12.Bölüm

7.7K 218 74
                                    

Yanımda bir soğukluk ve saçlarımın arasında dolaşan parmakları hissedince uyandım. O kadar saat bekledim gelmemişti.
Ağır içki kokusu burnumu tıkamıştı.
Son bir haftadır rutin işiymiş gibi geceleri geç geliyordu ve içki kokuyordu.

"Azer?" Dedim fısıltı gibi çıkan sesimle.

"Hüma?" Dedi sarhoş olduğunu belli eden konuşmasıyla.

"Niye içtin?" Dedim merak ediyordum.

"Senin yüzünden" diyince ona döndüm.
Kollarını yine ince belime koydu.

"Ne yaptım ki?" Dedim ki, ne yapmadım ki? Bazen kendimden nefret ediyorum. Onun kalbini kırmak sadece kendimden nefret etmeme neden oluyordu.
Çünkü o haketmiyordu.
O ilgiyi, sevgiyi hakediyordu.

"Niye sevmiyorsun beni? Çok mu çirkinim?" Dedi yalpalanan diliyle.

Bu masum hali gülümsememe neden oldu.
Yanlış biliyor o çok güzel.
Kalbi, yüzü, herşeyi çok güzel.

"Bize şans vermediler. Birbirimizi sevmemize izin vermediler. Azer sen çok güzelsin herkesten, herşeyden daha güzel bir kalbin var. İnan eğer o şans bize verilseydi seni sevememek elde olmazdı." Dedim. Söylediklerimde son derece ciddiydim.

Anlına düşen asi tutamları parmaklarımla anlından çektim.
Elimi geri çekince tuttu.
Ve her parmağımı tek tek öptü.

"O şansı ben yaratırsam... sever misin beni?"

Ben seni zaten seviyorum ki.
Sadece aşk farklı sevgi farklı.

"O şans gelir mi bilmem. Ama eğer gelirse söz seveceğim" dedim.

"Saçlarımı okşar mısın?" Dedi dudak büzerek.
O hep anlaşılmayı, sevilmeyi beklemiş bir çocuk. Dışarıdan böbürlenen, egoist bir ağa oğlu gibi görünen aslında sadece küçük bir çocuktu o.

Ellerimi ipek, yumuşacık saçlarına daldırdım.
Yavaş yavaş okşadım.
Kollarını belime sıkıca sarıp beni kendine doğru çekti. Neredeyse yapıştırmıştı bizi.

"İlk" ne ilk?

"Anlamadım?" Dedim.

"Birinin saçlarımı okşaması ilk" dedi.

İçimdeki kopan fırtınaların birgün beni yutmasından korkuyordum. Bir anne baba bir çocuğa BMW, AUDİ, MERCEDES'ler alarak anne baba olamaz.
Bir anne baba çocuğunun kokusuna doyana kadar öpecek, koynunda saklayacak, saçını okşayıp ona ninni söyleyecekse anne babadır.

Öyle sevmeliler ki çocukları başka kapılarda sevgi aramamalı.

"İlklerin sahibini severiz" dedi. Ne demek istediğini tam anlayamasamda bana söylediğini anladım.
Gülümseyerek "eyvallah" dedim.

"Eyvallah diyen diline kurban olurum" diye mırıldanınca gözlerim büyüdü "Allah korusun! O nasıl söz?" Dedim sinirle "ölsem üzülür müsün?"

"Hele bir öl seni gebertirim duydun mu?" Dedim sinirle. Peki onu kaybetme korkusu neden içimde çığ gibi büyümüştü?
Onun öldüğünü düşünmek neden kalbime acı korların düşmesine sebep olmuştu?

"Nasıl geberteceksin kızım? Zaten ölmüş olacağım" dedi sarhoş diliyle geveleyerek.

"Olsun rahat durmam arkandan gelir orada gebertirim." Dediğimde parmaklarıyla dudaklarımı kapattı "Şşşt birdaha böyle birşey deme. Sen öl de ben zaten ölürüm. Ama sevmediğin üstüne üstlük nefret ettiğin adamın ölmesi seni neden korkutuyor onu söyle bana" sarhoşken bile bir insan neden bu kadar mantıklı düşünebilir?

Hûma Kuşu (Berdel)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin