52

1.6K 143 59
                                    

Medya: Lara

Doğa'nın gelmesine ne kadar şaşırsam da beni asıl şaşırtan şey Eylül'ün Doğa'ya ölümcül bakışlar atmamasıydı.

Hiç konuşmadan elimle masanın etrafındaki boş sandalyeleri gösterip 'oturun' der gibi baktım hepsine teker teker.

Eylül yanımdaki yerini alırken diğerler ikisi de karşımıza oturmuşlardı. "afiyet olsun" deyip önümdeki yemekten bir çatal aldığım sırada Can "Lara o gün-" diye söze girince gözlerinin içine bakıp onu öldürmek istediğimi belli eder gibi "afiyet olsun" dedim tekrar.

Hayatımda yediğim en gergin yemeklerden biriydi bu. Ancak bu sefer bir fark vardı. O fark ise masadaki gerginliğin sebebinin kendim olmasıydı.

Doğa kimseyle göz göze gelmemeye özen gösteriyor sadece önündeki yemeğe bakıyordu. Can'da arada sırada Eylül'ün gözüne bakıyor neler olduğunu anlamaya çalışıyordu.

Yemeğin henüz ortalarındayken konuşmaya başladım.
"dur tahmin edeyim. İkiniz yattınız. Hatta muhtemelen sevgilisiniz" diyerek işaret ve orta parmağımı onlara doğru uzatıp yukarı aşağı hareket ettirdim.

Can şaşırarak "evet ama-" diyecekken sözünü kesip "tıpkı annemle babanın yattığı gibi" diyerek bardağımdaki içkiden bir yudum aldım.

Ortamdaki rahatsız edici sessizlik bir süre devam ettikten sonra bu durumu bozan Can oldu. "sen bunu nereden biliyorsun?"

Ne saçmalıyorsun der gibi ona bakıp "asıl sen nereden biliyorsun?" diye sordum.

Eylül "Lara sakin ol" deyip kolumu tutarken aniden bağırdım "sen nereden biliyorsun diye sordum. Cevap ver bana!"

Can pişmanmış gibi "sana söylemediğim için özür dilerim" dedi bakışlarını masaya indirirken. Çünkü yüzüme bakmaya cesareti yoktu.

Burnumdan solurken sertçe "sen" dedim dişlerimi sıkarak. "nereden biliyorsun?"

"annenle babamı öpüşürlerken gördüm. Sonra bir süre takip ettim. Mesajlarını okudum. İlişkileri vardı. Ardından şüphelenip DNA testi yaptırdım senin saçın ve kendi saçımla" derin bir nefes aldı konuşmakta zorlanır gibi.

"kaldıramazdın daha 16 yaşındaydın"

O kadar öfkeliydim ki herkese karşı. İçimde her an patlamaya hazır bir yanardağ vardı sanki. Ve kısa sürede patlayacaktı. Bunu hissediyordum.

"böylesi daha mı iyi oldu gerizekalı?!" diye bağırdım tekrar. Arkasından sessizce ekledim. "seni görmek istemiyorum"

Can gözleri dolu dolu bana baktı "senin iyiliğin için sustum Lara"

Başımı iki yana salladım "benim iyiliğimi düşünüyor olsaydın susmazdın!"

Can ellerini birbirine kenetleyip "olanları düzeltebiliriz" dedi yalvarırcasına. Onu bu kadar yıkılmış görmeyi elbette beklemiyordum ancak ondan kat be kat kötü durumdaydım.

"hiçbir şey olmamış gibi sana abi dememi mi bekliyorsun?" diye bağırdım kendime hakim olamayıp. Ardından sandalyemin düşeceğini bile bile geriye doğru itip ayağa kalktım ve önümde ne var ne yok yere savururken tekrar bağırdım.

"hiçbir şey olmamış gibi babana baba dememi mi bekliyorsun benden?"

Hiç kimse konuşmayınca daha da sinirlendim "cevap ver bana!" diye haykırdım tüm gücümle masaya tekme atarken.

Bunu yaptıktan sonra tüm gücümü ve enerjimi kaybetmiş gibi hissettim. Ama bana güç veren yine Can oldu.

Hızla ayağa kalkıp bana sımsıkı sarılmıştı. Bu sarılma hem özür diler gibi hem de beni kontrol altına alır gibiydi. Çünkü bir yandan da kollarımı tutuyordu.

"bırak!" diye bağırıp ondan kurtulmaya çalışsam da başarılı olamamıştım. Üstelik aptal gibi ağlıyordum.

Umurumda değil derken kendime yalan söylemiştim. Umurumdaydı. Çok fazla umurumdaydı.

Can "sana yıllarca abilik yaptım. İlk doğduğun andan beri ben hep yanındaydım. Seni hep korudum, dinledim. Elimden geldiğince, hatta elimden gelmese bile yardım ettim. Sana hep küçük kardeş gözüyle baktım. Sende beni hiç var olmamış abin gibi gördün. Şimdi beni hiç sayamazsın. Kendini kandırma Lara. Ben senin abinim ve bu gerçeği değiştiremeyiz" diye fısıldadı kulağıma hıçkırıklarıyla karışık bir şekilde.

Bedenimi tekrar kollarından kurtarmaya çalıştığımda daha sert sıkıp "lütfen.." dedi.

Haklıydı. Bu durum için onu suçlayamazdım ancak benden saklamış olması büyük şerefsizlikti.

Ama ne olursa olsun o hep yanımdaydı. Hep bir adım önümde, aynı zamanda da hemen arkamdaydı. Bunu ona yapamazdım. İkimizin de daha fazla acı çekmesine izin veremezdim çünkü yeterince acı çekmiş ve pişmanlık yaşamıştı.

Burnumun akıyor olmasını umursamadan dönüp sarıldım ona sıkıca. Ona sarılmamı kimse beklemiyordu. O yüzden ufak bir sessizlik olmuştu.

"bu gece" dedi Can eliyle gözünü ovuştururken "birlikte uyuyalım mı?"

"çok isterim"

Can'la merdivenlere doğru yürürken arkamı dönüp özür diler gibi Eylül'e baktım. Ama o sadece gülümsemişti bana. Yüzünde ne ufak bir öfke belirtisi ne de bir kırgınlık vardı.

İşte onu bu yüzden seviyordum. Ne olursa olsun. Ne bok yersem yiyeyim benden vazgeçmeyeceğine emindim.

Bölüm atmış olmam sizi yanıltmasın hala küsüm :(

Eylül [GXG]♀Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin