34. BÖLÜM

50 39 12
                                    

Okuldan çıktıktan sonra gözüm camlara gitti belki ordan beni izliyordur diye ama kimse yoktu camda, dönüp ona bakabileceğime bile inancı yoktu çünkü, buda onun hastalığı sanırım inanmıyordu hiç bir şeye, bu küçücük kızın inançlarını almışlardı elinden. Ama yine de güzel görüyordu her şeyi mutlu olmayı becerebiliyordu, kendini hapsetmiyordu karanlığa benim gibi.

"Glarey hadi"

"Geldim Sam"

Arabaya bindik ve nereye bilemeden gidiyorduk. Dağın tepesinde bir ışık gördük fakat araba oraya çıkacak durumda değildi o kadar soğuktu ki araba yolda kalmıştı.

Telaşlı bir sesle " ne yapacağız Sam"

"Bizi neden buraya getirdin Glarey"

"Öğreneceksiniz Sam sadece beni o ışığa götür"

"Başka seçeceğimiz yok, Paul sen burda bekle arabanın yanında kalmalı biri"

"Siz ne yapacaksınız?"

"Glarey kucağıma mı alma mı istersin sırtıma mı binmek?"

Arabadan indiğim an bütün soğuk içimi kaplamıştı durmadan yağan kar da beni fazlasıyla etkiliyordu, bu sefer soğuktan titremeye başladım ellerim buz kesmişti, soğuk hızla bedenimi güçsüz düşürüyordu.

"S-sa-m  sır-sırtı-na  al be-nni" ağzımın titremesinden konuşamıyordum bile. Sam beni sırtına aldığı gibi koşmaya başladı, bu hızın soğuda beni daha da güçsüz düşürmüştü.

"Dayan Glarey geldik sayılır dayan"

Artık hareket dahi edemiyorumdum, buz küpüne dönmüş gibiydim. Yine vücudum hissizleşmeye başlamıştı. Soğuk çoktan bütün bedenime işlemişti. Sam o gördüğümüz ışığa varınca beni hemen içeri soktu, gözlerim yarım yamalak açıktı, içeride ateş yanıyordu, küçük bir ev gibiydi burası, içinde şömine vardı sıcaklığı hissedemesem de görebiliyordum. Tekli bi koltukta oturuyordum şöminenin başında üstümde ise kalın battaniyeler vardı ısınmam için bir şeyler yapıyordu Sam.

Biri daha vardı onu gördüğüm an daha çok açıldı gözlerim, kirpiklerimdeki buzlar erimeye başlamıştı, gözlerimden yaşlar akmaya başladığında anladım.

"Onu nasıl buraya çıkarırsın, dayanabilir mi bu soğuğa o"

"Kes sesini bunların hepsi senin hatan"

Seslerini duyabiliyordum Moon'un sesiydi o burdaydı buldum , bulmuştum onu. Sesi bile kalp ritmimin değişmesine neden oluyordu, sadece sesiyle beni etkileyebilen tek insandı o.

Hala titriyordum fakat sıcağı hissetmeye başlamıştım. Islak kıyafetler bir türlü ısınmama izin vermiyordu titrememe bu neden oluyordu sanırım. Bir el hissettim omuzlarımda.

"Üstünü çıkaralım kıyafetleri ıslak böyle ısınamaz"

"Sen ona mı dokundun Sam , sen ölmek mi istiyorsun"

"Moon ne dediğinin farkında mısın sen,  görmüyor musun titriyor böyle nasıl ısınacak"

"Ona nasıl dokunursun sen, çekil onu yanından kırarım ellerini" bu Moon o defterdeki Moon değildi bu yine başka bir Moon'du nefret kusan bir Moon ama o deftere duygularını döken nasıl ince nasıl düşünceli biri bir insan nasıl bu kadar değişebilir.

"Kardeşim o benim kendine gel" itişme sesleri geliyordu kulağıma.

"Ben kendimdeyim" hala durmuyorlardı yerimden kıpırdadım ve ayağa kalktım bacaklarım taşıyamıyordu beni hala buz gibiydiler.  Gözlerim yarı açık bir şekilde " sen m-misin ke-kendin de olan"

AY IŞIĞININ KADERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin