Cumartesi sabahı, günlük rutin işlerimi hallettikten sonra, babaanneme geçmiş ve tüm günü onların yanında geçirmiştim. En az bir hafta boyunca İzmir'de olacaktım ve anneme verdiğim söz dolayısıyla, onları bu kadar uzun zaman görmeden vakit geçirmiş olmak istemiyordum. Aynı şehirde bana hasret yaşıyorlardı ama nedense iş gezilerine çıkmadan önce onlarla vakit geçirmeyi tercih ederdim.
Babaannem ve dedemle birlikte kahvaltı ederek başladığım gün, akşam yemeğine kadar devam etti. Gün içinde onların çekişmelerini izlediğimde, annem ve babama çok benzediklerini fark ettim. Dedem, babaanneme belki aşık değildi ama aralarında derin bir sevgi ve saygı bağı vardı. Aralarındaki bağlılık ise onları tanıdığım günkü gibi duruyordu.
Annem ve babamın arasında olan ilişkinin ne olduğundan ise hiç emin değildim. Evet, kavga ederlerdi, evet sürekli didişirlerdi ama bir gün bile küs kalamazlardı. Babamın annemin yüzüne bakarken dalıp gittiği o kadar çok zaman olmuştu ki, ikisi dünyaya birbirine aşık olmak için gelmiş olabilirdi. Babam, annem için her şeyini feda etmeye hazır biriydi. Elbette annem de babamı çok seviyordu ama babam; bu ilişkide "seni seviyorum" diyebilen taraftı.
Bunları düşününce, hayat arkadaşı olmayan biri olmanın, belki de ilk defa canımı acıttığını hissettim. Daha önceleri de bunu düşünmüş, bu konu hakkında üzülmüştüm fakat ilk defa somutmuş gibi hissettiğim bir acı vardı. Buse evlenirken de aynı konu üzerine düşünmüş, üzülmüş fakat böyle bir şey hissetmemiştim.
Bir şeyler oluyordu. Değişiyordu.
Akşam yemeğinden sonra biraz daha oturmuş fakat valizimi toplamadığımı söyleyerek kalkacağımı belirtmiştim. Dedem ve babaannem bana sıkıca sarılmış ve ara sıra onları aramamı istemişlerdi. Kabul ettiğime dair bir şeyler söylemiştim ama umarım yine unutmazdım.
Saat on gibi, eve gelmiş ve her daim katlı duran kıyafetleri valize hızlıca yerleştirmeye başlamıştım. İç çamaşırları, tişört ve eşofmanlar, pijamalar ve son olarak da takımları koyduktan sonra büyük oranda hazırdım. Üstelik bunları yerleştirmem yaklaşık yarım saatimi almıştı. Salona geçerek televizyonu açtım. Kafamı ona verebileceğimden emin olmasam da bir anda evin içinde sessizlik olması garip gelmişti. Belki de tüm günü sürekli didişen bir çiftin yanında geçirmemle ilgiliydi.
Yaklaşık yarım saat boyunca boş boş oturmaktan uykumun hafiften geldiğini fark ettim. Normalde on bir/on iki gibi uyusam da sabahtan beri sesle yorulan kafamın da bunda bir etkisi vardı. Telefonun alarmını saat üçe kurduktan sonra, telefonu şarja da takarak yattım.
Yorulmuş beynimle blikte hızlı bir uykuya daldım. Sebebini düşünmediğim bir şekilde, rüya görmediğim, gördüysem bile hatırlamadığım bir uykudan telefonun alarm sesiyle uyandım. Yataktan kalkıp ayaklarımı sürüyerek tuvalete geçtim ve işimi hallettikten sonra yüzümü yıkadım. Belki duş almam gerekiyordu ama yolculuktan sonra yıkamadan durmayacağımı biliyordum. Yolculuk etmenin pis bir şey olduğuna inanan bir tarafım vardı. Dişlerimi fırçalatarak, valize koyamadığım temel gereçlerimi de toparlamaya başladım.
İşlerimi bitirip giyindikten sonra, diş fırçam, şarj aletim ve parfümüm gibi eksik parçaları da valize koyup sonunda tamamen hazır hale geldim. Saat dördü henüz geçerken de evden çıktım.
Kısa yolculuktan sonra, Serra'nın evinin önündeki park alanındaydım fakat Serra söz verdiği gibi burada değildi. Sözünü tutmasını beklediğim Serra'nın başına bir iş gelme ihtimaline karşılık telefonunu aradım.
Telefonu ardı sıra çaldı, çaldı, çaldı ve cevapsız kaldı. Derin bir nefes çekerek sakinleşmeye çalıştım ama bir şekilde evde başına gelebilecek felaketler gözümün önüne geliyordu. Tekrar aradım ama bir cevap alamayınca, arabadan inerek apartmana girdim. Asansörle onun katına çıkıp kapıyı çalarken, bir sakarlık yapmış olduğuna neredeyse emindim fakat kapı açıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Artık Hikaye: "Her Şey Hala Biraz Sen"
RomanceHikayesinin çoktan yazılıp bittiği konusunda emin olan Çağlayan, hayatını ruhsuz bir adam olarak yaşayıp bitirmek konusunda kesin kararlara sahiptir. Belki otuzlu yaşlarının başındadır fakat içindeki adam çoktan altmış yaşını geçmiştir. Her Şey Çok...