YİRMİ İKİ

578 64 19
                                    

1454 Kelime

İyi okumalar...

Danny:

 Masadaki herkes sessizce yemeğini yemekle meşguldü. Benjamin bile ağzını açmıyor, sakince önündeki yumurtayı çatallıyordu. Herkesin bu denli endişeli olmasının sebebi bu gün Anna Espinosa'nın arkadaşlarının Amerika'ya gelecek olmalarıydı. Charlize kahvaltıya başlamadan önce masadakilere her şeyi anlatmıştı. Açıkçası o arkadaşlardan birinin teyzem, diğerinin de ikizimin erkek arkadaşı olmasına rağmen ben anormal bir şekilde rahattım(!). Onlarla tanışmaktan korkmuyordum. Elena Derevko'yla daha önce hiç karşılaşmamış olduğumdan onu alaşağı etmek için operasyon yapacak olmamız da beni pek endişelendirmiyordu. Açıkçası korkmak için fazla düşünceliydim. Düşündüğüm şeylerden biri ikizimin bir erkek arkadaşı olmasıydı. İkimizin de aynı yönelime sahip olması fikri oldukça komik geliyordu. Öyle ki kendimi, eğer birbirimizden hiç ayrılmasaydık başımızdan geçebilecek senaryoları düşünmekten alıkoyamıyordum. Mesela Atlas'la oturup erkekler hakkında konuşur, yoldan geçen yakışıklı ve kaslı çocukları falan keserdik muhtemelen. Hatta muhtemelen değil, bence bunu kesin yapardık. Bu hayalin düşüncesi her ne kadar pembe görünse bile, elimizden çekilip alınan, yaşayacak olduğumuz onca fırsattan biri olduğu gerçeği kalbimi hala biraz ağrıtıyordu. Hayat bize gerçekten de oldukça acımasız davranmıştı.

  Sessiz bir iç çekişle gözlerimi önümdeki kahvaltı tabağımdan kaldırıp düşüncelerimi dolduran ikinci şeye çevirdim. Çatılmış kaşlarına rağmen oldukça sakin görünüyordu. Gök mavisi gözleri tabağında, düşünceli bir şekilde ağzındaki lokmasını çiğniyordu. Bakışlarımı gözlerinden ayırıp, lokmasını her çiğneyişinde kasılan çene kaslarına kaydırdım. Oradan çenesindeki ufak sakal tutamına indirip, ardından hafif oynayan, içtiği meyve suyundan dolayı ıslak ve parlak görünen dudaklarına çıkardım. Dudakları her nasılsa bana onu bulduğum ilk günü hatırlatmışlardı. O geceden kareler hala sanki dün yaşanmış gibi gözlerimin önünden geçerken benim dudaklarım da otomatik olarak yukarı doğru kıvrılmışlardı. Eğer o gece önümde oturan bu iri adamı evime almasaydım hiç şüphem yok ki eski monoton hayatıma devam edecek, ve-

  Gustav'ın mavi irisleri aniden benim onun dudaklarının üzerinde düşüncelere dalmış yeşillerime döndüklerinde irice açtığım gözlerimle bir süre far ışığına yakalanmış geyik gibi boş ona geri baktım. Onu izlerken yakalanmanın şokuyla dudaklarımı terk eden gülümsemem onunkilerde şekil alırken ne yaptığımın farkına vardığımda hızla gözlerimi kaçırıp başımı önüme eğdim. Sıcak kan yanaklarıma hücum ederken bakışlarının hala üzerimde olduğunu hissedebiliyordum. Gülümsemişti. Bu içten bir gülümseme miydi yoksa benimle alay mı ediyordu? Onu tanıdığım kadarıyla benimle alay etmezdi. Ama onu ne kadar tanıyordum ki? Şimdi sadece onun değil, sanki masadaki herkesin gözleri bana çevriliydi. Alnımda başlayan iri bir ter damlası burnuma doğru akarken sertçe yutkundum. Bunun dışında parmağımı bile oynatamıyordum.

 İşkence gibi geçen ve saatlerce sürmüş gibi hissettiren bir kaç saniyelik bu tuhaf olay gözümün kenarıyla görebildiğim Charlize'in Gustav'a başıyla kısa bir işaret vermesiyle son bulmuştu. Tam rahat edeceğim derken karşımda oturan uzun boylu adam yerinden kalkıp, masanın etrafından dolanarak bana doğru adımlamaya başladığında sıcak kan artık kulaklarıma kadar ulaşmıştı. 'Çok yaklaşmasın, lütfen daha fazla yaklaşmasın' içimden, tıpkı bir dua gibi tekrarladığım cümleme rağmen tam dibime gelip, kulağıma eğilmişti. Sıcak nefesi, zaten ısınmış deriyi iyice yakıyordu.

"Yemeğini bitirdiysen çıkalım."

 Masadaki her kafa bu sefer gerçekten de benim olduğum tarafa dönmüştü. Nefesimi tutmuş bir vaziyette tekrar sert bir şekilde yutkunup, aceleyle başımı aşağı yukarı salladım. Bununla birlikte Gustav bir iki saniye daha yanımda durup, ardından yerinde doğrulmuş ve kapıya doğru yürümeye başlamıştı.

INCOGNITO (BxB)  - Tamamlandı (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin