yirmi bir

399 61 99
                                    

Açılışın yapılacağı cumartesi sabahına uyandığımda, içimde garip bir his vardı. Muhtemelen dün yaşadığım her şeyin üst üste bindiğini ancak fark edişimle alakası vardı.

Yataktan çıktıktan sonra, kendime bir kahve yapmış ve henüz ağarmaya başlayan havada, balkona çıkmıştım. Burada, temiz hava eşliğinde kafamı toplamayı hedefliyordum ama gözüm sürekli olarak lojmanın olduğu yere kayıyordu. Aklım da lojmanın içerisine kayıyordu. Elimdeki kahveli balkon pervazına bıraktıktan sonra korkuluklara tutundum ve belimi esnetmek için gerindim. Vücudumdaki tüm kaslar gerilmiş gibi hissediyordum. Kapının çalmasıyla,  kolumdaki saate baktım. Yediye geliyordu.

Biraz şaşkın, biraz merakla kapıya ilerledim ve açtım. Begüm gelmişti.

"Günaydın" derken kaşlarım çatıktı. O ise üzerine tayt ve bol bir tişört giymiş, genişçe gülüyordu. Bu kızın neşesi gerçekten sinirimi bozuyordu. Sabahın köründe daha da çok bozuyordu.

"Bu saatlerde uyandığını ve spor yaptığını bildiğimden geldim. Bir de kahve kokusunu aldım" dedi ve dikkatle yüzüme bakmaya devam etti. Hala çatık kaşlarla on a baktığımı ve geçmesi için kapıyı açmadığımı fark ederek iki adım geri çekildim. Açtığım yerden içeriye girip ilerledi. Ben de ardından kapıyı kapattım ve kapıya başımı yaslayarak kısa da olsa nefeslendim.

Dün  sabah, Serra'nın yatağından çıkıp annemlerle kahvaltı etmeye gittiğimde, annem bir kez daha Begüm'ün buraya taşınması konusunu ele almıştı. Onu kırmak istemememin yanı sıra, babamın ters bakışlarına da tahammül edemediğim için, konu hakkında kötü yorum yapmamayı tercih ettim. Ancak bu annem ve Begüm açısından ne kadar yanlış anlaşılmış ki aynı günün akşamında Begüm, Doğa'nın evine, şu anda yaşadığım dairenin yanına, taşınmıştı. Elbette iki üç gün için burada olduğundan, ufak bir valizle buraya gelmiş ancak onları yerleştirmiş olmalıydı. Begüm'ü bu olaydan vaz geçirebilmek için direkt olarak kalbini kırmamdan başka şansım kalmayacak diye korkuyordum. Bende emeği çoktu, yeni yetme bir çocuğa annelik etmiş arkadaşımı kırmak istemezdim ama şartlar bunu gösteriyordu.

"Kahve ister misin? Fazla var" diyerek salona doğru ilerledim. Begüm, çoktan balkona çıkmış, orada bıraktığım kahveyi almış, sarıp sarmalamıştı. Kupayı havaya kaldırarak gülümsemesine karşılık, başımı sallayarak mutfağa geçtim ve kendime kahve koydum. Daha sonra da onun yanına, balkona geçtim.

"Spora çıkarız kahvelerimiz bitince. Koşsak olur mu? Çiftlikte koştum, yarın da orada koşmaya gidelim" dediğinde, ifadesizce ona bakmaya başladım. Kafamın içinde bir sürü ses vardı. Bazıları bu yaptığımın, Serra'ya haksızlık olduğunu söylüyordu, bazısı da üniversitedeki günlerimi hatırlatıyordu. Vefa ağır bastığında, sakince başımı aşağı yukarı salladım. Begüm'le açık açık konuşmam gerekiyordu. Gerçi Serra ile bugüne kadar aynı ortama girmemişlerdi ama akşam yan yana olacaklardı. Serra'yı hak ettiği gibi, sevgilim olarak, Begüm'le tanıştırdığımda işleri düzgünce açıklamak için bir zemin hazırlayabilirdim.

"En alt katta bir spor salonu var, istersen orada da yapabiliriz sporumuzu. Sen sürekli aynı şeyleri yapmaktan sıkılırsın" dediğimde hevesle gülümsedi ve uzanıp elimi tuttu.

"Ya mükemmel olur. İki gün için bir yere kayıt olmak da istemediğim için koşup duruyordum. Sayende alıştım bu meretlere" dedi ve güldü. Spor ve çaydan bahsediyordu. Benden önce koyu bir kahveci olan, mecbur kalmadığı zamanlar dışında koşmayan arkadaşım, benle daha fazla zaman geçirmek için benim sevdiğim şeyleri yapmaya başlamıştı.

Begüm, elindeki kahvesiyle içeriye doğru ilerledi ve kupayı masanın üzerine bıraktıktan sonra, banyoya doğru ilerledi. Ben de onun yokluğunda, iyice aydınlanmış havada fazlasıyla sakin ve sessiz duran siteye ve park bölümlerine baktım. Serra, bu akşam benle ilgili kararını açıklayacaktı. Umarım, olumlu bir karar verirdi de ileride bir çocuğum olabileceğine dair bir hayal kurabilirdim.

Artık Hikaye: "Her Şey Hala Biraz Sen"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin