on dokuz

409 65 104
                                    

Yatağımda uzanıyor ve tavana bakıyordum. Saat kaçtı bilmiyorum ama içerisi karanlıktı. Günlerden çarşamba ve Serra'yla konuşmadan geçen dört günü geride bırakmıştım. Bugün de konuşmasam kafayı sıyıracaktım.

Derin bir nefes vererek yerimden doğruldum ve üzerimden sıyrılmış ve yere düşmüş çarşafın üzerine bastım. Uykum vardı ancak uyku tutmuyordu. Uzanıp saate baktığımda, henüz yediye geldiğini fark ettim. Gece bir ara biraz uyumuştum ama pek iyi bir uyku çektim diyemezdim. Serra ile birlikte uyumadan önce de bu şekilde uyuyordum, bu durum yabancı değildi ama bir defa daha iyisi olduğunu gördüğünde, kötüsüne tahammül etmek daha zor oluyormuş, yeni öğrendim.

Serra ile Giresun'a gelmek için yola çıktığımızda, İzmir'de benimle uyuyan kadını o evde bırakmışım gibi hissetmiştim. Serra, her zamanki gibiydi anca Giresun'a dönüyor olmamız, ona aramızdaki patron çalışan ilişkisini ona hatırlatmış gibiydi. Kendisini de beni de koruduğunu görebiliyor ancak sindiremiyordum. 

Tuğrul'un bizi almak için havaalanına gelmiş olmasına rağmen, daha önce tanıştığım arkadaşı Burak'ı da havaalanına çağırması benim için ilk sürpriz olmuştu mesela. Tuğrul ve bana gülümsemiş, iyi geceler diledikten sonra da bavulunu çekerek o arabaya gitmişti. Arkasından bakmaktan başka bir şey diyememiştim. Aramıza net bir çizgi çekmiş ve kafasını dinlemek için de benden uzaklaşmıştı. Bir bakıma bu benim için de iyi bir şeydi zira kafası karışan tek kişi o değildi. Benim de yalnız kalıp durumu değerlendirmem gerekiyordu. En azından iki gün boyunca bunu düşünmüştüm.

Cumartesi ve pazar günü boyunca balkonda kahve içmiş, boşluğa ve arada lojmana doğru bakarak düşünmüştüm.

Serra benim üzerimde olumlu bir etkiye sahipti. Bana güvenmesini ya da korkularıyla baş etmeme izin vermesini istememin tam olarak neresinde hata yaptığımı bulmaya çalışıyordum ancak bulamıyordum. Tek istediğim, ikimizin temiz bir hayata başlamasıydı. Ben, yeterince iyi etmiş olsa da onunla birlikte profesyonel yardım almayı bile kabul edebilirdim. İkimiz el ele verdiğimizde, üstesinden gelemeyeceğimiz bir şey yoktu, benim gördüğüm buydu.

Pazartesi olduğunda, onu görebilecek olmanın ve aramızdaki şeyleri dile getirebilecek olmanın verdiği bir rahatlamayla uyandım. Elbette bunun sadece benim hayal ettiğim bir şey olduğunu fark etmem de kısa sürdü.

Gün içinde yan yana gelmemizi gerektirecek bir şey olmamıştı, o evrak işleriyle ilgilenirken, ben de başkasına ait bir projenin üzerinde çalışıyordum. Acelesi yoktu ama kafamı dağıtmamı sağlıyordu. Öğle yemeğinde yan yana olacağımızı düşünmüştüm ama Serra'nın bugün başka bir arkadaşıyla yemeğe çıktığını öğrendim. Arkadaşlarıyla bir haftadır görüşmediğini ele aldığımda, normal olarak değerlendirsem de dün de arkadaşıyla yemeğe çıktığında, bunun benden kaçmak için ortaya çıkmış bir şey olduğunu anladım. Üstelik, Giresun'a geldiğimiz geceden beri de evde kalmıyordu. Onu eve bırakmak istediğimde, arkadaşında kalacağını ve onu almak için geldiğini söylemiş ve neredeyse koşarak ofisten çıkıp gitmişti. Sonuç olarak da yüzünü bile zar zor görüyordum. Burak'ı bulduğum ilk anda boğazına çökmemden de bir miktar korkuyordum.

Balkona çıkıp gerindim ve istemsizce gözümün lojmana kaymasına engel olamadım. Onu özlemiştim. Kokusunu, sesini, neşesini ve ona ait olan her şeyi özlemiştim. Genişçe gülümsemesini ve onun gülüşüne karşılık yüzümün verdiği tepkiyi de özlemiştim. Bugün de yan yana gelemezsek, günün sonu gelmeyecek gibi hissediyordum. Üstelik elimdeki proje de bitmek üzereydi ve o bittiğinde ne yapacağımı da bilmiyordum. 

Ofladım ve balkon demirini sıkarak nefeslendikten sonra, duşa doğru ilerlemeye başladım. Birden aklıma bir şey geldi. Bugün Serra ile yan yana olacaktım.

Artık Hikaye: "Her Şey Hala Biraz Sen"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin