SEKİZ

1.3K 108 26
                                    

Danny:

(Bu bölümün çoğunluğunu değiştirmek zorunda kaldım. Çok klişe yerler vardı.)

Kadın odadan çıkmamı söyler söylemez kendimi dışarı attım. Ne yalan söyleyeyim beni korkutmayı başarmıştı. Bunun sebebi uzun boyu veya yapılı vücudu değildi tabi! Evet, bu özelliklerinin de etkisi vardı orası ayrı. Ama beni asıl korkutan şey fiziksel özelliklerinden çok gözlerindeki soğuk ve acımasız bakışları ve agresiflik dolu ses tonu idi.

Ben odadan çıktığım anda kapı arkamdan kapandığından kendimi bir anda karanlığın ortasında bulmuştum. Gözlerim Charlize'in güneş alan odasının aydınlığına alıştığından normalde o kadar da karanlık olmayan hol şimdi zindan gibiydi. Ellerimle duvarı takip ede ede geldiğimiz merdivenlere doğru yürümeye başladım. Kapının önünde bekleyip de içeridekileri dinliyormuş izlenimi uyandırmak istemiyordum. Bir kere kapıyı bize açan genç adam vardı. O bana denk gelip içeridekilere şikayet edebilirdi. Ya da kapı birden açılıp beni kendileri de görebilirlerdi. Sonra al başına bir başka dert...

Elim duvarda kısa adımlarla ilerlerken bir yandan da düşünmeme mani olamıyordum. Dün gece sokakta gördüğüm bir adamı evime almış, sabah olduğunda da bu adama uyup, şehrin normalde ziyaret bile etmediğim bir köşesindeki dairesine gitmeyi kabul etmiştim. Olaylar o kadar saçma ve sıra dışıydı ki, bir gün önceki halime gidip başına bunlar gelecek deseniz yüzünüze gülerdim. Ama sonuç olarak buradaydım işte. Patron(!)un vereceği kararı bekliyordum. Derince bir soluk alıp verdim. Ya kadın beni gruba kabul etmezse ne olacaktı? Beni öldürecekler miydi? Sertçe yutkunup, boştaki elimi gözümün önüne düşen tutamların arasına daldırdım. İhtimallerin arasında muhtemelen bu da vardı. O adamı evime almakla salaklık yapmıştım. Buraya gelmeyi kabul etmekle salaklık yapmıştım. Ama burada kalarak üçüncü bir salaklık daha yapmayacaktım.

Holü geçip, daha aydınlık olan merdivenleri de indikten sonra kendimi evin giriş katında bulmuştum. İlk girdiğimde iyice inceleyecek vakit bulamadığım giriş salonun ferah ve ve modern döşeliydi. Sağ ve sol duvarlara sıralı dört kapı bulunuyordu. Açıkçası ev dehşet güzeldi.

Gözlerim karşı duvarda duran ejderhamsı bir heykelin kızıl irisleriyle kesiştiğinde kendime engel olamayıp, ona doğru ilerledim. Pullu başındaki uzun bıyıkları ve sakalı altın rengindeydi. Vücudunun geri kalan uzuvlarıysa kırmızıya boyalıydı. Parmaklarımı yine altın rengi sağ kanadının üzerine koyup yüzeyde hafifçe dolaştırdım. Çok güzeldi. Acaba ne kadar ederdi?

Kendi soruma omuz silkip sessiz adımlarla kapıya doğru ilerledim. Evin dekorasyonuna hayranlık besleyecek vaktim yoktu. Acele etmeliydim.

Kapıya vardığımda kolu tutup indirerek kapıyı kendime doğru çektim. Yerinden oynamamıştı. Yeniden deneyip, bu sefer kolu daha sert bastırdım. Sonuç aynıydı. Kapı kilit-

"Pıst."

Arkamdan gelen sesle boşta bulunup yerimde zıpladım. Sesin sahibini görmek için hızla arkamı döndüğümde biraz önce bize kapıyı açan adamla kendimi yüz yüze bulmuştum.

Boğazımı temizleyip, suç üstü yakalanmanın şokunu hızla üzerimden atarak normal çıkarmaya çalıştığım bir sesle konuştum.

"Hey."

Cevabıma gülüp yaklaşarak elini uzattı.

"Ben Benjamin. Kısaca Ben de diyebilirsin."

Genişçe sırıtan yüzüne gülümseyip uzattığı elini sıktım. Evden kaçmaya çalıştığımı anlamış gibi bir hali yoktu. Bu içimi rahatlatmıştı.

"Danny."

Elimi sertçe sıkıp "güzel" dedikten sonra beni baştan aşağı süzdü. Koyu yeşil gözleri haylazlıkla parlıyordu.

