Keyifli okumalar...☆☆☆☆
□■□■□■□■□
Ne yapacağımı bilemezken, Savaş'ın ceketini çıkarmakla meşgul olan halinden yararlanıp alçılı ayağıma rağmen adeta koşarcasına koltuğa ulaşıp geceliği iki elimin arasında arkama saklarken koltuğun bir köşesine oturup diğer yanıma da kendimi sağlama almak adına yastık koydum. Hemen ardımdan duyulan Savaş'ın sesiyse oldukça sinirliydi.
"En sonunda sandalyeye bağlayacağım seni o olacak. Yürüdüğün yetmezmiş gibi bir de koşuyorsun."
Sabit tuttuğum yüz ifademle ona bakarken kaşlarını kaldırdı ve çenesiyle beni gösterdi.
"Ne oldu? Bir şey saklıyor gibisin."
Başımı olumsuz anlamda sallarken eş zamanlı olarak konuştum.
"Bir şey saklamıyorum, elbisemi düzeltmek için."
Geceliği iyice altıma sıkıştırıp ellerimi kaldırdım ve elbisemin askılarından tutup hafifçe oynattım.
"Şimdi oldu."
Kaşlarımı çatıp alçılı ayağımı alçısız ayağımın üstüne atıp dirseğimi de dizimi yasladım ve dizime dayalı elimle çenemi birleştirdim.
Bu konunun dağılması gerek.
"O değil de, sen sabah erken geleceğini söylememiş miydin? Neden bu kadar geç kaldın?"
Savaş, bir yandan ceketini koltuğun yaslanma kısmına asarken diğer yandan da gevşettiği kıravatını boynundan çıkarmıştı.
Gözleri beni bulduğunda ise serserice bir tavırla gülümsedi."Ne o, çok mu özledin."
Son anda gözlerimi devirmeden durabilmiştim.
Ukala.
Geriye yaslanıp sahte olduğunu belli eder bir şekilde gülümsedim.
"Ben sadece miğdemin derdindeyim, bayım. Ki özleyecek olsam bu siz değil, yemekleriniz olurdu."
Savaş, benim aksime gayet samimi bir şekilde gülümserken gömleğini dirseklerine kadar sıyırmıştı.
"Dikkat et de, kalbinin derdine düşme. İnsana iyi gelmiyor."
Sözlerini bitirirken harekete geçerek, oturduğum koltuğun arkasında kalan, koridora ilerlemeye başladı.
"Ben bir ellerimi yıkayıp geleyim."
Sözlerinin bitiminin saniyeler sonrası arkamdan gelen kapı sesiyle banyoya girdiğini anladım.
Aklım söyledikleriyle meşgul olurken takıldığım cümle barizdi.
"Dikkat et de, kalbinin derdine düşme. İnsana iyi gelmiyor."
Aşık mıydı? Ya da daha önce olmuş muydu?
Kendi düşüncelerimi garipseyip kafamı iki yana salladım.
"Bana neyse?"
O an fark ettiğim şeyle aceleci hareketlerle yerimde doğruldum. Eğer hızlı hareket edersem Savaş dönmeden önce geceliği dolaba bir yere koyabilirdim. Elime aldığım gecelikle hızlıca koltuğu aşıp koridora ulaştığımda her ihtimale karşı geceliği arkamda tutuyordum.
Beynim zaman kavramını yitirmiş gibiydi. Bir insan ne kadar zamanda ellerini yıkar onu düşünecek derecedeydim. Elimdeki gecelikle Savaş'a yakalanmam işten bile değildi, rezilliğin daniskası olurdu!
Kaldığım odanın kapısının önüne geldiğimde gözlerim banyoya kaymıştı.
Lütfen rezil olmayayım, lütfen.
Önüme dönüp kapının kolunu indireceğim sırada Savaş'ın sesiyle aniden panikledim ve olmasını asla istemeyeceğim o şey oluverdi.
Gecelik yere düştü!
"Ne yemek istediğine karar ver-"
Ben, hızla yere eğilmeye kalktığım sırada Savaş'ın duraksayan sesi geç kaldığımın belgesiydi. Çabucak yere eğilip geceliği kaldırdım ve arkama sakladım. Yüzümün kızarmaması için üstün bir çaba sarf ederken sanki Savaş bunu görmemiş gibi davranmaktan başka çarem yoktu.
Gözlerim Savaş'ın gözlerini bulurken afallamış halini görmezden geldim.
"Bir şey mi diyordun?"
Savaş, donup kalmış gibiydi.
"Savaş?"
İrkilerek kendine geldiğinde saçlarını karıştırdı. Gerildiğini çok net görebiliyordum.
Ah, Tanrı'm!
Boğazını temizledi.
"Ne yemek istediğine karar verdin mi, diye soruyordum."
Bir elimle geceliği arkamda tutmaya devam ederken diğer elimle havada hayali bir daire çizdim.
"Fark etmez canım, sen karar ver."
Savaş, yavaşça bana doğru gelmeye başladığında, mutfağa geçerken de geceliği görmesin diye kapıya yaslandım.
Benim düşündüğümün aksine Savaş, mutfağa gitmemiş aksine üzerime gelip kapının ve dolayısıyla benim önümde durmuş ve hafifçe önüne eğilmişti.
"Az önce..."
Boğuk ve kısık sesi kulaklarımı doldururken aklım istemsizce banyo gecesine gitti. Gözlerim, Savaş'ın kısılmış ve gölgelenmiş gözlerine tutunurken aramızdaki kısacık alandaki hava taneciklerinin birer birer ateşlendiğini gördüğüme neredeyse yemin edebilirdim.
Savaş, biraz daha üzerime eğilirken ılık nefesini artık yüzümün her yerinde hissediyordum.
"Az önce yere düşürdüğünü gördüğüm şey, gerçek miydi?"
Gözlerimi ayırarak Savaş'a bakmaya devam ederken hızlanmış nefeslerimin dindiremediği göğsüm, adeta korlanmış bir ateş gibi inip kalkıyordu.
Salağa yat, her zaman işler.
Ben, mimiklerimi gülümsemeye zorlarken Savaş'ın son derece ciddi yüzü ve baskın aurası tepkilerimi düzensizleştirirken aynı zamanda da zorlaştırıyordu.
"N-ne gördün ki?"
Boş elimle alnıma vururken salağa yatma çabalarımın işe yaramasını umuyordum.
"A, o mu? O şey..."
Elimli şıklatarak gözlerimi kıstım.
"Tişört o, tişört. Bugün bir kız geldi, kıyafet yerleştirmek için. Sanırım bana kıyafet alacağını söylerken ciddiymişsin fakat ben bunu kabul edemem, yine de teşekkürler."
Hızlı hızlı konuştuğum için nefes nefese kalmıştım. Savaş, bir elini yaslandığım kapının yanına sabitledi ve biraz düşünür gibi yaptı.
"Ne demiştim ben o gün?"
Ben, çatık kaşlarımla ona bakarken o biraz daha uzattı düşünme işini.
"Ah doğru ya, gecelik!"
"Sana gecelik alacağımı söylemiştim, değil mi?"
Ben, kaskatı olmuş bir şekilde Savaş'a bakarken o ise halinden gayet memnun gibiydi. Bir anda önümden çekilip koridoru adımlamaya başlamasıyla kasılmanın yanında bir de şaşkınlıkla kalakaldım.
"Sen, tişörtünü odana koyarken ben de ikimiz için bir şeyler hazırlasam iyi olacak."
□■□■□■□■
Yıldız tuşuna dokunmayı unutmayın...☆☆☆☆
Sizleri seviyorum...☆☆☆☆
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VEDA GECESİ
Lãng mạn⛓Yetişkin içerik⛓ "Kimsenin masum olmadığı bir dünyada, mutluluk için söylenen yalanları affetmemek olmazdı."