69

1.3K 128 40
                                    



Eylül sadece "ne?" deyip suratıma uzun bir süre şok olmuşcasına baktı.
Kalbim öylesine hızlı atıyordu ki şu an. Tarif etmemin mümkünatı yoktu.

"hayır" dedi elini olumsuzca havada sallayıp. Ardından tekrar "hayır" deyip hızlıca odadan ayrıldı.

Öylece kalakalmıştım. Tanrı'm, lütfen. Lütfen onu kaybetmeme izin verme.

Hemen dizlerimin üstünden kalkıp asansöre ilerledim. Hala zamanım vardı. Oda da olmalıydı. Asansörün tuşuna öfkeyle basıp en üst kata, yani odamızın olduğu kata çıkıp koşarak kapımıza gittim.

Elim cebime gitmemek konusunda ısrarcı olsa da zoraki kartı çıkarıp kapıyı açtım.

Görmeyi beklediğim manzara Eylül'ü eşyalarını toplarken yakalamaktı ancak öyle olmadı. Aksine, o sadece yatakta oturmuş elleriyle oynuyordu.

Burnunu çekme sesini duyduğum an da yanına gidip tam önünde yere çöktüm.
"Lütfen ağlama" diyebildim sadece.
Reddedildiğime mi üzülsem. Beni bırakıp gittiğine mi öfkelensem karar veremediğim bir an yaşıyordum ve ağzımdan çıkan cümle yine onun için çıkmıştı.

Öylesine saf seviyordum onu işte.
Öylesine saf,
Öylesine temiz,
Öylesine derin,
Ve öylesine değil..

Beni kırıp kırmamasının bir önemi yoktu gözümde. Yeter ki o kırılmasındı hayat felsefem. Bu durum içimde binlerce küfür ve pişmanlığa sebep olsa da ağzımdan bir türlü öyle çıkmıyordu.
Çünkü benim aptal ve saf kalbim onun kalbine zarar gelsin istemiyordu.

"Lara yapamam" dedi tekrar burnunu çekerken. Neyden korkuyordu bu kadar?
Ne vardı o bir türlü içine giremediğim aklında?

"neden?"
Ağlamamak için dudağımı ısırdım.

"çünkü ailem bunu öğrenmemeli. Onları bir kızı sevdiğimi söyleyerek kaybedemem" narin burnunu çekip devam etti.
"hem evlenemeyiz ki. Bize yasak Lara. Bize bu ülkede sevmek yasak. Bize gülmek, özgürce dolaşıp kahkaha atmak yasak"

Şimdi taşlar yerine oturmaya başlamıştı işte.

Gözyaşlarıma engel olamayıp akmalarına izin verdim.
"ailen bir kızı sevdiğin için senden vazgeçeceklerse bırak geçsinler. Ama onlar öğrenene kadar saklarız. Söz veriyorum elimden geldiği kadar saklamaya hazırım" derin bir nefes aldım Eylül'ün kucağındaki ellerini avuçlarımın arasına alırken.
"evleniriz. Hatta öyle güzel evleniriz ki biz seninle... Herkese inat çok severiz birbirimizi. Birbirimize öyle gülen gözlerle bakarız ki öyle böyle olmaz bir tanem. Özgürce koşarız sokaklarda. 'el alem ne der?' cümlesi gibi yüksek duvarlı hapishanelerin duvarlarını kıra kıra koşarız. Bağırırız, kahkaha atarız. Sen yeter ki gül. Sen yeter ki mutlu uyu. Sen yeter ki benimle aynı yastığa başını koy Eylül"

Son cümleyi kurarken gözünün altındaki yaşları sildim. Cümlemi bitirdikten sonra ise yanağımdaki ıslaklığı bir çırpıda silip ayağa kalkmaya yeltendim. Fakat sadece yeltendim çünkü Eylül bileğimden tutup gitmemi engellemişti.

"evet" dedi acı acı gülümserken. "evet seninle evlenirim"

Tanrı'm şu an gerçek olamayacak kadar kusursuz. Ve bunun için sana minnettarım.

Onu bana bahşettiğin için, o yağmurlu günde bizi bir araya getirdiğin için sana binlerce kez teşekkür ederim Tanrı'm.

Heyecandan titreyen ellerimle cebimden ufak kutuyu çıkarıp içinden yüzüğü aldım.

Artık bu yüzüğün yeri içine sıkıştırılmış kutu değil Eylül'ün parmağıydı.


İlham perim kocaya kaçtı yazamıyorum şaka gibi.
Neyse en kısa zamanda yeni bölüm gelir umarım kendinize iyi bakın...

Eylül [GXG]♀Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin