YİRMİ BEŞ

485 55 2
                                    

Gustav:

Danny'nin ufak bedeni yanıma oturup koltukta hafif bir baskı yarattığında gözümü telefonumdan ayırıp ona çaktırmadan kısa bir bakış attım. Dalgın bakışları oturur oturmaz bacaklarının arasında birleştirdiği ellerinin üzerine sabitlenmişti. Düşünceliydi. Yazdığım mesajı aceleyle bitirip yolladıktan sonra sesli bir nefes alıp vererek ona döndüm ve elimi dizinin üzerine koyup dikkatini bana vermesini sağladım. Yeşil orbları anında benimkilerle buluşmuşlardı.

"Hey... Bir sıkıntı mı var?"

Derince bir iç çekip bir şey söyleyecekmiş gibi ağzını açtı ancak kararsız kalmış gibi bir süre sonra geri kapadı. Biraz daha üstelemek niyetinde olsam da telefonum elimde titreyince isteksiz bir şekilde dikkatimi yeniden oraya verdim.

Benjamin: Alex, Jack ve Antony o işe bakıyorlar. Bu gece adam elimizde olur.

 Mesajı 'tamam' diye cevaplayıp telefonu kilitledim. Elena Derevko'nun saklandığı yeri bilmiyorduk. Ancak onun adamlarından bazılarını nerede bulacağımızı çok iyi biliyorduk. Şansıma, banka hesabını hacklemek için telefonunu çalmayı düşündüğüm bankacı Gece Yıldızları'nın bir üyesi çıkmıştı. Buraları ve sonra olanları zaten biliyorsunuz. Elena'yı bulabilmemizin tek yolu bu adamı yakalayıp sorgulamaktı. Danny'nin ahmak Rus teyzesi onu yem olarak kullanabileceğimizi de önermişti ama buna şiddetle karşı çıkmıştım. Çocuk benim gözetimimde olduğu sürece bu işlere hiç bir şekilde bulaşmayacaktı. Kararım kesindi ve Rus bir sürtüğü bırak Charlize bile beni aksine ikna edemezdi.

 Başımı sol tarafıma çevirip, hala ellerini izleyen ufaklığı kısa bir süre süzdüm. Doğrusu ona hala biraz sinirliydim. Beni günlerce zorlamışken daha bu gün tanıştığı bir adama sarılmış, üstüne bir de onunla yalnız başına konuşma fırsatını yakaladığında hiç düşünmeden üzerine atlamıştı. Muhtemelen kendine göre sebepleri vardı evet. Fakat bu yine de beni haksız çıkarmazdı.

  Gözlerim onun üzerinde içimden konuşmaya devam ederken bakışlarını aniden bana çevirince boşlukta bulunup gözlerimi anında ayaklarıma çevirdim. Onu izlerken yakalanmış olmanın verdiği tuhaf his ve rahatsız edici sessizlikten kurtulmak için boğazımı temizleyeceğim sırada kısık bir sesle konuştu.

 "William'ın yaşadığı onca şeyden sonra benimle konuşmaya ihtiyacı vardı. Benim de ona sormam gereken bazı sorular. Ama favorim hala sensin."

  Şakacı bir tonla bitirdiği cümlesinin ardından diziyle usulca beni dürttüğünde dudaklarıma bir gülümseme yerleştirip, elimle ense kökümdeki saç tutamını kaşırken konuşmaya başladım.

"Önemli değil. Ah..." Omuz silkip aklıma ilk gelen cümleyi döküldüm. "İstersen dışarı çıkabiliriz biraz hava alırsın."

  Söylediğim şeyi duymasıyla birlikte kafasını hevesli bir şekilde aşağı yukarı salladığında koltuktan kalkıp ona elimi uzattım. Kısa bir bakış atmasının ardından kendi küçük elini benimkinin içine koyunca onu çekip yerinden kaldırdım. Yüzüne tıpkı bir çocuğunki gibi hevesli bir gülüş yayılmıştı.

"Ben Charlize'e haber vereceğim. Sen hazırlan."

  Beni tekrar başıyla onaylayınca geniş adımlarla odadan çıkıp, Charlize'i aramaya başladım. İlk baktığım odadan sonra ikicisinde onu baş başa Anna ile konuşurken yakalamıştım.

"Ben Danny ile dışarı çıkıyorum."

  Özel bir konu konuştuğu belli olan kadın bana kısa bir bakış atmakla yetinmişti. Bunun, onun dilinde ne haliniz varsa görün anlamı taşıdığını bildiğimden başka bir şey söyleme gereksinimi duymaksızın kapıyı çekip, koridora çıkmış asansöre doğru yürüyen çocuğa doğru koşmaya başladım. Yanına vardığımda ellerimi cebime sokup sordum.

