yirmi yedi

645 56 9
                                    

Sevil, ben, Serra ve Doğa ne kadar iyi bir ekip olmuştuk, hala tartışılır bir şeydi. Bu, yine de beni kabul ettikleri gerçeğini değiştirmiyordu. Şu anda onları Ali Bey'in evine götürüyor olduğum gerçeğini de. Serra'nın hayatına bir miktar daha dahil olacağım o adımı sonunda atıyordum. Bu engeli de atlattığımda, onun ailesinin bir ferdi sayılabilirdim.

Günlerden cumartesiydi ve sabah birlikte kahvaltı yaparak başlamıştık. Sevil geldiğinden beri onun evinde kalmıyordum ama sonuçta yanımda çalışmaya başlamıştı ve tüm gün onu görebiliyordum. Onu affetmemek için kendimle savaş verdiğimi fark edince, yenik düşmüş ve kedi gibi peşine düşmüştüm yine. Tavır yapmak için elimden geleni yapmaya çalışıyor olsam da en sonunda kendimi onun yörüngesinde dönen aciz bir gezegen, hatta bir gök taşı gibi hissediyordum. Ve bu, beni hayata döndürdüğü evrende mutlu olmasını istiyordum.

Pazartesi günü, onu sıkıştırmamı annem bölmüştü ve o günden sonra o kadar yakınlaşmamıştık. Annemin arayışı ile nefes nefese benden ayrılan Serra, telefon kendi kendine susana kadar telefona baka kalmıştı. Her ikimiz de nefesimizi rayına oturttuğunda ise bana bakmaya başlamıştı. Annem ile el ele verip daha önce beni arkamdan bıçakladıkları yadsınamaz bir gerçek olduğu için merakla onu izliyordum. Üçlü koltukta oturur hale geldikten sonra, telefonu tuşladı ve kulağına koydu. Çalışını beklerken, gergin haline dayanamadım ve yanında kalkıp odadan dışarı çıktım. Ona güvenmeye bir yerden başlamam gerekiyordu. Beni bir kez daha bıçaklayacaksa en kısa zamanda yapmalıydı. 

Dinlenme odasına geçip elime aldığım bir kahve ile oturdum. İkisinin ne konuştuğunu merak ediyordum ama Serra'nın ne yapacağını daha çok merak ediyordum. Yaklaşık on dakikanın sonunda, telefonum çalmaya başladı; arayan Serra'ydı.

"Efendim" diyerek açtığım telefondan onun neşeli sesini duyduğumda, benim gerginliğim bile bir miktar kırıldı. Annemle konuşması iyi geçmiş olmalı ki sevinçle nerede olduğumu sordu. Dinlenme odasında olduğumu söyledim ve ardından ekledim: "odaya geleceğim, inme hiç" Beni beklediğini söylediği kısa bir konuşmanın ardından telefonu kapattık. Ayağa kalktım, elimdeki kupayı mutfağa bıraktıktan sonra, derin bir nefes aldım ve tezgaha dayanarak gözlerimi kapattım: Her şey yolunda gitsin. Lütfen!

Odanın içinde yürüyen bir Serra ile karşılaştım, beni gördüğünde yanıma ilerleyip bana sarıldı. Sıkıca belime sarılan kollarına karşılık ben de kollarımı etrafına sardım ama hızla benden ayrılıp geniş gülümsemesi ile bana bakmaya başladı.

"Beni çok sevdiler" dedi. Annemle zaten tanışan ve onu zaten çok seven annemden ya da babamdan bahsetmiyor gibi konuşuyordu.

"Kim sevdi?"

"Kardeşlerin, Doğa ve Talya. Doğa izin almış, bir iki güne buraya gelecekmiş bu arada, onlarla konuştum. Annen, benden bahsetmiş onlara. Abinizin görüştüğü kız, demiş benim için. Çok kısa konuştuk, her şeyi biliyorlarmış, Doğa da seni merak ettiği için izin almış, seni görmeye deliyormuş ama önce Talya'yı görmeye gitmiş, hamile ya" diye hızla anlattığında, başımı aşağı yukarı salladım. Doğa, hep biraz sert olsa da bize çok düşkündü. Benim tekrardan gülüyor oluşumu görmek için kalkıp gelebilecek biriydi ama bana da haber verseydi keşke.

"Bana da haber verseymiş keşke, insan önce abisini arardı" dediğimde gülümsüyordum. Her ne kadar laf da söylesem, bu şunu gösterirdi: Ailem, Serra'yı kabullenmiş. Hepsi.

"Akşama annemi arar detayları öğrenirim ben" dediğimde, yeniden heveslendi. 

"Annenle konuşmaya mı başlayacaksın tekrar? Çok şükür, sonunda sadece seni düşünüyor olduklarını fark ettin mi?"

Artık Hikaye: "Her Şey Hala Biraz Sen"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin