Selam ballar 🍯
Yeni bir bölümle karşınızdayım, arayı biraz açtık kursura bakmayın😿🤧
Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın🥰🥰🥰
***
"Pekâlâ Mehmet, kedicik aslında kime ait?"
Mehmet, tam ağzını açıp konuşacakken Savaş'ın sesiyle o, ardıma ben de arkama baktım.
"Funda, ne yapıyorsun?"
Savaş, kaşları çatık bir biçimde önce bana sonra Mehmet'e, sonra ise tekrar bana baktı. Elimdeki küçük ve tatlı kediyi gösterdim ve gülümsedim
"Bu yaramaz sabah odamdaydı, sahibini arıyordum."
Savaş, kediyi görünce sert bakışlarını Mehmet'e yöneltti.
"Ne demek oluyor bu?"
Savaş'ın bu sert tavrını anlamlandıramazken ben de Mehmet'e döndüm.
"Şey.. Efendim, aslında onu geçenlerde yol kenarında fark ettim, yaralıydı ve yalnızdı. Lütfen affedin, özür dilerim, bir daha olmayacak."
Anlayamıyorum ve şaşkındım. Küçük bir kediyi kurtardığı için neden özür diliyordu? Çok iyi bir şey yapmıştı. Saatlerdir oynadığım küçük kediyi okşadım, demek yaralı bulunmuştu. Mehmet'e dönerek konuştum.
"Neden özür diliyorsun? Ne güzel işte, onu kurtarmışsın. Gerçekten iyi bir şey yaptın."
Gülümseyerek Mehmet'le konuştuğumda o da gülümseyerek karşılık verdi.
"Teşekkür ederim."
Savaş'a dönüp yüzünü tekrar düz bir ifadeye bürüdü.
"Ama yaptığım yine de yanlıştı, özür dilerim."
"Her neyse, kurtul şu pire torbasından."
Şaşkınlıkla Savaş'a döndüm. Vicdansız mıydı, hayır. Öyle olsa bana bu kadar iyi davranmazdı. Peki, bana gösterdiği merhemeti neden küçücük bir kediden sakınıyordu?
"Ne?! Ama neden?"
Savaş yüzünü buruşturup boynumda tuttuğum yavruya baktı.
"Sen de ondan kurtulunca bir duş al."
Hareketsizliğinden anlamış olduğum kadarıyla uyumuş yavruya sıkıca sarıldım.
"Lütfen kalsın, o daha küçücük. Hem başına kötü şeyler de gelmiş."
Savaş kaşlarını çatarak konuştu.
"Saçmalama Funda, onu eve alacak değiliz."
Sinirleniyordum. Küçücük bir kedinin ne zararı olabilirdi ki? Fakat sinirlenirsem Savaş daha da çok sinirlenir ve kediyi gönderebilirdi. Tek yol vardı: alayına acıtasyon.
Dudak bükerek konuşmaya devam ettim.
"Ama onu bırakamayız Savaş, o daha küçücük. Hem, hem... Hem.."
Savaş tek kaşını kaldırdı.
"Hem, ne?"
"O giderse ben de giderim. Küçücük kediye koskoca evde yer yoksa, bana da yoktur. Sen de rahatsız olmazsın."
Savaş bir adım öne yürüyüp aramızdaki mesafeyi kapadı.
"Ne demek, "Ben de giderim." küçücük kediyle bir mi tutuyorsun kendini?"
Küçük bir çocuk gibi huysuzlanmaya devam ettim.
"Sen de dedin işte, "küçücük kedi" kalsa ne olur sanki? Hiçbir şey olmaz. Ne olur kalsın. Hem bana arkadaş bile olur, lütfen."
Savaş kaşlarını kaldırıp ellerini beline dayadı.
"Aysel hanım ne güne duruyor? Arkadaş işte."
Koca bir nefes verdim.
"Ya, o ikisi bir mi? Değil. Kalsın işte, lütfen."
Omuzlarını, kediye dikkat ederek silkip dudak büktüm ve ısrarla Savaş'a baktım. Savaş gözlerini kapatıp bir süre nefeslendi.
"Tamam ama ortalıkta gezemez."
Mutlulukla boynundaki kediye dikkat de ederek Savaş'a sarıldım.
"Teşekkür ederim, teşekkür ederim, teşekkür ederim. Söz, ortalıkta gezinmeyecek."
Savaş geri çekilip kediye kötü bakışlar attı ve üzerini silkeledi.
"İyi olur."
"E, şey efendim. Ben gideyim o zaman."
Varlığını unuttuğumuz Mehmet, kendini hatırlatırken Savaş'ın kısa bir baş hareketiyle uzaklaştı.
"Hadi kahvaltıya gidelim artık."
Boşta kalan elimi tutmuş Savaş'a sessizce ayak uydurdum.
***
Bir yıldızınızı alırım ⭐
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VEDA GECESİ
Romance⛓Yetişkin içerik⛓ "Kimsenin masum olmadığı bir dünyada, mutluluk için söylenen yalanları affetmemek olmazdı."