"Eee nereye gitmek istiyorsun bakalım?"

  Sorum üzerine alt dudağını ısırıp yüzünde yaramazlık yapmış ve azarlanmaktan korkan bir çocuğun bakışıyla mırıldandı.

"Açıkçası istediğim tek şey sarhoş olana kadar içmek."

  Söylediği şeyi duymamla kaşlarım çatılmıştı. İçmek istemesini anlıyordum. Şu sıralar başına gelen onca olay ve bir de üzerine bugün yaşadıkları ona ağır geliyor olmalıydı. Ama şu anda kafayı çekmesi için doğru bir zaman değildi. Ona bunu uygun bir dille anlatmak için kelime ararken aklımı okumuş gibi başını aşağı eğip omuzlarını silkerek konuştu. "Ya da boş ver önemli değil."

.
.
.

  Yatağın üzerinde bağdaş kurarak oturmuş vodkasını yudumlayan çocuğu gülümseyerek izliyordum. Onun mutluluğu beni de mutlu ediyordu. Onun içmesine karşıydım ve ona engel olmak niyetindeydim, doğru. Fakat bir saat önce Anna'nın apartmanında asansörü beklerken bana verdiği o kırgın bakıştan sonra dayanamayıp onu saklanma noktalarımızdan boş olan bir tanesine getirmeye karar vermiştim. Yüzündeki, doğru kararı verdiğime işaret eden sırıtışı kuralları çiğnemenin düşüncesi buharlaştırmış olduğundan içim rahattı. Dışarıda içmek tehlikeli olduğundan en azından kapalı bir alanda olursak daha az tehlikeli olacağını düşünmüştüm. Charlize'e ona içki içireceğime dair bir şey söylememiştim tabi. Öğrendiğinde küplere bineceği kesindi yani. Ve Charlize'i tanıyorsam, ki tanıyordum, bu olayı kesin öğrenecekti. Ama kimin umurunda?

"Hadi geeel."

  Bana odaya girdiğimizden beridir üçüncü kez çağıran çocuğa sırıttım. Onu iki defa reddetmiştim. Onun yanında kendim de sarhoş olmak istemiyordum ama keçi gibi inatçıydı işte. Pes etmek nedir bilmiyordu. Elindeki şişeye bir bakış atıp dudaklarımı yaladım. Birazcık içsem bir şey olmazdı her halde değil mi? Olmazdı tabi. Bir iki yudumcuk kimi öldürürdü ki? Eğer az ilerimde oturan küçük şeytanı mutlu edecekse buna fazlasıyla değerdi.

 Oturduğum sandalyeden kalkıp, iki adımda yatağa vararak kendimi yanına attım. Şişeyi bana uzatınca kafama dikleyip yanan boğazıma aldırmadan üç yudum aldıktan sonra ona geri uzattım.

.

Bir buçuk şişeyi böyle birbirimizle paslaşa paslaşa bitirmiştik. Vücudumun yanmasına ve görüşümün hafif bulanıklaşmasına rağmen iyiydim. Ama yanımdaki hamster için aynısını söyleyemezdim. Zor anlaşılan bir sesle tuvalete gideceğini söyleyerek ayaklanıp odadan çıkarken tıpkı rüzgarda sallanan bir başak gibi sağa sola yalpalıyordu çünkü.

O odadan çıkıp salonun karanlığında kaybolduğunda arkama yaslanıp gözlerimi kapadım. Biraz kestirmek istiyordum. Üzerime içkiden olsa gerek hafif bir ağırlık çökmüştü. Ellerimi başımın altında bağlayıp kendimi yavaş yavaş uykunun kollarına bıraktım.

.
.

Ne kadar zamandır yattığım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Belki birkaç dakika olmuştu, belki de sızmıştım ve birkaç saati geçmişti. Sorun o değildi. Sorun şu anda üzerimde bir şeyin ağırlığını hissediyor olmamdı. Gözlerimi zar zor aralayıp üzerimdeki siyah bulanıklık netleşene kadar bekledim. Bulanık figür yavaş yavaş şekillenip, bir iki kırpıştan sonra Danny'nin yüzüne dönmüştü. Beni dikkatle izleyen çocukla uzunca bir müddet bakışmamızın ardından dirseklerimin üzerinde doğrulmaya çalıştığımda ellerini göğsüme koyup beni yatağa geri bastırdı. Bunun üzerine 'ne yapıyorsun' diye sormaya yeltendiğimde öne atılıp dudaklarıma yapıştı.

INCOGNITO (BxB)  - Tamamlandı (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin