YİRMİ DOKUZ

481 51 12
                                    

700 Kelime. İyi okumalar...

Danny:

 Benjamin'in gizli evinin önüne vardığımızda saat sekiz buçuğa geliyordu. Başımı dayadığım camdan kaldırdım ve yanımda oturmuş dikkatle beni izleyen adama dönüp hafifçe gülümsedim. Gruptaki herkes Elena Derevko ve grubuyla çatışmak için gönüllü olunca Benjamin de beni koruyacak biri olması gerektiğini öne sürüp, her ihtimale karşılık yanımda bana göz kulak olacak biri eşliğinde gizli evlerinden birine götürülmem gerektiğini önermişti. Charlize bu fikri duyduğunda karşı çıkmamış, kabul etmişti. Bense olayların dışında bırakılmak her ne kadar moralimi bozmuş olsa da peki demiştim. Bunu kabul ederken aslında amacım Gustav'la boş vakit geçirme fırsatı bulacağımı düşünmemdendi. Bir haftadır kendini benden uzak tutup, konuşmak istediğim her seferinde benden kaçıyordu. Reddedildiğimin farkındaydım. Bu canımı olması gerekenden daha fazla yakıyordu. İlgiden yoksun yetişmiş bir birey olarak bana azıcık ilgiyle yaklaşan birine bağlanıveriyordum. Bu, nefret etsem bile değiştiremediğim bir huyumdu. Gustav'a olan bağlılığımsa daha farklı bir şeydi. Ona gerçekten güvenip içimi açmış, gardımı indirmiştim. Evet biliyorum çok hızlı davranmıştım ama kendim ve ailem hakkında bir yığın bilginin bir anda omuzlarıma binmesiyle zaten savunmasız bırakılmıştım. Tıpkı bir güve gibi en yakın ışık kaynağına uçmaktan kendimi alıkoyamamıştım. İhtiyacım olan tek şey biraz sıcaklıktı. 

 Olaylar böyleyken ondan en azından özür dileyecek bir fırsatımın olabileceğini düşündüğümden teklifi hemen kabul etmiştim. Ne kadar şansım olur bilmiyordum. Tek umduğum ondan özür dileyip en azından benimle yeniden konuşabilmesini sağlamaktı. Ona birkaç günde bağlanmıştım. Unutması da birkaç günü bulur diyordum ancak sandığımın aksine durum her geçen gün daha da zorlaşmıştı. Kendimi her gün ona yakın olmak için bahaneler ararken bulmaya başlamıştım. İstenmediğimi bile bile çabalamak midemi bulandırsa da, kendimden tiksiniyor olsam da buna engel olamıyordum. Beni saklayacağı bir yere götürdüğünde ona bu düşüncelerimi nihayet açık açık söyleyebilecektim. Fakat gel gör ki kader yine bana sırt dönmüştü. Charlize beni koruma görevini Ben'e vermişti. Benjamin iyi bir çocuktu. Ancak... Yanımda olmasını istediğim kişi o değildi.

"Ne düşünüyorsun öyle ya?"

 Bana gülümseyen adama kaşlarımı kaldırdım. Yüzümden o kadar belli oluyor muydu yani?

"Hiç" Biraz düşünüp, ruh halimi çok belli etmediğini umduğum bir ses tonu ve dikkatle seçtiğim kelimelerle "ya aslında..." diye başladığım bir cümleyle Gustav'la alakalı bir şey soracağım sırada karar değiştirip kendimi düzelttim "ya da neyse boş ver".

 Ben bir süre yüzümü inceledikten sonra uzanıp omzumu okşadı.

"Gustav değil mi?"

 Şaşkınlıkla açılan ağzımla onu yalanlayamadan beni dudaklarıma koyduğu parmağıyla susturdu.

"Ona bakışından zaten her şey anlaşılıyordu. Ondan hoşlanıyorsun değil mi."

 Yenilgi yüklü bir oflamadan sonra omuzlarımı düşürüp gözlerimi önümüzdeki, farların aydınlattığı çakıl yola çevirdim. İnkar etmenin bir anlamı yoktu. Adamın konuşma şeklinden zaten her şeyin farkında olduğu aşikardı. Hem inkar etmeye çalışsam ve onu inandırsam ne olacaktı ki? Elime ne geçecekti? Hiçbir şey!

"Bak Danny seni seviyorum biliyorsun."

 Birden konuyu böyle değiştirmesini tuhaf bulduğumdan sorgular gözlerimi ona çevirdim. Nereye varmaya çalıştığını merak ediyordum.

"Gustav da sen de benim arkadaşımsınız."

 Başımla devam etmesini işaret ettim.

"Söylemek istediğim şu ki ne senin, ne de onun üzülmesini istemiyorum."

 Kaşlarımın çatılmaya başladığını hissediyordum. Varmak istediği nokta her neyse hoşuma gitmeyecek bir şey olduğunun bilincindeydim.

"Gustav... Gustav benim kardeşim gibi. Hepsi öyle." 

  Derin bir nefes alıp verdi. Sesi konuşmaya devam ettikçe kısılıyordu.

"Onlar benim ailem!"

  Ay ışığının aydınlattığı gözlerinin dolduğunu görebiliyordum.

"Ama Elena Derevko istediğini bir şekilde alıyor. Alamadığındaysa..." Başını eğip burnunu çekti. "Rebecka'ya olanları bildiğini var sayıyorum."

  Sertçe yutkundum. Rebecka'ya olanların konumuzla alakası neydi hala çözememiştim.

"Benjamin," ona ilk defa tam adıyla hitap ederek söze başladım. "Ne demek is-"

"Senin yapabildiğin şeyden haberim var Danny."

  Titrek bir soluk alıp veren adam bir şey söylememi beklermişcesine susmuştu. 

  Kuruyan boğazımı temizleyip, gür çıkarmaya çalıştığım bir sesle konuştum. "Evet!"

"Charlize ve Gustav'ı gizlice dinledim. Senin... Yeteneğini de böyle öğrendim." Tekrar durup burnunu çekti. "Elena seni ele geçirene kadar durmayacak ve önüne çıkan herkesi öldürecek..." Kafasını sertçe iki yana salladı. "Onun ailemden başka bir bireyi daha incitmesine izin veremem."

  Başını kaldırıp, yaşlarla ıslanmış olmalarına rağmen kararlılıkla bakan gözlerini benimkilere dikti. "Gustav seni seviyor Danny. Bu yüzden hiçbir zaman yapması gereken şeyi yapacak gücü olmayacak."

   Ben'in gözlerine bakarken bir şeylerin yolunda gitmediğini anlayabiliyordum. Bu yüzdendir ki ona cevap vermek için ağzımı bile açma gereği duymamış, onun yerine elimi arkaya atıp, elimle onun görmeyeceğini umarak aracın kapısını açacak kolu aramaya başlamıştım. Kalbim kulaklarımda atıyordu. Tişörtüm terleyen sırtıma yapışmış, düşüncelerim tek bir şeye odaklanmışlardı. Bu araçtan ve Ben'den hemen uzaklaşmalıydım.

"Özür dilerim Danny. Yapılması gerekeni yapmak zorundayım."

 Ben, belinden çıkardığı silahı yüzüme doğrultup mırıldandı.

.

.

.

Bölümde konu bakımından değişiklik yaptım bilginize

INCOGNITO (BxB)  - Tamamlandı (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin