6

4.7K 306 89
                                    

Sabah hemen işe gitmek için aceleyle üzerime kırmızı tişörtümü ve şortumu giyip evden çıktım. Bu gün işe, Range Rover yerine Dodge Challanger ile gitmek istediğim için diğer anahtarı aldım elime.

Mat kırmızı arabaya binip yola çıktığımda her zamanki gibi kısa sürede şirkete gelmiştim.

Güvenliğe selam verip yukarıya, yani odama çıktığımda Elis kahvemi hemen getirip masama koydu.

"Eylül, geldi mi?" diye sorduğumda "evet efendim. Eylül hanım odasında" diye cevap verdi.

Artık seneryoyu yazma vakti gelmişti.
"yanıma çağırır mısın?" dediğimde başını afifçe sallayıp odadan çıktı.

Birkaç dakika sonra kapım çalındığında onun geldiğini anlayıp "gir" diye seslendim dışarıya doğru.

Kapı aralandı ve Eylül içeri girdi. Ardından "günaydın" dedi kocaman gülümsemesiyle. Ona karşılık verip oturmasını söyledim karşımdaki boş koltuğu işaret ederken.

Dediğimi yapıp koltuğa yerleşti, sağ bacağını sol bacağının üstüne attı, elini ise dün ki gibi diz kapaklarında birleştirdi.

Laptoptan gerekli programı açıp ekranı Eylül'e çevirdim. "hadi başlayalım seneryo yazmaya"

Kafasını olumlu anlamda sallayıp parmaklarını klavyenin üzerine yerleştirdi. "konu nedir?"

"lgbt bireylerinin haklarını ve duygularını anlamaya yönelik bir kısa animasyon yapacağız. Karakterler hazır"

"anladım" diyerek bakışlarını ekrana indirip yazmaya başladı.
Bende o sırada Elis'den iki kahve daha istedim.

Kahvelerimiz geldiğinde Eylül'ün istikrarlı bir şekilde yazmaya devam ettiğini, kahveyi fark etmediğini gördüm.

"kahve içmek ister misin?" diye sorduğumda gözlerini ekrandan ayırmadan "olur" cevabını verdi.

Ben gülerek "e iç o halde" dediğimde kafasını kaldırıp şaşkın şaşkın bir bana bir de kahveye bakıp güldü.

"fark etmemişim" kahveden bir yudum alıp yazmaya devam etti.

Yazdı... yazdı... yazdı...

Birkaç saat sonra "tıkandı" deyip bana bakarak dudaklarını büzdü. Bu kadar tatlı olmak zorunda mıydı cidden?

"sorun değil. Ver bir bakayım" derken laptobu kendime çevirdim. Bütün seneryoyu baştan sona okuduğumda çok güzel olduğunu düşünmeden edemedim.

"aslında devamını bir kavgaya bağlayabilirsin. Kavga ufak bir şeyden çıkabilir. Daha sonra karakterlerden biri kavganın ortasında dayanamayıp diğerini öpsün" dediğimde

"aslında çok iyi olur bu" diyerek laptobu kendine çevirip yazmaya başladı.

Eylül seneryoyu yazarken arada dikkatini dağıtıp sohbet etmeye çalışıyordum. O da bazen gözlerini ayırmadan cevap veriyor, bazen de bana hiç bakmadan, yazarken sohbet ediyordu.

Yaklaşık yarım saat sonra "bırakalım istersen sonra devam ederiz. Bende eve gideyim artık" dedim.
"aslında tam da odaklanmaya başlamıştım" derken yine dudaklarını büzmüştü.

Tereddütle "istersen bana gidelim, sen seneryoya devam et benim de ufak tefek işlerim var, onları halledeyim" dedim. Birden pat diye eve çağırmak pek normal değildi farkındaydım fakat ağzımdan çıkıvermişti işte. 

Gözlerini kısarak tebessüm etti muzipçe. Düşünüyormuş gibi yaptı ardından.

lütfen kabul etsin diye istemsizce geçirdim içimden. Ona yakın olma isteğime anlam veremiyordum.

"tamam gidelim hadi" dediğinde içimde ufak da olsa bir heyecan oluştu. Bu beni biraz rahatsız etse de çaktırmadım.

"istersen benim arabamla gidelim. Ben senin arabanı eve getirtirim" dediğimde olur anlamında başını salladı. Odadan çıkacağımız anda kapı çaldı ve içeri Elis girdi. "efendim yeni bir animasyon yapımı için incelemeniz gereken bir dosya geldi" 

"dosyayı Eylül hanımın arabasıyla birlikte eve gönderirsiniz" dedikten sonra eve gitmek üzere arabanın yanına otoparka indik.

