41. Bölüm

16K 761 38
                                    

Instagram dolunaayyz

Algılamak istercesine gözlerimi yumup açtım.
Felç mi? Asel buna dayanamazdı, asel bunu kaldıramaz,olmaz...olmaz.
"Yüz de kaç ihtimali var?"
Alya titrek sesiyle konuştuğun da bakışlarım doktoru buldu.
"Yüz de beş, düşük bir ihtimal. Ama yine de dediğim gibi asel hanım uyandığın da anlayacağız. Geçmiş olsun."
Doktor odadan çıkarken sendelenerek duvara tutundum.
"Asel bunu kaldıramaz."
Fısıltıyla çıkan sesim bana hiçte yardımcı olmuyordu.

"Kendinize gelin!Düşük bir ihtimal dedi! Asel'e hiç bir şey olmayacak. Biz bu hastaneden gülerek çıkacağız, duydunuz mu beni!Akın, kaan, alya, hepimiz işimizin başına dönüyoruz. Yürüyün! Biz askeriyeye gidiyoruz, alya sen de hastaneye. Burada durmamızın hiç bir faydası yok, karan'ın da asel ile yalnız kalmaya ihtiyacı var."
Damlanın sert sesiyle hepimiz silkenerek birbirimize baktık. Başta akın olmak üzere herkes sessizce odadan çıktı. Sedyenin yanına sandalye çekip oturdum. Asel'in önüne düşen saçlarını geriye doğru çekip elimi yüzün de dolaştırdım. Kapalı gözleri, kirpikleri, kaşları, burnu, dudakları, üç gün de solmuştu. Gözlerimi ellerine düşürüp titrek bir sesle konuştum.

"Uyan artık dayanamıyorum, ben sen olmuşum artık, kalbin kalbime işlemiş, nefesin nefesime işlemiş, olmuyor sensiz, anla be doktor. Uyan, tut elimi, atarını bile özledim. Trip at istediğin kadar gıkımı çıkarmayacağım, söz veriyorum. Yeter ki uyan, yemin ederim gram ağzımı açmam."
Sessizce durarak göz yaşlarımı akıtırken odada başka bir ses yankılandı.
"Söz mü?"
"Söz, yeter ki uyan."
Duraksayarak kaşlarımı çatıp başımı kaldırdığım da asel'in yorgun gözlerle bana baktığını fark etmiştim. Gözlerim kocaman açılırken göz yaşlarımı silerek özlemle sarıldım. Halsizce kollarını belime sardığın da anlına öpücük kondurdum. Gözlerine doya doya dakikalarca sessizce bakıp ağladım.
"Uyandın, buradasın kıymetlim."
"Buradayım fırtına"

Son kez anlına öpücük kondurup geri çekildim.
"Doktorun seni acilen kontrol etmesi gerek, sonra bir şekilde çıkarırım ben seni buradan."
Bir şey demesine müsade etmeden yanımızda ki acil butonuna bastım. Birazdan burada olurlardı.
"Ne oldu bana, en son vurulduğumu hatırlıyorum."
Gözlerimi acı çekercesine yumup o anı hatırladım. Bembeyaz kar onun kanıyla kıpkırmızıya boyanmıştı.
"Bunları evde konuşacağız."
"Peki."
Kapının açılmasıyla yerimden kalkıp doktora baktım.
"Asel uyandı."
Gözleri asel'i bulduğun da hafif tebessüm edip asel'in yanına doğru adımladı. Niye gülüyor bu gevşek. Kaşlarım çatık dikkatle doktor'a baktım. Tek bir yanlış hareketin de zevkle yumruğumu yüzüne geçirecektim.

"Geçmiş olsun asel hanım. Ağrınız var mı?"
"Yok."
Elinde ki kalemi asel'in ayağına batırdığın da korkuyla asel'e baktım. Ne olur asel, ne olur hisset. Yalvarırım.
"Peki, şuan ayağınıza kalemle baskı uyguluyorum hissediyor musunuz?"
Dişlerimi sıkarak asel'e bakmaya devam ederken kaşlarını çattı. Hayır, hayır.
"Evet hissediyorum."
Derin nefes vererek gülümsedim. Çok şükür allahım.
"Güzel, ileri ki saatler de ağrılarınız olabilir, sizi iki gün daha burada tutacağız. Hatta daha fazla, tetikte olmalıyız."

Yavaçşa doktor'un yanına adımlayıp elimi omzuna koyup sıktığım da korkuyla bana bakmaya başladı.
"Bak şimdi doktor bey, benim nişanlım doktor, ben de gayet iyi bakarım nişanlıma, biz şimdi buradan çıkacağız, sen bize lazım olacak ilaçları, ağrı kesici iğneleri ver yeter. Benim canımı sıkma, sonra ne olduğunu çok iyi biliyorsun."
Yüzü kırmızıdan mor'a dönüş yaparken boğazını temizleyerek başını onaylarcasına salladı.
"Tabi efendim nasıl isterseniz."
"Doktor bey ben bir şey sormak istiyorum, yüzünüzü bu hale kim getirdi?"
Asel şüpheyle gözlerini kısmış bana bakarken sırıtarak doktorun yüzünde ki morluklara baktım.
"Geçmiş olsun!"
Koşarak odadan çıkarken sırıtarak kaşlarımı kaldırdım.
"Sanat eserim mükemmel kabul et."