Ben de beni izleyen adamı çaktırmadan hızlı bir şekilde bir kontrol ettim. Boyu benden uzundu fakat rahatsız olmama sebep olacak kadar değildi. Geniş omuzları ve vücudunu saran dar tişörtünün altından belli olan kaslı gövdesi Tobias'ınki kadar abartılı olmasa bile beni kolaylıkla alt etmeye yeterdi.

"Odama çıkalım mı?"

Kaşlarımı kaldırıp bana beklentiyle bakan adamın yüzüne doğru gülmeye başladım. Gerginliğin de etkisiyle kendimi tutamamıştım.

"Bu ne hız?"

Omuz silkip ellerini cebine sokarak gülümsedi.

"Denediğim için beni suçlayamazsın değil mi?"

Açıkçası adam baya karizmatikti. Tatlıydı da. Doğru, benim durumumda bunları düşünmek doğru değildi ama gördüğümü söylüyordum sadece. Ama şimdi dürüst olalım, onunla daha bir dakika bile geçirmeye fırsat bulamadan bana kişiliğini belli etmişti.

"Maalesef." Biraz düşünüp ekledim. "Belki bir dahaki sefere."

Bunu demem üzerine bana yaklaşıp aradaki mesafeyi sıfıra indirdi. "Deme ya!"

Aniden dibimde bitmesiyle kalbim deli gibi atmaya başlamıştı. Paniklememek için tırnaklarımı avucumun içine batırıp derin bir soluk aldım. Çok yakındı. İşte bu iyi değildi. Hem de hiç. Sırtımı duvara yapıştırıp, sağ elimi tişörtümden içeri kaydırarak bıçağımın kabzanını kavradım. Sıcak nefesi yüzümü yalarken dudaklarıma doğru eğildi. Artık dayanacak gücüm kalmamıştı. Gözlerim kendiliğinden dolmaya başlarken bıçağı yerinden çıkarmaya yeltendim. Lakin bunu yapmaya fırsatım olmamıştı. Adam birden benden uzaklaşıp yüzümü göstererek gülmeye başlamıştı.

"Yüz ifadeni görmeliydin."

Kaşlarımı çatıp söylediği cümleyi anlamaya çalıştım. Nihayet cümleden, aslında bana bir eşek şakası yaptığını anladığımda kaşlarım daha da çatılmıştı. Komik miydi şimdi bu?

Yüzümün şeklini gördüğünde sahte bir somurtmayla homurdandı.

"Komikti ama! Oyun bozanlık yapma hadi."

Hayır değildi. Ödümü patlatmıştı.

İfademi değiştirmediğimi gördüğünde yüzünü daha da buruşturup ağlayacakmış gibi bir ifadeye büründürünce bu sevimli ve aptal karışımı ifadesine fazla dayanamayıp ben de gülmeye başladım. Bu, bu gün içinde stresten dolayı ikinci gülüşümdü. Ama bunda içimin rahatlamasının da büyük etkisi vardı.

.
.

Gülüşmemiz bittikten sonra Ben'in odasına çıkmaya karar vermiştik. Tabi bunu ancak "tamam sikmiycem korkma, söz" dediğinde kabul etmiştim. Başka çarem mi vardı sanki? Evin kapısı kilitliydi. İstesem de kaçamazdım. Onlara kaçmak istediğimi hissettirmemeliydim de.

Açıkçası adam komikti. Sevimliydi de. Daha da iyisi eş cinseldi ve bunu saklamaktan korkmuyordu bile. Biraz önce karşılaştığım canavar kadın ve maskeli oğlan ikilisine bakınca hiçte onlara benzer bir tipte değildi. Basitti. Güven verici diyemezdim ama diğerlerine kıyasla çok daha az göz korkutucuydu.

"Eee, Gustav'la tam olarak nasıl tanıştınız?"

Ben yatağına oturmuş odasını incelerken pat diye sorduğu soruyla başımı ona çevirdim.

"Gustav kim?"

Ben burnundan gülüp başını iki yana salladı.

"Seni buraya getiren yakışıklı işte başka kim olacak?"

Uzunca bir hmm çektim. Bana adının Tobias olduğunu söylememiş miydi? Demek güvenmediğinden bana gerçek adını bile söylememişti. Bu ne yalan söyleyeyim biraz canımı sıkmıştı. Ben ona söylemiştim sonuçta o neden söylememişti ki? Ancak bunu düşünmeye ayıracak vaktim yoktu. Bana beklenti dolu gözlerle bakan adam cevap bekliyordu. Boğazımı temizleyip başımı sallayarak ona Gustav'ı bulduğum günü anlatmaya başladım.

**

Eee nasıl gidiyor beğeniyor musunuz?

INCOGNITO (BxB)  - Tamamlandı (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin