Arkamdan bana seslenen Moon'a baktığımda adımlarını yere sağlam basar şekilde yanıma geldi ve durdu gözleri bende değildi bu sefer yere bakıyordu saçları dağılmıştı biraz nemli gibiydi ama görünüşü harikaydı içerideyken bu kadar dikkatli bakmadığımı anladım üzerinde siyah tişört üstüne gömlek ve deri ceketi vardı altında ise siyah pantolon ve ve... o postallar o gün yerde yatarken gördüğüm çamurlu postallar ama bu sefer çamurları yoktu onu ormandaki adamdan ayıran diğer bi özellikte buydu. Bir şey var bilmiyorum ne ama bu adam ile ormandaki adamı hep karşılaştırıyorum.
Bende gözlerimi ona çevirmedim postallarını izliyordum
"istersen seni eve bırakabilirim buralar pek tekin yerler değil hastaneden de yeni çıkmışsın Linda söyledi" teklifi karşısında çok şaşırmıştım ve gözlerimi aniden ona diktim ve daha yeni tanıştığım bi adamla ormandan yürüyüp eve gitmek fikri bana çok mantıklı gelmese de " olur, bu orman beni korkutuyor zaten" diyerek teklifini kabul ettim. Hangi akılla yaptım bunu bilmiyorum.
Eve yaklaşmıştık yol boyunca hiç konuşmadık iki yabancı gibi yürüdük gerçi iki yabancıydık.
"Parıltı mı ? Işıltı mı ?" Ben yine ne dediğini anlamayarak
"efendim"
" isminin anlamı hangisi" ben ne ara bu kadar salak bi kız oldum ah tanrım Glarey ne oluyor sana böyle
"ah pardon iki anlamada geliyor ama ben iki anlamıda sevmiyorum"
"neden"
"çünkü beni yansıtmıyor ben ne ışılıyorum nede parıldıyorum" ismimi seviyorum ama anlam olarak hiç benimsiyemedim.
"Ay" onun sorusu üzerine bende bunu söyledim
"evet"
"seni yansıtıyor mu peki" uzun zaman sonra ilk defa biri hakkında bir şeyi merak edip sormuştum
"evet kesinlikle beni yansıtıyor"
"neden peki"
"çünkü ayın iki yüzü var biri hava kararınca cesursa ortaya çıkan ama insanları karanlığa hapseden dolunay biri ise gün doğumunda kaçıp korkan ama insanları aydınlığa kavuşturan dolunay" söylediği beni etkilemişti ama bunu belli etmemeye çalışıyordum gerçekten dediği o kadar doğruydu ki bunu bana açıkladığında kendimi iki dolunay arasında sıkışıp kalmış hissettim korkak ama karanlığa çeken hangisiydim ben.
"ne yani demek istediğin sen iki yüzlü müsün ?" yüzünde beliren anlamsız tebessüm bir yanağının hafiften içeri batmasına neden oldu ve bu o kadar hoştu ki
"sanırım bunu bi yabancıdan duymak hoşuma gitti" evet doğru ya biz yabancıydık ve ben bu yabancıyla şu anda durmuş sohbet ediyordum ama bunu sevmiştim onu kendime yabancı hissetmiyordum ,sanki oda benim gibi sakladığı bir şeyler göstermek istemediği bir yanı varmış gibi bu yüzden bu kadar rahattım yanında. Bu aile neden kendine çekiyor beni bu kadar. Ne var bu ailede.
"Geldik burası evim"
"güzel bir ev"
"teşekkürler ama bizim değil bi kaç haftalığına geldik ve bir haftaya döneceğiz"
"kasabada oturduğunuzu söylemişti Linda"
"Linda benden çok bahsetmiş anlaşılan"
"onun ilk arkadaşısın ve bu yüzden çok heycanlı sanırım" evin önünde durmuş hala sohbet ediyorduk ve hava kararmıştı tam o anda bir şey oldu Moon titremeye başladı ve gözleri dönüyor gibiydi "iyi misin neyin var"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY IŞIĞININ KADERİ
FantasiHayattan bir beklentisi olmayan,yıllardır aynı hayatı yaşayan Glarey'nin hayatı bu sakinliği yüzünden alt üst olur. Yıllardır yaşadığı hayat ona mutluluk getirdiğini düşünürken ay'ın iki yüzü her şeyi değiştirir. Görmediği yaşamadığı her şeyi yaşaya...