Kısa bir süre sonra eve geldiğimizde kapıyı açtım ve eve girdik. Sesimizi duyan Gece Ağzı açık bir şekilde koşarak kucağıma atladı. Her zamankinin aksine kuyruğunu daha hızlı sallıyordu, çok daha heyecanlıydı. Gece'nin koca kafasını okşarken Eylül'e baktım istemsizce. Yine göz göze gelmiştik. Yüzünde mükemmel denilebilecek kadar güzel bir gülümseme vardı. Gece benimle selamlaşmasını bitirdiğinde ona yöneldi. bu heyecanının evde yeni birini görmenin heyecanı olduğunu biliyordum çünkü uzun zamandır Can'dan başkasını görmemişti. 

Gece bir süre tanımak için Eylül'ü koklasa da tanıyamamıştı. İlk defa gördüğünü anladığında da Tanışmak için karşısına oturdu. Eylül ise ne yapması gerektiğini bilmediği için ayakta onu izliyordu.

"seninle tanışmak istiyor karşına otur" dedim gülerek. Gece'nin kötü bir tepki vermemesi beni mutlu etmişti.

Eylül dediğimi yapıp yere çömeldiğinde Gece patisini havaya kaldırdı. "şaka yapıyor olmalısın" derken patisini tuttu. "şimdi de sarılacak" dedim onu biraz daha şaşırtmak için. Gece patisini Eylül'ün elinden çekip İki patisini birden omuzlarına koyup başını boynuna yerleştirdi. 

Gece ne kadar şanslı olduğunu bilmiyorsun kızım

Gece'nin sarılma faslı bittiğinde Eylül büyük bir şaşkınlıkla ayağa kalkıp bana baktı. "çok zeki bir köpeğin var" dedikten sonra Gece'nin başını okşadı.

"biliyorum" diyerek sırıttım. "içeri geçelim mi?" başını sallayıp "tabii" derken salona doğru yürüdük. Ona istediği yere oturabileceğini söylediğimde gözüne kestirdiği bir koltuğa oturdu. Bende laptobu açıp onun önüne bıraktım ve üstümü değiştirmek için yukarı çıktım. 

Üstümü değiştirdikten sonra aşağı indiğimde Eylül salonda değildi. Bahçeden gülme sesi geldiğinde o tarafa yöneldim. Kafamı camdan çıkardığımda Eylül'ün bir elinde Gece'nin topu diğer elinde de sigara olduğunu gördüm. Kafasını bana çevirdiğinde göz göze geldik ve o çok tatlı bir şekilde "basıldım" dediğinde gülmeden edemedim. 

"sorun değil" diye yanıt verdim gülmeye devam ederken. ardından cebimden çıkardığım paketten bir dal çektim. " çünkü bende içiyorum" 

sigaralarımızı içerken Biraz sohbet etmiş biraz da Gece'yle oynamıştık. Tekrar salona geçtiğimizde içecek bir şey isteyip istemediğini sordum. o da kahve cevabını verdi. Ben mutfakta mutlu mutlu kahvemi yaparken kapı zilini duyup girişe gittim.

güvenlik dosyayı ve arabanın anahtarını bırakmak için gelmişti. Salona gidip ikisini de sehpanın üzerine bıraktıktan sonra tekrar mutfağa gittiğimde kapı yine çaldı.

Bir şey mi unuttu acaba diye söylenirken karşımda Can'ı görmeyi beklemiyordum. "Naber kuzen" derken pat diye salona girince Eylül'ü gördü. "merhaba, seni görmek ne güzel" diyerek Eylül'ün yanına gitti. 

Biraz sinirlenmiştim. Her yerden çıkmak zorunda mıydı bu çocuk? 

onlar selamlaşırken bende mutfaktan kahveleri alıp yanlarına tekrar gittim. Kupanın birini Eylül'e uzatıp diğerini de sehpanın Can'a en uzak köşesine bıraktım. "hoş geldin. Neden geldin?" dediğimde cevap vermeden "bana kahve yok mu?" diye sorduğunda "git kendin yap" dedim sinirle. 

Sinirlendiğimi çok mu belli etmiştim yoksa? Aslında umurumda bile değil.

Can kalkıp mutfağa gittiğinde Gece'nin ağzında çiğneme kemiğiyle salona girdiğini gördüm. Ağır ağır yürüyüp Eylül'ün yanına gelmişti. Bir süre ona baktıktan sonra kemiğini Eylül'ün avucunun içine bıraktı.

Ne yani Eylül'ün morali mi bozuktu? Gece sadece morali bozuk ya da üzgün olan birine eşyalarını verirdi. 

zihnimde bir ışık yandığında Eylül'ün moralinin Can Geldiği için bozulduğunu anlamıştım



Yorum ve votelerinizi bekliyorum sevgili hayalet okurlarım.


Eylül [GXG]♀Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin