Ertesi sabah Burçak geleceği için erkenden uyanmıştım fakat Burçak arayıp gelmeyeceğini söylemişti. Bende büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştım.
Odadan çıkma hakkım elime verildiği için odamdan çıkıp babamın çalışma odasındaki kütüphaneye gidip kitap bakmaya başladım.O sırada kapı iki kere tıklatılıp açıldı. Giren Önder'di.
"A, Özge Hanım kusura bakmayın. Ben babanızın masasına şu dosyaları bırakacaktım ama sizi rahatsız etmeyim."
"Hayır hayır, geç. Hallet işini. Ben de çıkıcam birazdan."
"Peki, teşekkür ederim." diyip kapıyı kapattıktan sonra masanın başına geçti. Ben Önder Bey'e aldırmadan kitaplara bakıyordum ama kitaplık geçen yazdan beri yenilenmediği için tüm kitaplar okuduğum kitaplardı.
"Off. Okuyacak kitap bile kalmadı evde." diye mırıldandım kendi kendime ve kapıya yöneldim. Kapıdan çıkacakken Önder seslendi.
"Özge Hanım"
"Efendim" dedim arkamı dönüp ona bakarak.
"Kitap arıyorsunuz sanırım?"
"Evet. Ama gördüğün üzere bulamıyorum" dedim gözlerimi devirerek.
"Sizi kütüphaneye götürebilirim isterseniz?"
"Ama saat daha 12 bile değil. Babam kızar.."
"Dün akşam sizi isterseniz kütüphaneye veya sürekli gittiğiniz kitapçılara götürebileceğimi söyledi. Kütüphaneleri ve eski kitapçıları sever, sık sık gidermişsiniz."
"Ciddi misin sen?"
"Gayet tabii."
"Ayy oley. Tamam o zaman bekle ben hemen hazırlanıp geliyorum."
"Arabanın önünde bekliyor olacağım efendim."
Koşar adımlarla odama çıktım ve üzerime rahat bir şeyler geçirdim. Çantamı da kapıp hemen aşağı indim ve yola koyulduk.
"İstikamet neresi kaptan?" diye sorup güldüm.
"Eski kitapçıların olduğu sokakta Masumiyet Müzesi diye bir kitapçı varmış. Babanız sürekli olarak oraya gittiğinizi söyledi?" dedi benden onay bekleyerek.
Çok mutlu olmuştum. Orada çalışan İskender Abi'yi çok sever, sık sık giderdim. Hep eski kitaplar satar, kitapların arasına küçük notlar iliştirirdi. Her kitabın nerede olduğunu ezbere bilir, kitaplarla ilgili tüm sorularınıza düşünmeden cevap vererek dünyadaki tüm kitapları okumuş hissi verirdi.
İskender Abi'nin mekanına geldiğimizde buraya uzun zamandır gelmediğimi fark etmiştim. Dükkandan içeri girdiğimde kasada oturan kimseyi görememiştim. Muhtemelen çok sevgili kitaplarıyla ilgileniyordu yine.
Önder Bey bana kapıda bekleyeceğini söyleyerek içeri girmedi. Küçük adımlarla içeri doğru ilerledim.
"İskender abii?"
Ses gelmemişti. Biraz daha ortalara ilerledim. Merdivene yaklaşıp yukarı doğru kafamı kaldırarak üst kata seslendim bu defa.
"İskender abii, huu"
Hala cevap gelmemişti ama yukardan tıkırtılar geliyordu. Yukarı hızlı adımlarla çıktım ve tekrar seslendim.
"İskender abiii??"
Sol tarafta gelen seslere doğru ilerlediğimde arkası dönük orta yaşlı bir adam elindeki kitabın sayfalarını karıştırıyordu.
"Pardon? Cevdet Bey nerede acaba bir fikriniz var mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİMİN KIRIKLARI
RomanceHer kalbin vardır alınması gereken kırıkları fakat kesmeye kıyamadığı...