Merhabalar ve keyifli okumalar canlar:)
Oy vermeyi unutmayın, olur mu?
***
Savaş'ın yönlendirmesi eşliğinde kıyıya bakan, kuytu bir masaya geçtiğimizde ben hâlen daha elime bakmakla meşguldüm.
"Alçının çıkacağına bu kadar çok sevineceğini kim bilebilirdi."
Söylediği şeyler üzerine yüzüne baktım.
"Sevindim, o ayrı konu. Ama asıl bakma sebebim; iki elim birbirinin aynı gelmiyor gözüme, acaba yanlış mı kaynadı kemikler?"
Savaş'ın kahkahası restorantda yankılanırken bize bakan insanlar rahatsızlık verici düzeyde fazlaydı.
"Ne gülüyorsun ya? Ciddi bir şey konuşuyoruz şurda."
"Hayır sana hak veriyorum tabii."
Başımla onu onayladım.
"Değil mi ama, kesin yanlış kaynadı."
Savaş genişçe gülümsedi.
"Evet evet, ben de doktorun gözünden nasıl kaçar böyle bir şey anlamış değilim, komik cidden."
Savaş'ın söylediklerinin hemen ardından yüzünün kızarması ve çenesini sıkması, gülmemek için kendini zar zor tuttuğunun kanıtıydı.Kollarımı çapraz bağlayıp yüzümü denize çevirdim.
"Gül gül, tutma kendini. Hayır an-"
"Hoşgeldiniz, efendim."
Yanımıza gelip menüleri dağıtan garsonla konuşmayı kesip yüzümü asmaya devam ettim.
Yemeklerimizi seçip geldikten sonra sessiz bir yemeğe başlamıştık.
"Funda?"
"Hımm?"
Tabağımda kesmeye çalıştığım etten kafamı kaldırıp Savaş'ın yüzüne bakamadan o, önümdeki tabağı kendi kesilmiş tabağıyla değiştirdi.
"Böylesi daha iyi sanki?"
Başımla onaylarken gülümsedim.
"Teşekkür ederim."
Yemeğimi afiyetle yemek umuduyla yemeğe başlamışken bu sefer de kısa, kulağımın arkasında duramayan ve tokasız saçlarım buna engel oluyordu. İkide bir saçlarımı önümden çekmek zorunda kalmam dışında bir sorun yoktu.
"Eve dönmeden önce toka da alırız."
Başımı sallayıp onu onayladım.
"Bu arada, saçların ne kadar hızlı uzuyor. Boyayalı daha bir hafta oldu."
"Evet, bu hem iyi hem de kötü olabiliyor bazen. Yine de seviyorum."
"Sık sık, boyamak zorunda olmak saçlarına zarar veriyor olmalı."
"Yani. Birkaç ay arayla boyuyorum, bu saç boyamak için ideal bir süre. Saçlarımın kendi rengi de pek koyu olmadığı için uzaması sorun olmuyor.
"Anladım."
***
Yemek boyunca başka pek bir şey konuşmazken, sözde "toka" almak için girdiğimiz mağazadan bir sürü poşetle çıkmıştık.
Cilt ve saç için bakım yağları, serumlar, kremler, tokalar, aksesuarlar...
"Gerçekten bu kadar çok şeye gerek var mıydı, Savaş?"
Tekerlekli sandalyemi, eve giden bahçe yolunda süremeye devam ederken konuştu.
"Bunu bir kutlama olarak düşün. Elinin alçıdan kurtulma kutlaması."
"Her alçıdan kurtulduğumda bana bir şey mi alacaksın, hatta şeyler?"
"Eğer istersen her zaman alırım, illa alçıdan kurtulmuş olmana gerek yok."
"Saçmalama."
Evin girişini oluşturan camdan bölmeye girdiğimizde sandalyemi bırakıp kapıya yöneldi ve açtı. Tekrar arkama geçtiğinde ise konuşmaya başladı.
"Merak etme, ayağının da alçıdan kurtulmasına biraz daha var."
O göremese de gözlerimi devirdim.
"Aman ne rahatlatıcı, ne rahatlatıcı. Sağol."
Arkamızdan gelen adam poşetleri köşeye bir yere bırakıp çıktı.
Savaş ise beni koltuklara yönlendirip oturmamda yardımcı oldu.
"Teşekkürler."
"Önemli değil."
Kendisi de çaprazımdaki koltuğa oturunca kafama takılan noktayı sordum.
"Savaş, evin etrafında ve yanımızda neden sürekli koruma var?"
***
Birazcık kısa oldu ama olsun:)Oylamayı unutmayın, olur mu?
♡♡♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VEDA GECESİ
Romance⛓Yetişkin içerik⛓ "Kimsenin masum olmadığı bir dünyada, mutluluk için söylenen yalanları affetmemek olmazdı."