6. Bölüm

37.8K 1.4K 165
                                    

Instagram:dolunaayyz

"Koyverdun gittun beni oy
koyverdun gittun beni
allahundan bulasun oy
allahından bulasun
kimse almasun seni oy
kimse almasun seni yine bana kalasun"

Bir yandan şarkı mı dinleyip bir yandan da resmi mi çiziyordum. Evet, kafa dağıtmak için hep resim çizerdim. İçimi resimlerime akıtırdım. Aklım da bir şey olmamasına rağmen ellerim kendini kâğıt'a teslim ediyordu.
Resmim bitmek üzereydi, derin nefes aldığım da burnuma kek kokusu doldu. Eyvah, kek'i unutuyordum. Mutfağa gidip fırını kapattım.

Mis gibi kokmuşt. Kakaolu limonlu, en sevdiğim. Sıcak, sıcak, dilip soğumasını bekledim. Kahve makinasını çalıştırıp içeriye geçtim. Resmimin üzerini kapatıp odaya götürdüm. Burada durması daha iyiydi.

Kapının çalmasıyla gidip kapıyı açtım.
Karşım da fırtına duruyordu. Evet, artık ona fırtına diyordum. Yani, en azından kendi içim de.
Kaşlarını havaya kaldırıp bana baktı.
"Selam."

"Selam?"

Elini ensesine atıp gözlerini kaçırdı. Bu saatte gelmesini açıkcası beklemiyordum.
"Araba da düşürmüşsün sanırım."
Elini bana doğru uzattığın da avucunda ki melek kolyesine baktım. Gözlerim sevinçle kısılırlen hemen alıp anın heyecanıyla fırtınaya sarıldım. "Teşekkür ederim. Bu kolye benim için çok değerliydi."
Elini belime koyduğun da kendime geldim. Gözlerimi kocaman açıp geri çekildim.
Ne yapmıştım ben.
"Rica ederim doktor. Ben gideyim o zaman."

"Aslın da kek yapmıştım. Taze kahve de var. Gel istersen?"
"Olur."
Dünden rağzıymış bu da ya.

Elimle koltuğu işaret ettiğim de geçip oturdu.
"Ben kek'i getireyim."
İçeriye geçip dilimlenmiş kek'i tabağa aldım. Kahveleri de kupaya döküp içeriye geçtim.
"Şu sehpayı şuraya koyabilir misin?"
Çevik hareketlerle sehpayı çıkarıp ikimizin ortasına koydu.
"Zahmet verdim, kusura bakma."
Omuz silkip kahvemden yudumladım.
"Lafı bile olmaz. Bu kolye benim için çok değerli. Kaybettim sanmıştım, onu bana geri verdin."

Elimde ki kolye ye kaşları çatık bir şekil de uzunca baktı.
"kim aldı? Yani değerli biri heralde?"
Elimde ki kolyeyle gözlerim kesiştiğin de derin nefes aldım. Ne çok değerliydi benim için.
"Abim...abim almıştı. Gitmeden önce boynuma takıp, ben yokken bu melek seni korusun, yanın da hep benim olduğunu hatırlatsın demişti. Hiç boynumdan çıkarmadım. Bir kere olsun boynumdan inmedi. Çıkarırsam kendimi güçsüz hissediyordum."

Gözlerim karan'a tırmandığın da gülümseyerek bana baktığını gördüm.
"Abini çok seviyorsun. sence de artık onu affetmen gerekmez mi?"
kaşlarımı çatıp başımı olumsuz anlam da salladım.
"Hayır. Böyle bir şey olmayacak."
Başını olumsuz anlam da sallayıp kekinden yedi.
"Çok inatçısın doktor."

"Allah allah sen de ona bakarsan huysuz, sinir küpü bir şeysin."

Gözlerini kocaman açıp inanmazca bana baktı. Şuan birazcık tatlı duruyor olabilirdi.
"Kim? Ben mi?"

"Evet, kaşların hep çatık. Askerlere bir bakışın var öldürecek gibi bakıyorsun."
Şaşkın ifadesini haylaz bir gülümsemeye bıraktı.
"Sen beni mi dik izliyorsun doktor?"

Gözlerimi kaçırıp boğazımı temizledim. Ne alaka ya. Ben öyle şeyler yapar mıyım hiç....
"Aa ne münasebet yani."
Saçlarımı savurup önüme baktım.
Oda da telefon sesinin yankılanmasıyla gözlerimi istemeyerekte olsa karan'a çevirdim.
"Efendim damla?"
Yüz hatlarını büyük dikkatle izlerken aniden bedeni gerildi. Kaşları yavaşça çatılırken seslice yutkundu.
"Tamam. Geliyoruz biz."

FırtınaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin