25.{YAP-BOZ}

97 10 1
                                    

*

Pekâlâ, durağın yanında kiraz ağacı var, ağacın dibinde yavru kediler var, hemen önlerinde şirin bir pastane var. Pastanenin önündeki masaları bitirdim, lambaların ve asılı duran fenerlerin birazı kaldı da, şu postacının çantasını bir türlü tamamlayamadım. Çantanın kemeri elimde, sadece kolunun küçük bir kısmını bulmalıyım. Eğer postacıyı bitirirsem diğer her şeyi yapmak daha kolay olacak.

"Can?"

Seslenmemle birlikte yanıbaşımda kamyonuyla oynayan Can, bakışlarını gözlerime çevirdi.

"Efendim, Funda'cığım?"

Ellerimdeki yap-boz parçalarını uzatıp Can'a gösterdim.

"Şu postacının çantasını bir türlü yapamıyorum, bana yardım eder misin?"

Can, yerden kalkıp benim gibi bir tabureye oturdu ve elimdeki parçalı incelemeye başladı.

"Çantanın kenarındaki gümüş toka eksik, değil mi?"

Sorusunu başımı sallayarak onayladım ve dudak büktüm.

"Evet, yarım saattir o tokayı arıyor, bir türlü bulamıyorum."

Can, elini omzuma yaslayıp okşadı.

"Üzülme Funda'cığım, ikimiz birlikte ararsak çabucak buluruz."

Beni teselli edişine başımı sallayıp gülümsedim.

"Tamam o halde, arayalım."

Masadaki parçaları teker teker kontrole başlamıştık ki Can, kısa süre sonra heyecanla kıpırdandı.

"Buldum, buldum. Bak Funda'cığım, burada."

Uzattığı elindeki parçayı inceleyip sevinçle gülümsedim.

"Gerçekten de bulmuşsun Can, teşekkürler ."

"Ne demek Funda'cığım, her zaman."

Bilmiş bilmiş konuşmaları ve tavrı gülümsememe sebep olmuştu.

"Hadi o zaman, bitirelim şu yap-bozu."

*****

"O zaman, son parçayı da Can bey koyuyor, mu?"

Can, ellerini birbirine çarpıp heyecanla kıpırdandı.

"Lütfen, lütfen."

Gülümseyerek elimdeki son parçayı uzattım.

"Al bakalım."

Elimdeki parçayı da alıp yerleştirdiğinde binparçalık yap-boz bitmişti. Ellerimle alkış tutup haykırdım.

"Oley, sonunda bitti."

Can da gülümseyerek alkışlamama eşlik etti. Fakat kısa bir an duraksayarak bakışlarını karnına indirdi ve bir elini karnına koyarak okşadı.

"Funda'cığım, sanırım ben acıktım."

Sözlerini bitirmesiyle ikimizin de karnından koca gürültüler koptu.

Olayın komikliği ile gülüşmeye başladık.

"Sanırım ben de öyle tatlım. Saat kaç oldu ki?"

Sorduğm soruyla birlikte gözlerimi saate çevirmiştim ki karşılaştığım manzarayla gözlerim yerinden çıkacaktı.

"Ne?! Nasıl geçti bu kadar saat?"

Neredeyse Savaş gelecekti yahu! Onca saat sadace yap-boz ile uğraşmış olamazdıkdeğil mi? Sanırım uğraşmıştık.

VEDA GECESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin