Keyifli okumalar:))
Derin soluklarımız aramızda adeta bir deniz gibi dalgalanıp birbirimizin yüzlerine vuruyordu. İrice açtığım gözlerimin şuanki en büyük odağı Savaş'ın dolgun dudaklarıydı. Yutkunarak gözlerine baktım, risleri sırayla; saçlarımda, gözlerimde, dudaklarımda ve kalan tüm yüzümde geziniyordu.
Fazlasıyla yakındı..
Aklım ve algılarım tamamen Savaş'la dolmuş durumdayken bizi bu hale getiren asıl şey sesini duyurarak tüm dikkatimi Savaş'tan tekrar kendine çekti.
"Meoww.."
Gözlerim güç bela Savaş'ın gözlerini buldu.
"Kedi... yani.. Bir anda miyavlayınca ezerim diye korktum, o yüzden böyle oldu, özür dilerim."
Konuşmam boyunca Savaş'ın tüm ilgisi yüzümde değil, dudaklarımdaydı ve bu denli yakınken sağlıklı düşünmemi engelleyecek kadar tehlikeliydi. Gözlerini ayırmadan dudaklarıma bakıyordu ve bu, vücudumda; küçük bir rahatsızlık yaratısının yanında büyük bir de sıcaklık hissi yayıyordu.
Sanırım aklımı kaçırıyordum..
Ve o an belki de yapmam gereken son şeyi yapıp gerginlikle dudaklarımı ısırdım. Saniye bile sürmeyen bir zaman sonrasında dudaklarımı ısıran tek kişi ben değildim.
Savaş'ın ani ve tutkulu öpücüğü dudaklarımda beklenmedik bir hızla büyüyüp derinleşirken; zamanı, olayı ve mekanı kavrama yetisini çoktan yitirip kendimi sadece Savaş'a kaptırmış bulunuyordum. Düşmenin etkisiyle bacaklarımın sarktığı yatak, bir anda güzelce yerleştirildiğim bir konuma ulaştırılmıştı. Algılarımı harekete geçiren ve bilincimi açan şey ise; Savaş'ın ellerini direkt bir temasla karnımda hissetmemdi.
Dudaklarımızı güçlükle ayırdım, nefes nefese kalmış bir vaziyette, sadece birbirimize bakıyorduk. Çoktan üzerime yerleşmiş Savaş'tan, dirseklerimden destek alarak uzaklaştım.
"Özür dilerim... ben... Sanırım yanlış bir şey yaptım."
Yüzüne bakmadan söylediğim sözler dudaklarımdan güçlükle döküldü. Ani bir boşluk hissi etrafımı sarmalayıp, nefes almamı güçleştirdi. Daha sonra ise Savaş'ın hayret dolu sesini duydum.
"Yani sence yaşadığımız bu şey sadece 'yanlış' öyle mi?"
Yüzüne baktım, gözlerinden taşan hayal kırıklığı boğazıma takıldı. Derin derin soludum. Söyleyeceğim şeyler canımı yakıyordu fakat gerçekleri söylemeliydim. Hayatta en yakınım konumunda olan bu adam aslında hiçbir şeyimdi. Adından ve evinden fazlasını bilmiyordum. Ki istese bildiğim azacık şeyi de benden alabilirdi. Bu gerçeklik kalbime iyi gelmiyordu ama olan buydu ve bunu ona da söylemeliydim.
"Durumumuz iki yabancıdan fazlası gibi gelmiyor. Yaptığımız şey..."
Ellerimi aramızdaki kısacık mesafede salladım.
"Yanlış geliyor."
Başımı önüme eğip bacaklarımı kendime çektim ve aramızdaki mesafeyi açıp kesinleştirdim. Aramıza koyduğum sınıra aldırmadan yapabildiği kadar yaklaştı. Ellerini çenemin altından birleştirip yüzümü kaldırdı ve gözlerimizi birleştirdi.
"Funda, biz beraber yaşıyoruz farkındasın değil mi?"
Hiç istemesem de çenemin altındaki ellerinden sıyrıldım. İlk karşılaştığımız gün, özgürlüğe çıkış biletim olarak gördüğüm bu adam, şimdilerde kalbimi hızlandırmasıyla benim için tehlike arz ediyordu. Geçirdiğimiz süre boyunca ona açtığım kalbim, artık beni değil de onu istiyordu. Ama biliyordum; bir erkekten kaçıp başka bir erkeğe sığınılmazdı. Kalbimdeki yaraları açan zaten bir erkek iken nasıl bir başkasına yeniden güvenebilirdim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VEDA GECESİ
Romansa⛓Yetişkin içerik⛓ "Kimsenin masum olmadığı bir dünyada, mutluluk için söylenen yalanları affetmemek olmazdı."