64

1.2K 122 40
                                    

Medya: Lara

"ne dediğinin farkında mısın sen?"
Eylül'ün sinirlenmeye başladığını. Hatta çoktan sinirlendiğini anlamak zor değildi.
"ne dediğimin farkındayım. Benim tanıdığım Eylül bilmediği bir numaradan gelen siktir boktan bir mesaja aldırış edip beni sahile sürüklemezdi!" diye çıkışmıştım istemeden. Artık geri dönüş yoktu ve kavga kaçınılmazdı.
"senin içtiğin şaraplar beynini iyice uyuşturmuş belli ki. Benim tanıdığım Lara'da onu aldattığımı düşünmezdi"
Dediğinde bir an duraksadım.

"beni aldattığını söylemedim. Sadece kafanın içinde birinin olup olmadığını merak ediyorum"
Birkaç saniyelik sessizlik olduğunda bu cümleyi kurmamış olmayı diledim.
Onu gerçekten beni aldatmakla suçluyordum.

Fiziksel olmasa bile..

Eylül söylediğim şeyin ardından diyecek bir şey bulamamış gibi saçını çekiştirdi ve "kim?" diye bağırdı hiç beklemediğim bir anda "kimin adını duymak istiyorsun? Kimin kafamda dolaşıp durduğundan şüpheleniyorsun?"

Tam 'bilmiyorum' diyeceğim sırada telefonuma mesaj gelince numaranın sahibini bulacak olan adamdan geldiğini umarak ekranı açıp mesaja göz gezdirdim.

"Miray" dedim korkakça. Eylül'ün vereceği cevap ya içime su serpecek ya da beni yerle bir edecekti.
"aklındaki Miray mıydı? Mesajı ondan mı bekliyordun? Sahile onu görme umuduyla mı gittin?"

Zamanın durmasını istedim o an. Ya da geriye almayı. Veya herhangi bir bok. Yeter ki olduğum yerden gidebilseydim. Ama olmadı. Eylül buna izin vermedi.

"sana yalan söylemeyeceğim Lara. Evet düşündüm. O mu diye düşündüm. Onu görmek istedim. Sadece bu kadar. Daha fazlası yok"
Kavga anında sinirle uzaklaşmıştı benden şimdi aramızdaki mesafeyi birkaç adım atarak kapatıverip tam önümde durdu. Elimi eline aldı ve çekme ihtimalimi hesaplar gibi baktı kısa bir süre. Ardından tam sol göğsünün üstüne bastırdı ikimizin elini de "ama ne olursa olsun burası sana ait" dedi.

Bitirici cümle. Hangi durumda olursak olalım inanacağım cümle.
Hani bir çocuk annesinden oyuncak ister de annesi zaten çok oyuncağı olduğu için almak istemeyip 'şimdi eve gidelim, söz daha sonra alacağız' deyip çocuğu geçiştirir ya, tabii çocuk aklı hemen kanar bu yalana. Birkaç güne unutur annesinin verildiği sözü.
Heh işte şu an o çocuk benim.

İnandım. İnandım ancak kırıldım.

"ben.." diyebildim sadece. Ağzımdan ancak bu kelime çıkabilmiş, gücüm ancak buna yetmişti. "ben yalnız kalmak istiyorum" deyip çabucak çektim elimi göğsünden.

Miray.. Dedim kendi kendime. Ne güzel de ismi varmış.

Bir söz vardır ya, herkes bilir hani..
Yanındakiyle yaşlanır, aklındakiyle ölürsün
Bize de mi böyle olacaktı?

Arkamı dönüp kapı koluna uzandığım an da Eylül beni kendine çekip vedalaşır gibi sımsıkı sarıldı.
"lütfen gitme" dedi ardından yalvarırcasına.

Nasıl bırakır da giderdim şimdi ben onu.

"bak" elindeki telefonu bana doğru tutup "engelleyeceğim ve bitecek" sonra gözlerimin önünde numarayı engelledi.

Ama bir sorun vardı. Elimi şakağına bastırıp "buradan da engelleyebilecek misin?" ye sordum küçük bir çocuk gibi.

"kara listeye alındı bile" dediğinde ise inandım. Aptal çocuk oyuncağını almasa da olurdu.

°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°

Akşama doğru ikimizde telaşlı bir şekilde hazırlanmaya başlamıştık. Çağlar'dan aldığım milyonumu harcayacak bir yer gerekiyordu. O yer ise kesinlikle Eylül'le gideceğim tatil olmalıydı. "Lara.." dedi Eylül ağlamaklı sesiyle "siyah şortumu bulamıyorum" 

Böyle durumlarda o kadar tatlı tepkiler veriyordu ki yanaklarını sıkıp bütün yüzünü öpücüklere boğmamak için kendimi zor zapt ediyordum. "oh hayır. O şortu kesinlikle bulmalıyız" dedim yapmacık bir endişeyle "ya da.." diye ekledim hemen arkasından Eylül'ü kucağıma doğru çekerken "boş verelim zaten o şort uzun süre burada durmayacak" deyip elimi belinden kalçasına indirdim. 

Eylül gülümseyip "biliyorum bebeğim beni istiyorsun ama birkaç saat sonra uçak kalkacak, yani hazırlanmalıyız" dedikten sonra dudağıma tahrik edici bir öpücük bırakıp tekrar eşyalarını toplamak için dolabın başına gitti. Ben ise her şeyi halletmiş sabırsızca onu bekliyordum.

Uçağa geç saatlerde binip bütün gece uyuyacak, sabah orada olacak ve tatilimize başlayacaktık. Şu anlık plan buydu. 

Eylül saatler sonra "hazırım" diyebildiğinde bavulları arabanın bagajına atıp ön koltuğa yerleştim.  Eylül'de hemen yanımdaki yerini aldığında bir şarkı açıp gaza bastım. 

Havaalanına gitmemiz yaklaşık 1 buçuk saatimizi alacaktı. Ne kadar bunu hesaplayıp evden çıkmış olsak da içimden bir ses geç kalacaksınız diye bağırıyordu. Ama o sese kulak vermeden sürmeye devam ettim. 

Eylül "Bir şey isteyeceğim" dediğinde yolu neredeyse yarılamıştık. "acıktın mı?"

"hayır" ne istediğini tahmin etmeye devam ettim. "susadın mı?" ama hiçbiri tutmuyordu. "hayır" son bir kez daha denedim şansımı "tuvalete mi gitmen gerekiyor?" Fakat bu da tutmamıştı. "Arabayı durdurur musun?" diye sorduğunda bir saniye bile düşünmeden boş otobanın en sağındaki toprak alana çektim arabayı. "bir şey mi oldu?" diye sorsam da Eylül soruma cevap vermeyip "farları kapat" diye emir verdiğinde hala durumu anlamaya çalışıyordum. Ama dediğini ikiletmeyip farları da kapattım. 

"Ne istediğini anlamadım fakat uçağı kaçıracağız" dediğimde Eylül hızlıca kucağıma oturup "siktir et uçağı" diyerek beni öpmeye başlayınca ona ayak uydurup koltuğun köşesindeki kolu çekip koltuğu biraz daha geriye yatırdıktan sonra ikimize de yetecek kadar yer açmıştım. 

Dudaklarımız hala birbirine değerken onu tekrar ettim "siktir et uçağı"

Aklımda konuları birleştirince final yakın gibi gelmişti fakat bir 10-15 bölüm daha birlikteyiz sanırım.


Eylül [GXG]♀Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin