BÖLÜM-46

278 8 0
                                    

Sabah uyandığımda başım ağrıdan çatlıyordu. Gözlerimi zar zor açtıktan sonra dirseğimden güç alarak kafamı kaldırdım ve odaya göz gezdirdim. Gözüm Toprak'ı aramıştı. Ya da geldiğine dair bir iz.. Fakat odam da yatağım gibi boştu. Kafamı tekrar yastığa koyup derin bir nefes aldım. Gözlerimi tekrar kapatmışken telefonum çaldı. Heyecanla telefonu açtım.

"Alo?"

"Alo Özge. Günaydın"

Kayra'ydı..

"Ah.. Sen miydin? Günaydın."

"İyi misin?"

"Eh. Daha iyiyim."

"Şey diyecektim bugün okula gitmeden önce bir yerlerde kahvaltı yapalım mı? Hem konuşmuş oluruz biraz."

"Kayra hiç canım istemiyor ya. Sonra yapsak bunu?"

"Özge, dün seni ne halde buldum orda haberin var mı? Hiçbir şey de anlatmadın tüm gece ağladın. Sence bilmeye hakkım yok mu? Merak ediyorum.."

"Peki haklısın. Nerde buluşuyoruz?"

"Sen yarım saate hazır ol, evden alırım seni ben. Hem babanı görmüş olurum."

"İyi tamam. Görüşürüz"

"Bay"

Telefonu kapattıktan sonra bildirimlerime baktım. Toprak'tan bir çağrı, bir mesaj vardır belki diye.. Ama yoktu. Lanet olsun!

Hemen yataktan kalkıp yüzümü yıkadım. Hazırlanmam zor olmamıştı fakat moraran göz altlarımı ve şişen gözlerimi kapatmaya çalışmak oldukça zordu. Olabildiğince normal görünmeleri için uğraşıp aşağı indiğimde Kayra çoktan eve gelmiş babamla muhabbete başlamıştı bile. Bu çocuk babamla, benden daha iyi anlaşıyordu..

"Günaydın" dedim ikisine birden.

"Günaydın kızım" dedi babam ve alnıma bir öpücük kondurdu beni kendine çektikten sonra.

"Günaydın canım" dedi Kayra da göz kırparak.

Gülümsedim.

"Hadi, çıkmıyor muyuz?"

"Tamam, çıkalım. Babacım? Sorun yok?"

"Yok çocuklar yok. Keyfinize bakın."

"Görüşürüz babacım." deyip öptüm.

"İyi dersler prensesim."

Kayra'nın yanına geçtim, omzunu koluma attı ve evden çıktık. Arabası bahçe kapısının önündeydi. Arabasına bindikten sonra hızla evden uzaklaştık.

Sahilde bir cafede kahvaltı siparişimizi verdikten sonra kısa süreli bir sessizliğe gömüldük. Sessizliği bozan tabiki Kayra'ydı.

"Ee Özge.. Dökül bakalım."

"Anlatacak pek bir şey yok aslında."

"Nasıl anlatacak bir şey yok? Dün gördüğüm Özge acıdan kıvranıyordu. Kusura bakma ama sana değil, gördüğüme inanmayı tercih ediyorum."

Hafifçe gülümsemeye çalıştım ama başaramadığıma emindim. "Aslında bilmediğin bir durum yok. Aynı şeyler.."

"Sence en son konuşmamızdan bu yana aynı kalan ne var?" dedi imalı imalı.

"Ah tamam. Haklısın. Ya aslında tahmin edebileceğin şeyler. Sonuçta babam.. Hasta ve.. Ölüyor diyorsun. Babama ne kadar geç kavuştuğumu, ne şartlarda bir araya geldiğimizi biliyorsun. Ve ben daha 17 yılımın hasretini giderememişken, babama henüz doyamamışken onu bir kez daha kaybedemem. Onsuz yapayalnız kalırım ben. Kolum kanadım kırılır. Onsuz devam edemem.."

KALBİMİN KIRIKLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin