Herkese merhaba :)))
Umarım herkes iyi, sağlıklı ve son derece mutludur :))
Keyifli okumalar :))
***
Aniden ve üzerime eğilerek sorduğu soru karşısında nasıl tepki vereceğimi bilemiyordum. Kendimi, açık farın önünde kalmış tavşan kadar ürkek ve gergin hissettiğim kesindi. Kulaklarım, heyecandan uğulduyordu. Gözlerim, santimler ötemde durup, ağzımdan çıkan iki kelimeyle alt üst olmaya da, mutlulukla dolmaya da hazır olan irislerine kaydı. Şekilli burnu, kokumu derince içeri çekmek için doyasına çalışırken aramızda tutuşan havayı hissettim. Dünya ikimiz etrafında dönmüyordu, benimle birlikte tüm dünya, bu adamın etrafında dönüyordu. Gözlerim, bu sefer de, son derece yakın, nemli ve dolgun dudaklarına kaydı. İçimde kabaran merak, bu adama ne cevap vereceğimi düşünmekten çok, dudaklarının tadı üzerine kuruluydu. Aklım, içinde dolanan sürüyle tilkiyle karışırken tilkilerin hepsi aynı fikrin etrafında dönüyordu.
'Bir kez olsun düşünme ve içinden geldiği gibi yaşamaya bak, Funda.'
Tüm anılarımı, nefretimi, güvensizliğimi ve plancılığımı bir kenara bıraktım. Tüm benliğim; uzuvlarım, kalbim, aklım, duygularım ve düşüncelerim bu anı bekliyormuşçasına aniden dudaklarımdan dökülerek aramızda tutuşan havaya karıştı, bense kül ederek son darbeyi indirerek Savaş'ın dudaklarına yapıştım.
"Evet."
Kollarımı ensesine atıp oturduğum yerde belimi gerdim ve boynumu uzatarak Savaş'ı öptüm. Bu hareketimi beklemiyor olacak ki, ilk birkaç saniye öylece kalakaldı. Sonrasında ise ellerini çene kemiklerime dayayıp öpücüğüme karşılık verdi.
Kalbim, göğüskafesimde atmıyor, adeta alev almış bir top gibi kemiklerimi ve derimi eritiyordu. Savaş'ın dudaklarımı ısıran dudaklarıyla, ağzına boğuk bir inilti bıraktım. Ensesindeki elimi göğsüne indirip tırnaklarımı kaslı göğsüne sürttüm. İçimde büyüyerek uzanan, hareketlerimdeki bilinçsizliğin sahibi; tutkuydu. Savaş'ın eli, çenem ve boynum arasında beni sıkıca tutarken, tırnaklarımın hareketiyle sıkılaştı. Dudaklarımızı ayırıp alınlarımızı birleştirdi, ılık ve hızlı nefesleri yüzüme çarparken halimizden birhaberdik.
"Sen... Sen çok tehlikeli bir şeysin."
Söylediği sözlerin ardından kıkırdamadan edemedim, zincirlerimi bırakmak beni arsızlaştırmıştı. Ortama düşerek bizi kendimize getiren ve bulunduğumuz halin farkına vardıran şey ise Maya'nın Savaş'ın bacakları arasından geçerek kucağıma atlaması ve mırıltılar çıkartarak huysuzluk etmesi olmuştu. Savaş, kaşlarını çatarak eğildiği üzerimden kalktı ve yüzünü buruşturarak uzaklaştı.
"Gel gel, bir buraya gelmediğin kalmıştı."
Savaş'ın bu haline gülmeden edemedim. Maya'yı kaldırarak başını öptüm.
"İyiki geldin, bebeğim. Yoksa annen hastane bahçesi bile demeden..."
Sözlerimi tamamlamaya yüzüm tutmadı. Yüzümü Maya'nın tüylerine gömdüm ve Savaş'ın geri çekilmiş halini fırsat bilerek arabaya bindim. Dudaklarımı birbirine bastırıp Savaş'ın arabaya binmesini ve bir an önce buradan gitmeyi umuyordum. Umduğum bir diğer şey ise az önce yaşadıklarımızdan bahis açmamasıydı, fakat bunun imkansız olduğunu kendim de biliyordum. Savaş da arabaya binmeyerek oturduğum koltuğun iki yanına ellerini dayamış ve düşüncelerimin doğruluğunu kanıtlamıştı. Birkaç saniye öylece gözlerime baktıktan sonra konuştu.
"Beni ne kadar mutlu ettiğini tahmin bile edemezsin, güzelim."
Sözlerinin hemen ardından dudaklarıma masum ve küçük bir öpücük kondurup kemerimi bağladı ve şoför koltuğuna ilerledi. Bense sırıtmamı durduramaz bir halde Maya'ya oynamakla meşguldüm. Yol boyunca da yüzüne bakmaya utanır halde yine sadece Maya'yla oynadım ve zincirlerimi bir kenare bırakmış olmanın verdiği rahatlığı her zerremde hissettim. Savaş'ın arada bir bana değen gözlerini ve gülüş seslerini hissedip duymama rağmen ona bakmamakta kararlıydım. Arabaya binmeden önceki tutkulu ve apaçık Funda ruhumun bilmediğim bir yerlerine saklanmış, yerine utanan ve kızarmakla meşgul olan bir Funda bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VEDA GECESİ
Romance⛓Yetişkin içerik⛓ "Kimsenin masum olmadığı bir dünyada, mutluluk için söylenen yalanları affetmemek olmazdı."