Hayatımın büyük kısmında, koşturmalı bir yaşantım oldu. Çocukken hareketli bir çocuktum, büyüdükçe ailem genişlediği için onlara yetişmek için koşmam gerekti. Her zaman, bir şeyler için, fazladan enerjim vardı. O kadar fazlaydı ki bu enerjim, okul hayatım boyunca en az bir sporla ilgilendim. İlkokulda futbol, ortaokulda basketbol, lisede de yüzme takımına dahildim.
Hayatımdaki bu hareket hali, üniversitede sona ermişti. Daha doğru söylemek gerekirse, lisenin son senesinde, içimdeki tüm enerji sonsuz bir acı ve ısı enerjisine dönüşmüş, fazlası da vücudumdan göz yaşı olarak atılmıştı.
Şu anda ise hayatımda kalan son enerji kırıntılarıyla yaşamaya çalışıyordum. Nasıl çalıştığımdan emin değildim ama sanırım içimde ısı enerjisine dönüşmüş olan enerjiyi kullanıyordum.
Aslında; nefes almak, yas tutmak ve çalışmaktan başka bir amacım yoktu. Yine de bunu annemin yanında dile getirmemeye çalışıyordum. Bana kalırsa bunun farkındaydı ama yine de ikimiz de iyi birer oyuncu olmayı ve değiştiremeyeceğimiz şeyleri görmezden gelmeyi öğreniyorduk.
Saat dokuzda işte olmam gerektiği için, sofranın başında oturmuş, soğumaya başlamış kahvemi içmeye çalışırken bunları düşünüyordum. Günlerden çarşambaydı ve saat altıda, sebepsiz bir şekilde uyanmıştım.
Aslında, tam olarak sebepsiz bir şekilde değildi, rüya görmüştüm. Hatta birçok insan için kabus denebilecek bir rüya görmüştüm. Gülayşe'nin kollarımda öldüğü anı tekrar yaşamıştım ve sıçrayarak uyanmıştım. Bir daha uyuyamayacağımı bildiğim için de denememiştim bile. Onun yerine erken kahvaltımı ve sporumu yapıp güne başlamayı tercih ermiştim. Şimdi de gün içinde uykum gelmemesi için bir önlem alıyordum.
Saat dokuza gelirken, üzerimi giyinip evden çıktım. Lojmanların bulunduğu sitenin üç artı bir evlerinde oturduğum için, evim şirkete çok yakındı ve acele etmezdim. Lojman olarak da aynı evlerin iki artı birlerini veriyorduk. Birçok şirket bu yaptığımızı lüks bulsa da çalışanlarımıza mümkün olan en iyi olanakları sağlardık ki onlar da bize verebilecekleri en iyi verimi verebilsinler.
Şirketin otoparkına arabamı park edip ofisimin olduğu kata çıktığımda gülüş sesleri geliyordu. Sessizliğe alışkın olsam da buna da bir şey diyecek halim yoktu. Çalışırken eğleniyor olmalarında, benim açımdan hiçbir sebep yoktu. Koridor boyunca ilerleyip Fidan'ın yanına vardığımda, beni gülümseyerek karşıladı.
"Günaydın, Çağlayan bey. Kahvenizi getireyim. Günlük planlarınızı da ileteyim" dedi.
"Sana da günaydın, Fidan. Odamdayım" dedim ve kapıyı açıp içeriye girdim. Fidan benim için bir şeyler yaparken, ben de bilgisayarımı açtım. Şu anda ilgilenmem gereken bir proje yoktu ama eminim yakında çıkacaktı. Annemin bir işle ilgilenmediği çok az zaman olurdu. Kendi işimizle ilgilenmesek bile, istendiğinde başka çizimler de yapıyorduk.
Fidan kapıyı çalıp içeriye girdiğinde, ben de açılmış bilgisayarın başında sakince bekliyordum. Kahvemden ufak bir yudum alıp gün içindeki toplantılardan bahsetmeye başladı. Tüm gün toplantıdan toplantıya koşacağımı, muhtemelen akşama kadar şirkette bile olmayacağımı fark ettiğimde, Serra'nın eğitimine bugün pek bir katkım olmayacağına karar verdim.
"Serra'yı çağırabilir misin? Bir de arşivden yaptığımız ilk işlerden birini getirebilir misin?" dediğimde, Fidan onaylar bir şeyler söyledikten sonra odadan çıktı. Onun çıkmasıyla birlikte, ben de var olan tüm projeleri gözden geçirdiğimi fark ettim. Şu anda ilgilenmem gereken tek şey, toplantılardı.
Fidan çıktıktan kısa bir süre sonra, kapı çalındı ve kapı açıldı. Serra, baş selamı verdikten sonra odanın içine girip kapıyı kapattı. Önümde, iki sandalyenin arasında durarak bana bakmaya başladı. Kendisinde dikkatimi çeken ilk şey, düne oranla üzerindeki kıyafetlerin derli toplu durması ve bunun da ona ciddiyet katmasıydı. Saçı hala örgü halindeydi fakat o da sıkı bir örgüydü ve yaşını göz önüne çıkarması dışında bir problem gibi durmuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Artık Hikaye: "Her Şey Hala Biraz Sen"
RomanceHikayesinin çoktan yazılıp bittiği konusunda emin olan Çağlayan, hayatını ruhsuz bir adam olarak yaşayıp bitirmek konusunda kesin kararlara sahiptir. Belki otuzlu yaşlarının başındadır fakat içindeki adam çoktan altmış yaşını geçmiştir. Her Şey Çok...