"Karan! Nasıl bir doktora vurursun!"
İflah olmazsın bakışlarıyla bana bakarken yanına gidip sıkıca sarıldım.
"Bundan sonra sana kimse zarar veremeyecek, söz veriyorum kıymetlim. Bu sondu."

☘️🕊☘️🕊

Hastaneden çıktığımız da asel'i kendi evime getirmiştim. Bizimkilere haber verdiğim de anında eve gelmişlerdi. Karşımda abisiyle sarılı bir şekilde duran kıymetlime bakıyordum. Yorgundu.
"Beni çok korkuttun abiciğim."
"İyiyim abi, korkma."
Kendimi o kadar suçlu hissediyordum ki.
"Asel, sen merak etme. Ben hastane de seni idare edeceğim."
"Sağol alya."

Gözlerimi aselden ayırmadan dikkatle onu izliyordum. Tek bir mimiğini kaçırmak istemezcesine dikkatle bakıyordum.
"Karan!"
Sıçrayak kendime gelirken gözlerimi salon da gezdirdim. Herkes anlamazca bana bakıyordu.
"Sen iyi misin?"
"İyiyim."
"Biz gidiyoruz. Asel sana emanet."
Başımı onaylarcasına sallayıp onları kapıya kadar geçirdim. Geri oturma odasına döndüğüm de merakla beni izleyen güzelimi kucağıma aldım.
"Karan ne yapıyorsun?"
"Sırtın ağrır burada güzelim."

Bir şey demeden başını omzuma yaslarken yavaşça onu yatağa yatırdım. Yanına uzanıp özlemle gözlerine baktım. Vakti gelmişti, her şeyi anlatacaktım.
"Vurulduğun da seni direk hastaneye getirdim. Ameliyatın tam on beş saat sürdü, on beş saat o masa da yattın, ömrümden ömür gitti, aklımı kaçırdım, deliye döndüm, keşke dedim, keşke o masa da yatan sen değil de ben olsaydım, o kurşunları ben yeseydim, doktorun ameliyattan çıktı, öldü dedi asel, senin için öldü dedi. Kırılmadık cam, sandalye bırakmadım. Doktorun ağzını yüzünü dağıttım, geçmedi, içimde ki acı dinmedi. Taze taze yerin de durdu. İnanmadım, ölmedi dedim, o beni bırakmaz dedim, sözünü tutar dedim, öldü dediler, kabul et dediler, etmedim asel, benim kıymetlim beni bırakmaz dedim. Morg'a götürdüler seni...oraya yatırdılar seni, inanmadım, yine inanmadım. Yanına girdim, ağladım, yalvardım, şah damarına dudaklarımı bastırdım. Sanki o an beni anladın. Nabzın minik minik attı, çok minik. O baskıyı hayatım boyunca unutmam. Doktorlar geldi aldılar seni, kaç saat bilmiyorum, bir şeyler yaptılar oda da, yaşıyor dediler. O an hayata geri döndüm. Yirmi dört saat uyudun, bedenin o kadar yorgun düşmüş ki kesintisiz uydun. Gece boyu sana sarılarak ağladım. Sen de sessizce uyumaya devam ettin. Bir an önce uyanmanı bekledim, uyan ki göğsün de ağlayayım, saçlarımı okşa, beni sev, bana sarıl, sımsıkı sarıl. Özür dilerim kıymetlim, benim yüzümden oldu özür dilerim. Ben anladım ki sen benim sadece nişanlım ya da sevgilim değil, damarlarım da akan kanım, nefes almama sebep olan şah damarım olmuşsun. Sen benim güzel kadınım, sen benim şah damarım olmuşsun."

Asel ağlayarak bana sımsıkı sarılırken hıçkırarak ona sarıldım.
"Şu üç gün bu kokuyu içime çekemedim. Ben çok özledim seni, çok korktum sana bir şey olacak diye, gitme dedim, ne olur gitme."

"Şşş geçti...geçti. Ben buradayım, senin yanındayım. Bırakmayacağım seni, sakın kendini suçlama, sakın. İşte o zaman kızarım sana, senin hiç bir suçun yok, olmadı da. Karan seni öyle seviyorum ki, kelimeler, cümleler, satırlar yetmez. Ben bu hayatta bundan sonra ikimiz için tutunacağım, eskiden sadece kendim içindi, ama artık sen varsın. İkimiz de bu hayata ikimiz için tutunacağız, söz mü? Beni onca şey yıkmadı, şiddet gördüm, tecavüze uğradım, annem beni satmaya kalktı, o adam annemi öldürdü, psikolojik şiddet gördüm, abim tarafından terk edildim, ama bunlarla daha da çok güçlendim. Evet buraya geldiğim de başıma bir sürü olay geldi, ama sen beni sevginle sarmaladın, ne dedik biz. Yaralarımızı beraber saracağız. Sardıkta, sarmaya da devam ediyoruz.
Eski haline geri dön, fırtına komutan geri dönüyor. O ağlayan masum çocuk sadece benim yanım da böyle olabilir. Başkasının yanın da değil, masum karan bana ait. Şimdi, fırtına komutan geri dönüyor mu?"

Hevesle bana bakarken yüzümde ki gülümsemeyle başımı onaylarcasına salladım. Ben bu kadını hak edecek ne yaptım.
"Fırtına komutan kaldığı yerden devam ediyor."

Umarım beğenirsiniz
Yazım hatası varsa affola
Yorum yapmayı ve oylamayı unutmayın

Sizleri seviyorum
Kendinize iyi bakın
Hoşçakalın🕊🤍

FırtınaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin