Serra Güçlü
Hayatıma dair hatırladığım ilk şey; ablamdı.
Gözlerimi kapatıp kendimi çocukluğuma dair bir şeyler hatırlamaya zorladığımda ki bunu zorunda kalmadığımda yapmazdım, gözümün önüne ablam ve ablamla ilgili şeyler gelirdi. Annemi hiç tanımamıştım, yüzünü bile görmemiştim, bir fotoğrafı bile yoktu. Çocukken ablama sormak da aklıma gelmezdi, çünkü bildiğim tek aile kavramı benim sahip olduğum "aileydi". Bir annenin eksikliğini de hiç hissetmemiştim. Anne kavramını oturtacak bir yere sahip olmadığımda, hiç sahip olmadığınız bir şeyin eksikliğini de hissetmiyordunuz.
Çocukluğumu düşündüğümde, ablamın benimle ilgilenişini hatırlıyordum. Aramızdaki altı yaşa rağmen benimle ilgileniyordu, muhtemelen hayatta kalmamın sebebi oydu. Annemin ya da babanın ailesini de, annem gibi hiç tanımamıştım. Sadece ben, ablam ve baba vardı. Babamı da günün her saati görmezdik. Çoğu zaman yerde oturur, ablamın okuldan dönmesini beklerdim. Baba, ya evde olmazdı, ya da masanın başında uyurdu. Gerçi bunun uyumak değil de sızmak olduğunu, evden ayrıldığım dönemde öğrenmiştim. Bizimle neden ilgilenmediğini asla sorgulamadım, çünkü bizimle ilgilenmesi gerektiğini hiç düşünmedim. Komşularımız da bizi pek sevmezdi, çocuklarıyla oynamamdan rahatsız olurlardı. Birkaç defa bizi kovaladıkları, vurdukları ve bağırdıkları olmuştu, sonrasında da ben de onlarla oynamak istememiştim. Onları birkaç kez uzaktan izlemiş, ancak bundan da pek hoşlanmadığım için, bundan da vaz geçmiştim.
Oyun çağım geldiğinde, ben beş ablamsa on bir yaşındaydı, çalışma hayatına atıldık. Baba, sürekli evde oturmaya başladıktan kısa bir süre sonraydı. Ablamın okuldan gelmesinin ardından, baba elimize biraz limon verip iki sokak arkadaki pazara göndermeye başladı. Başlarda o da bizimle geldi ve ne yapmamız gerektiğini anlattıktan sonra, bir daha bizimle gelmedi. Yağmur ya da kar yağmadığı sürece sesimiz çıktığı kadar bağırır, bunu bir oyun haline getirirdik ama hava ne kadar soğuk olursa, biz de o kadar üşüyorduk, o zamanlarda da sesim daha az çıkıyordu.
Ablamın ortaokuldaki son senesinde, ben de onunla aynı okula başladım. Okula gitmek için fazla hevesliydim, ablamdan kalan önlükle hazırlanıp okula gittiğim ilk sabah, içimdeki heyecanı asla unutamam. Ablamla gidecek ve tüm gün onu görebileceğimi sanıyordum. Ablam, arkadaşlarım olacağını da söylemişti üstelik. Babayı evde bırakmıştık ve bu bile mutlu olmam için yeterliydi. Okulun ilk günü, mutluydum. Eve yakın, pazara daha yakın bir yerdeki okula neredeyse koşarak gitmiştim, herkes annesinin babasının elini tutarken, ben ablamın elini tutuyordum. Ablam, benim sınıfıma götürdü ve beni öptükten sonra, el sallayıp gitti.
Annesi ve babasıyla oturan, çocuğunu benimle oynatmak istemeyen annelerin de olduğu sınıfta olsam bile mutluydum. Herkesin anne ve babası yanında otururken, tek yalnız oturan çocuk bendim. Ablamın yanımda olmasını isterdim ama sessizce gülümsemeye devam ettim. Diğer çocuklardan çok daha zayıftım, kısaydım ve sıraya boyum ancak yetiyordu, yine de genişçe gülümsüyordum. Bazıları ağlasa da ben gülümsedim. Onlar çok güzel çizgi çektiler, yine ge gülümsedim. onlar benden güzel yazdılar, yine de gülümsedim. Onların beslenme çantası hep doluyken, benimki boştu yine de gülümsedim. Yanıma kimse oturmak istemediğinde de gülümsedim. Beni yere düşürdüklerinde gülümsedim, onlar eve giderken ben pazara limon satmaya giderken de gülümsedim. Ablama sarılıp yattığımda, bazen ağlardım, ablam da saçlarımı okşardı ama başka kimsenin yanında ağlamadım. "Geçti bebeğim" derdi, ondan başka kimse de bebeğim demedi zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Artık Hikaye: "Her Şey Hala Biraz Sen"
RomanceHikayesinin çoktan yazılıp bittiği konusunda emin olan Çağlayan, hayatını ruhsuz bir adam olarak yaşayıp bitirmek konusunda kesin kararlara sahiptir. Belki otuzlu yaşlarının başındadır fakat içindeki adam çoktan altmış yaşını geçmiştir. Her Şey Çok...