Sabah yine erken saatte kalkmıştım, hava iyice kış aylarına doğru gidiyordu hatta bir kaç güne kar yağacağı söylenmişti. Umarım yağar çünkü en sevdiğim mevsim kıştı. Kar'ın yer yüzüne düşüşü, dünyanın bütün kötülüklerden kurtulması, sıyrılması gibi benim için,
Yolun karşısında gördüğüm araba dikkatimi çekmişti camı yavaşça açıldı ve bana sırıtan o yüzü görünce irkildim, arabadan indi ve bana doğru yürümeye başladı o yürüdükçe ben geri adımlar atarak hızlıca odama çıktım ve gördüğümün rüya olmasını diledim.Balkon camından gelen tıklama sesiyle başımı o yöne çevirdim ve yine o sırıtan suratı gördüm bu daha çok irkilmeme sebep oldu. Korkak adımlarla balkona çıktım.
Bana bakıyor ve arsız gibi sırıtıyordu, belirgin yüz hatları, kırmızı gözleri, kaslı kolları, bembeyaz yeni her şeyiyle beni ürkütüyordu bu adam.
"Hoş geldin Glarey, özledin mi beni" beni her gördüğünde neden bunu soruyordu. "Burda mı konuşalım dışarı çıkmak ister misin?"
Hala şoktan çıkamamıştım, onunla baş başayken kendimi hiç güvende hissetmiyordum.
"Eric...ben..." evet yine başlıyorum, ellerim ise evet onlar yine titriyorlardı. "Ben dışarı çıkarım"
"Bekliyorum" dedi ve ben göz açıp kapatana kadar kayboldu. Ne yapmalıydım Moon'u aramalıydım tabi ki aradım ama cevap vermedi , evet Linda onu aramalıyım, fakat oda açmadı korkum giderek artmaya başladı ya yine bana unutamayacağım anılar yaşatırsa ya yine bana...bunu yapmamalıydın kendimi kötü düşüncelere hapsetmemeliydim.
Gizlice evden çıktım ve kapıda beni bekleyen Eric'in arabasına bindim. Bu yaptığım delilikti biliyorum ama başka şansım yoktu ya kendi isteğimle gidecektim ya da zorla ve bu benim istediğim bir şey değildi.
"Çok beklettim seni biliyorum fakat bazı cevapları bulmam uzun sürdü"
"Ben..benden ne istiyorsun "
"Orasına bakacağız"
"Nereye gidiyoruz yine o mahzene mi götürüyorsun beni"
"Ahh hayır Glarey orası bizim için kötü bir başlangıçtı ben o anıları unutmanı istiyorum" benimle dalga geçiyordu bunu anlayabiliyordum.
"Ne istiyorsun benden Eric" soruma cevap vermedi ne kadar soru sorsam da beni cevaplamadı ama yüzünde bir mutluluk olduğu belliydi beni mahvedecek bir mutluluk.
Geldiğimiz yer yine o yerdi beni ilk getirdiği yer içeri girdik ve etrafta bana bakan bakışları görünce hep yaptığım gibi kafamı yere eğdim ve kimseye bakmamaya çalıştım rahatsız olduğumu gören Eric
"Hey millet çekin gözlerinizi kızdan, malum kızımız hasta" bu ne iğrenç bir herifti böyle bana nasıl böyle hitap eder adi pislik. Bir odaya girdik içinde eskimiş, tozlu eşyaları olan bir oda.
"Geldim işte ne, ne istiyorsun benden"
"Bundan tam, dur bi dakika kaç yıl oluyor hesaplamam gerek, aa buldum bundan tam 11 yıl önce aileni kaybettin değil mi Glarey"
"Bunu neden soruyorsun sana cevap vermeyeceğim"
"Hayır hayır yapma bunu ,uslu kız ol ve beni cevapla, hatırla bunu ilk söylediğinde seni pek hoşuna gitmeyecek şeyler olmuştu"
Artık dayanamıyordum buna neden geldim ki buraya bu adamdan nefret ediyorum ama bir yanımda deli gibi korkuyordu ve cevaplamam gerektiğini söylüyordu "evet" kısa net ve net bir cevap verdim.
"Dur bakalım nasıl ölmüşlerdi, intihar mı? Hayır hayır, kendi kafalarına mı sıktılar yoksa hayır buda değil , peki ya cinayet?" Her şeyi biliyor gibi konuşuyordu beni sınıyordu sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY IŞIĞININ KADERİ
FantasyHayattan bir beklentisi olmayan,yıllardır aynı hayatı yaşayan Glarey'nin hayatı bu sakinliği yüzünden alt üst olur. Yıllardır yaşadığı hayat ona mutluluk getirdiğini düşünürken ay'ın iki yüzü her şeyi değiştirir. Görmediği yaşamadığı her şeyi yaşaya...