ON BİR

1.1K 102 8
                                    

414 okunma olmuşuz be. Ne ara oldu bu? 😊🙃 (bu notu silmek içimden gelmedi)

695 Kelime.

Gustav:

Benjamin'in odasına bu gün ikinci bir defa daldığımda çocuk yine tıpkı beklediğim gibi yatağın üzerinde oturmuş, içine düşecekmiş gibi duran adama saf saf bir şeyler anlatıyordu. Bu gün olan olay için onunla biraz konuşmak niyetindeydim ancak Danny'nin beni gördüğünde ilkin havaya kalkan kaşları hemen ardından büzdüğü dudaklarıyla beraber çatılınca kararımı değiştirmiştim. Sanırım beni gördüğüne pek sevinmemişti.

Omuz silkip odadan çıkarak kapıyı kapattım. Rahatsız edilmek istemediği belliydi. Sorun değildi gerçi. Daha akşama kadar buradaydım. Acelem yoktu. En büyük tehlikeyi atlatmıştık nasıl olsa. Charlize Danny'yi kabul etmişti. Geri kalan her şey daha geniş bir zaman dilimine dağıtılabilirdi.

.
Koridorun karşısındaki odaya yürüyüp cebimden çıkardığım anahtarla kapıyı açtıktan sonra kendimi içeri attım. Yatak odamda görülmeye değer pek bir şey yoktu. Yatağım, gardırobum, çekmeceler ve duvardaki boy aynası odayı dolduran tek eşyalardı.

Ağır adımlarla yatağıma yürüyüp kendimi yorganın üzerine bıraktım. Kafam düşüncelerle doluydu. İçmeliydim! Sızana kadar içmeliydim. Vücudumdaki ağrılardan basit bir hapla kurtulmak kolaydı ancak beynimi kemiren düşüncelerden kurtulabilmemin alkolden başka bir yolu yoktu.

Düşüncelerim kapımın tıklanmasıyla yarıda kesilince gözlerimi açıp derince oflayarak başımı yastıktan kaldırdım. Lanet evde bir dakika bile rahat bırakmıyorlardı işte. Çattığım kaşlarımla aralanan kapıyı izlerken kapının arkasından uzanan siyah buklelerin sardığı kafayı görmemle bakışlarım öfkeden meraka dönmüşlerdi.

"Girebilir miyim?"

Başımı olur anlamında salladığımda çocuk içeri girip, etrafına kısa bir bakış attıktan sonra yatağımın ayak yanına kadar gelerek ne yapacağını bilmiyormuş gibi beklemeye başladı. Bunu gördüğümde oturur pozisyona geçip onun da oturması için işaret ettim. Düşünceli görünüyordu. Süt beyazı yüzünde biraz önce bana attığı öfkeli bakıştan eser yoktu.

"Benim bir ucube olduğumu mu düşünüyorsun?"

İfadesiz gözlerine bakıp yarım ağız güldüm. Onu bir ucube olarak düşünmem için ortada mantıklı bir sebep bile yoktu. İyi kalpliydi. Eli ayağı düzgün, ufak sevimli bir şeydi.

Başını eğip derin bir iç çektikten sonra 'peki' diye mırıldanıp yataktan kalkarak kapıya doğru yürümeye başladı. Bu hareketini ilkin anlamamış olsam da bir iki saniyelik sürede beni yanlış anlamış olabileceği gerçeği kafama dank etmişti. Güldüğüm şeyin kendisi değil söylediği şeyin kulağa ne kadar saçma gelmesi olduğunu anlayamamıştı.

Baş ve işaret parmağımla alnımı oğuşturup peşinden seslendim.

"Danny bekle."

Beni dinlememişti. Bunun üzerine bıkkın bir şekilde oflayıp yataktan fırladığım gibi kapının koluna uzattığı elinin bileğine yapıştım. İstediğim şey ona yardım etmekti. Beni ona zorbalık yapmış olabileceğini düşündüğüm kişilerle bir tutması değil. Hele ki bu gün gördüklerimden sonra...

Temasımla beraber sanki canını yakmışım gibi hafif bir çığlık atıp kolunu sertçe çekerek geri çekildi. İrileşmiş gözleri korku doluydu. Ona doğru bir adım attığımda biraz daha gerileyip, Ayağı takılınca sırt üstü yere yapışmıştı.

Başka koşullar altında gülebileceğim olay karşısında boşta kalan elimi kararsızlık içince ense bitimimdeki saçların arasına soktum. Ne yapacağıma dair bir fikrim yoktu. Her hamlem kötü bir sonuç doğuruyordu. Ona yardımcı olmak isterken onun benden daha fazla korkmasına sebep oluyor, herşeyi daha da berbat ediyordum.

Bu ssnasa yerde oturan çocuk kendisini sırtı duvara dayanana kadar geri çekip, dolmuş gözlerini benimkilere dikti. Konuşurken sesi titriyordu.

"Lütfen... yapma."

Kaşlarımı hafifçe çatıp cümlesinin ne anlama geldiğini anlamaya çalıştım. Neyi yapmayacaktım?

Önünde çömelip, elimi onu sakinleştirmek için dizine koyacakken irkilip koluyla yüzünü kapattı. İşte bu hareketiyle jeton düşmüştü. Canını yakacağımı düşünüyordu.

Derin bir nefes alıp yanına giderek kollarımı vücuduna doladım. Elimde değildi. Rebecka'ma bu kadar benzerken...

Ona sarılmam paniklemesine yol açmıştı. Çırpınmaya başlamıştı. Yine de onu bırakmayıp bir elimle sırtını, diğeriyle de başını okşarken kulağına mırldanıyordum.

"Şşşş geçti. Artık güvendesin."

.

Kendini kurtarmaya çalışarak geçen dakikalardan sonra nihayet yorgun düşüp sakinleştiğinde vücudu titriyordu. Tişörtümdeki ıslaklıktan ağladığını anlayabiliyordum. Elleriyle kapattığı yüzüne rağmen yaşları parmak aralarından sızıp üzerime damlıyordu.

Uzunca bir süre böyle bekledik. Nihayet titremeleri ve iç çekişleri durduğunda hala sırtını okşamaya devam ediyordum. Dışarıda batmak üzere olan güneşin kızıl ışıkları siyah buklelerine vurduğunda başını tutup nazikçe göğsümden kaldırdım. Uyuyordu. Uyanıkken taktığı maske uyurken düşüyordu. Bu sabah onu ilk gördüğümdeki hali aklıma gelince burnumdan güldüm. Yatakta uyurken tıpkı bir bebek gibi görünen çocuk uyanır uyanmaz çok daha farklı bir kişiliğe bürünmüştü. Bu beni baya şaşırtmıştı kabul. Davranışının sebebini az çok tahmin edebiliyordum tabi. Bir tür kendini koruma mekanizması gibi bir şeydi. Ancak burada bizimleyken o maskeyi takmasına gerek kalmayacaktı. Yeteneğini sakladığı sürece bizimle güvendeydi. Rebeckam'a olan şeyin ona da olmaması için elimizden geleni yapacaktık... elimden geleni yapacaktım.

INCOGNITO (BxB)  - Tamamlandı (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin