamıyor.
''Kaan... Şu an olmaz. Bak! Şu an gerçekten olmaz. Git Selin'i delirt. Zaten çabuk sinirlenir. Ben zor lokmayım, sindiremezsin beni. Kaybol!''dedikten hemen sonra dilimi ısırıyorum. Bunları içimden geçirdim, sadece içimden konuştum değil mi? Tepkisine bakılırsa dilim söyleyivermiş. Mükemmel!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜÇ VAKTE KADAR
HumorSevgili Rapunzel, Saçların upuzun olmasaydı ve hapsolduğun kuleden aşağı sarkıtasamaydın onları... Nasıl ayrılırdın o yüksek kuleden? Ya sesin çok çirkin olsaydı ve Prens duyar duymaz uzaklaşsaydı... Nasıl kaçardın, kurtulurdun cadının elinden? Masa...