Bulutlardan düşüyordum bir türlü bitmek bilmiyordu sanki bu düşüşüş ya da bitmişti ben ölmüştüm ve o anda kalmıştım cennetemiydim şu anda acaba ama cennete olsam Moon'u göremezdim dimi o cehennemlik olduğunu söylemişti ah hayır cennette yada cehennemde ne fark eder ölüp gittiğim zaman bile bana huzur vermemişti peşimden mi gelmişti onu nasıl görebiliyordum ki "Glarey" diye bağırıyordu Linda ise mahvolmuş bir şekilde Sam' a bağırıyordu evet oda burdaydı bir dakika bunlar benim ölmemi mi bekliyorlardı peşimden gelmek için. Gözlerim yine kapanmıştı hiç bir şey göremiyordum Moon' da gitmişti gözümün önünden hayal miydi gördüğüm.
Soğukluğu hissettim ürperdim ve gözlerimi açtım , taş üzerinde yatıyordum buz gibi hava içime kadar işlemişti buranın daha sıcak olması gerekmiyor muydu cehennemde değilsem nerdeydim ben. Her yerim ağrıyordu hissediyordum artık ama bu acı neyin nesi böyle. Yavaşça yattığım yerden kalktım üstüm başım berbat haldeydim kendim bile berbattım şu anda. Kapı açıldı aniden o girdi içeri Edmont.
"Yürü bakalım aptal aşık seni görmek isteyenler var"
"Ya bari öldüğüm zaman bırakın beni düşün yakamdan ölmek için benim ölmemi mi beklediniz hepsini geçtim cehennemde beni nasıl buldunuz"
"Ne diyorsun sen ya ne ölmesi"
"Ölmedim mi ben , sağ olmam imkansız"
"Uf kes sesini yürü hadi"
Kolumdan tutup beni yürütmeye çalıştı o kadar kötü bir haldeydim ki yürümem bile çok zordu. Büyükçe bir odaya girdik her yeri siyah mermerden oluşan boş bir oda içinde gördüğüm sadece beni öldüren adam, Linda, Sam ve o vardı Moon. Beni gördükleri anda şok olmuşlardı ne o Linda ağlıyor muydu beni mi yanlış görüyordum.
"Oo cehennem baya kalabalıkmış, kimleri görüyorum" konuşacak bile halim yoktu ama içimden gülmek geliyordu ciddiye alamıyordum hiç bir şeyi çünkü ben ölmüştüm artık bütün hayatla bağlantım kesilmişti o korkak kızı o dünyada bırakıp bu dünyaya bambaşka bir Glarey olarak gelmiştim.
Moon koşarak beni tutan adamın yanına geldi ve onu boğazından tutup duvara fırlattı ardından beni tuttu bayılmak üzere bir halim vardı ayakta zar zor duruyordum üstüm başım yırtık yüzüm vücudum yara içindeydi bitmiş bir haldeydim bu sadece dış görünüşümdü peki ya içim... onu anlatmaya kelimelerim yetmezdi şu an. Bunları düşünüyordum kafamın içinde
"Özür dilerim Glarey özür dilerim" Moon bana yalvarırı gibi bakıyordu acı içinde zar zor güldüm içimden kahkahalar atmak geliyordu bu sefer çok ağlamak yerine çok gülmek istiyordum.
"Ben böyle ölmeyi hak etmedim" diyebildim sadece gerçekten de hak etmemiştim hiç bir şey yaşayamadan o gökyüzünden süzülüp öldüm ve bu cehenneme düştüm.
Edmont Moon'u tuttuğu gibi mermere yapıştırdı Moon'un kollarından düşen ben mermere sert bir şekilde düştüm canım yine çok yanmıştı , birbirlerini boğazlamaya başladılar yerde yatarken bunları görüyordum sadece yarı açık gözlerle. Beni öldüren adam gelip beni aldı mermerden sahi adını bilmiyordum hala aileme beni öldüren kişi kim diye sorduklarında ne diceklerdi acaba adını merak etmiştim... o an dank etti kafama ailem... ben onları bu dünyada yalnız bırakmıştım bir daha annemi, babamı en önemlisi abimi göremeyecektim ve onlara veda bile etmedim daha hayır hayır böyle olmaz olamaz ben onları son kez görmeden ölmüş olamam. Kafamdan geçenler yüzünden gözlerim dolmuştu bu sefer çok ağlamak geliyordu içimden beni tutan adamın kollarından kurtulup kapıya doğru koşmaya çalıştım zar zor Edmont beni tuttuğundan bağırmaya başladım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY IŞIĞININ KADERİ
FantasyHayattan bir beklentisi olmayan,yıllardır aynı hayatı yaşayan Glarey'nin hayatı bu sakinliği yüzünden alt üst olur. Yıllardır yaşadığı hayat ona mutluluk getirdiğini düşünürken ay'ın iki yüzü her şeyi değiştirir. Görmediği yaşamadığı her şeyi yaşaya...