OTUZ

475 53 18
                                    

1400 Kelime. İyi okumalar...

Danny:

Enseme dayalı silah eşliğinde verandaya çıkan merdivenleri tırmanmayı bitirip, düz ahşap üzerine adımımı attığımda evin kapısının hafif aralık olduğunu fark etmiştim.

"Ben-"

Benjamin silahın ucuyla kafamı dürtüp, "Danny, lütfen yürümeyi sürdür." diye mırıldandı.

"Ben, lütfen." Sertçe yutkunup, terden yüzüme yapışan saç tutamlarını elimle geri iteledim. "Amacın ne?"

Bu sefer beni silahla biraz daha sert bir şekilde dürtüklediğinde kapıya doğru sendeledim. Endişe duygusu karnımı tıpkı çelik bir el gibi kavramıştı. Midem bulanıyor, kalbim her an patlayabilecekmiş gibi hızla atıyordu. Kapının dibine geldiğimde son bir defa şansımı denemek için titreyen sesimle yalvardım.

"Ben, ne olduğunu anlamıyorum. Dur nolursun."

Arkamdan gelen burun çekme sesinden, göremesem de ağlamaya başladığını anlayabiliyordum. Bu benim için bir fırsattı.

"Lütfen Ben, korkuyorum."

Bu cümleyi kurarken aklımdan onu manipüle edip beni serbest bırakmasını planlıyor olsam da tamamen rol yaptığımı söylemek büyük bir yalan olurdu.

"Mecburum Danny."

"Hayır değilsin. Ben lütfen-"

"Danny yürü!"

Aniden yükselen sesi beni yerimden sıçratmıştı. İkna olmuyordu. Lanet adam ikna olmuyordu. Bu sebepledir ki dolmaya başlayan gözlerime rağmen titreyen elimi kaldırıp, ağır kapıyı iterek içeri adım attım. Beni neyin beklediğini bilememenin düşüncesi içimde öyle bir korku uyandırıyordu ki karanlık hole adım attığımda ağzımdan kaçan hıçkırık bile beni geri zıplatıp, arkamda bekleyen adama çarpmam için yeterli bir sebep olmuştu.

"Danny-"

Burnumu çekip, yumruk yaptığım elimle akan yaşlarımı kuruladım.

"Korkuyorum." Tam bir şeyler söyleyeceği sırada içimi acıtan o cümleyi fısıldadım.

"Sana güvenmiştim!"

Dudaklarımı ikinci bir hıçkırığın daha kaçmasına izin vermemek için ısırıp, gözlerimi sıkıca yumup açtım. Evet. Bir kişiye daha güvenmiş ve ihanete uğramıştım. Korku ve endişenin felç ettiği beynim nihayet bu düşüncenin ağırlığının farkına vardığında dizlerim titremeye, yaşlar birbiri ardına gözlerimden dökülmeye başlamışlardı.

Bir elimi titreyen dudaklarımın üzerine kapatıp, diğeriyle de az ilerimdeki duvara dayandım. İhanet... Bu duyguya her ne kadar defalarca kez maruz kalmış olsam da her defasında aynı şekilde acıtıyordu.

"Yapamam..."

Arkamdan yere düşen sert bir nesnenin sesinin duyduğumda başımı hızla geriye çevirdim. Tam o anda boynuma dolanan kollarla afallayıvermiştim.

"Üzgünüm. Özür dilerim."

Ben beni sıkıca kucaklarken kulağıma fısıldıyordu.

"Sen... gitmelisin. Gitmeliyiz!"

Benden ayrılıp çömelerek biraz önce düşürdüğü silahı yerden alıp, az ilerimizde odalardan birine açılan kapıya kısa bir bakış attıktan sonra elimi tutarak beni giriş kapısına doğru yönlendirdi.

"Acele etmeliyiz hadi."

Bir anda gelişen olaylar başımı döndürüyor olsa da onu ikiletmeyip peşinden kapıya doğru yürümeye başladım. Şimdi ne olacaktı? Beni Charlize ve Gustav'ın yanına geri mi götürecekti? Ya da... Başımı iki yana sallayıp kötü düşünceleri geri iteledim. Bana her ne yapacaksa bu fikrinden vazgeçmesi içimi biraz rahatlatmıştı, ancak kararını değiştirme ihtimali beni hala endişelendirirken içimin tamamen rahat olduğunu öne sürmem imkansızdı. Bu durumda paniklemek, isteyeceğim en son şeydi.

INCOGNITO (BxB)  - Tamamlandı (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin