☆Bol bol yorum ve oy lütfen...☆
☆Beğenmeniz dileğiyle...☆
☆ Keyifli okumalar...☆
●●●
Zihnimin bulanıklığından arınmaya başlaması uyandığımı anlamamı sağlarken gözlerim açılmaya hazır değilmiş gibiydi, yumuşak nevresimlerin de boyunduruğu altında soluma dönmüştüm ki boşluğa denk gelen sağ elimi komodine çarptım.
"Ah!"
Bileğimdeki acı, geldiği gibi vücudumdaki uykuyu kovarken yatakta yavaşça doğruldum. Saniyeler içerisinde ilk ânki keskin acı yerini hafif bir sızlamaya bırakmıştı. Gözlerim ve zihnim yavaş yavaş ortamı anlayıp kavrarken sol tarafımda kalan ve boydan boya cam olan duvardan dışarıda, bahçeyi şenlendirirken ağaçlar arasında dans eden güneşi görüyordum. İçim, âni bir istekle bahçeye çıkmayı istese de bu halimle ve tek başıma bu mümkün görünmüyordu. Üzerimdeki, dün hastaneden çıkarken giydirilen, elbiseye kısa bir bakış attım. Sahi, benim çantam neredeydi?
Zihnim, korku ve telaşla bulanırken tek istediğim şey çantamın Savaş'ta ya da onun bildiği bir yerde olmasıydı. O çanta her şeyimdi, o çantanın içindekiler her şeyimdi. Telaşla ve aynı zamanda yeni kalkmışlığın etkisiyle kuruyan boğazımı nemlendirmek için Savaş'ın dün gece getirdiği ve sağımda kalan komodinin üzerinde bulunan sühariye uzanıp susuzluğumu birkaç dakikada giderdim. Telaşı, korkuyu ve susuzluğu bir süreliğine gidermiş olsam da düşünceler zihnimi bırakmıyordu.
Bu evde uyanmak tuhaftı. Bu evde değil, bilmediğim bir evde uyanmaktı tuhaf olan. Her şey o kadar yabancıydı ki...
Ki ben, yabancı olmayanların bende bıraktıkları izleri de biliyordum. Hatırlamak istemediğim geçmişim gözlerimin önüne âdeta bir perde gibi çekilirken gözlerimi kırpıştırıp bunu engelledim. Ağlayamazdım. Nerde ve kiminle olduğumu bilmesem bile bunu yapamazdım. Evet, Savaş'ı tanımıyordum fakat kurtulduğum, en azından kutulduğumu umduğum, adamdan çok daha iyi ve güvenilir olduğu kesindi. Bu evde geçireceğim süreyi bilmesem de kısa bir süre olduğunu biliyordum ve en azından bu kısa sürede tek başıma olacağımdan daha güvende olacağım su götürmez bir gerçekti. Ben kendi içimde bu ve bunun gibi düşüncelere dalmışken kapı tıklatıldı. Başımı kapıya çevirip ne yapacağımı bilemediğim birkaç saniyeyi atlattıktan sonra sonunda kendime gelebilmiş ve konuşmuştum.
"Girebilirsiniz."
Yavaşça açılan kapıdan yüzündeki hafif gülümsemeyle giren saçlarının ve yüzündeki çizgilerin kırklarının sonunda olduğunu gösteren bir kadındı gözlerimi karşılayan. Üzerimdeki hafif şaşkınlık ile hafifçe ayırdığım gözlerime baktı ve bakarken gülümsemesi daha da genişledi. Yavaşça yatağa yaklaşıp birkaç adım ötemde durdu.
"Günaydın, hanım kızım. Saat daha erken eğer istersen biraz daha uyu, dinlen ben de sana şifa olacak güzel bir kahvaltı hazırlayayım, ne dersin?"
İlk defa gördüğüm bu kadının bu kadar samimi ve içten tavır sergilemesi beni daha da şaşırtıp gözlerimi ayırmama sebep olurken ne diyeceğimi kestiremiyordum. Aklıma ilk gelen şey ise benden onay almadan dudaklarımdan dökülmüştü.
"Siz de kimsiniz?"
Kadın, aklına yeni bir şey gelmiş gibi ellerini birbirine vururken yüzünü, onu tatlı gösteren bir telaş kaplamıştı.
"Ah, doğru ya... Akıl mı kaldı bende kızım? Unutuverdim bir an kendimi tanıtmayı. Ne de olsa Savaş bey oğlum her gün senin kadar güzel ve genç bir kıza yardımcı olmam için rica etmiyor benden."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VEDA GECESİ
Romance⛓Yetişkin içerik⛓ "Kimsenin masum olmadığı bir dünyada, mutluluk için söylenen yalanları affetmemek olmazdı."