YİRMİ ÜÇ

564 63 14
                                    

UZUUUN BİR ARADAN SONRA... 23. BÖLÜMM

930 Kelime

İyi okumalar...

Gustav:

Danny'nin küçük bedeni geri geri gelip sonunda göğsüme çarptığında iç güdüsel olarak elimi omzuna atıp hafifçe sıktım. Temasımdan kaçmamış, tersine kasılmış vücudunu benimkine daha da bastırmıştı. Boştaki elimle de onu sakinleştirmek için omzunu okşarken karşımdaki adama uyarı dolu bir bakış attım. Çocuğun iri cüsseli erkeklere karşı nedenini bilmediğim bir korkusu vardı. Karşımdaki adam ikizinin sevgilisi olabilirdi orası beni ilgilendirmezdi ama benden daha uzun ve biraz daha yapılıyken ondan korkmaması saçma olurdu zaten. Adamın gözlerinde ona zarar vermek namına bir kıpırtının olmaması umurumda değildi. Çocuğa daha fazla yaklaşmasını istemiyordum.

Sessiz bakışmamızdan ve Danny'nin bana sokulmasından anlamış olacak ki adımlarını durdurup biraz düşündükten sonra çömelerek elini çocuğa uzattı.

Danny her ne kadar rahatsız görünüyor olsa da birkaç saniyelik beklemenin ardından kendine uzatılan eli tutup sıkmıştı. Saçma olduğunun farkındaydım, ancak kendimi çocuğu bir yabancıyla el sıkışan bir baba gibi hissetmekten alamıyordum. Buna rağmen içimden her ne kadar Danny'yi tutup çekmek gelse de bir şey yapmamıştım. Aramızdaki buzları yeni yeni kırmaya başlamıştık. Yanlış bir hamlem onu benden temelli uzaklaştırırdı.

"Danny." Adam elini sıkarken konuşmaya başladı. "Atlas'ım seninle tanışmayı çok isterdi." Sesi sonlara doğru kısılmıştı.

 Bana yaslı duran çocuk adamın bu söylediklerine bir cevap vermemişti. Onun yerine, ben merakla olacakları beklerken beni çok şaşırtan bir hareket sergilemişti. Yaptığı şey benden uzaklaşıp kollarını adamın boynuna dolamaktı.

Alt dudağımı dişlerimin arasına alıp ısırırken bir eliyle Danny'nin sırtını, diğer eliyle de saçlarını okşayan adamı gözümü bir saniye bile ayırmaksızın izlemeye başladım. Çocuğun ona bu kadar kolay alışmış olması tuhafıma gitmişti. Çenem sıktığım dişlerimden dolayı ağrırken yumruk haline getirdiğim ellerimi ceketimin ceplerine tıkıştırdım. Benim o kadar çabalayıp ta ancak elde edebildiğim güveni bu adam birkaç dakika içinde hiçbir şey yapmadan kazanıvermişti.

Adam burnunu çocuğun saçlarına gömdüğünde ciğerlerimdeki tüm havayı burnumdan dışarı verip, sinirlerimi bozan bu tuhaf manzaraya daha fazla dayanamayarak arkamı döndüm. Gözlerim direkt beni izleyen Charlize'in gök mavisi irisleriyle kesişmişlerdi. Omuz silkip büyük adımlarla odanın karşısındaki, kısa siyah saçlı kadının pekte etkilenmemiş bir ifadeyle şarabını yudumladığı koltuğun yanındakine kuruldum.

"Artık iş konuşmaya başlasak mı ne dersiniz?"

Charlize yoğun havadan bunalmış gibi bir sesle odaya doğru konuşunca kısa saçlı kadın ona bir bakış atıp mırıldandı.

"Bu pilici sevdim."

.
.

Kardeşinin sevgilisine sarılma işi biten Danny nihayet gelip yanıma oturduğunda elimle dizini patpatladım. Bunu yapmam üzerine başını kaldırıp iri yeşil gözlerini bana çevirdi. Burnu kızarmıştı ama gözleri kuruydu. 

"Kimseden ses çıkmıyor bari açılışı ben yapayım."

Katya sigarasını küllükte söndürüp (bu gidişle hikayemi okuyan kızlardan çoğu kadın karakterlerime aşık olacak anasını satayım.) bitmek üzere olan kadehi elinde ayağa kalktı.

"Bakalım... Burada bulunma amacınız en büyük kardeşim Elena'yı alaşağı etmek."

Anna araya atladı.

"Bir de Irina tabi. Atlas'ı-" Cümlesini yarıda kesip, William'a kısa bir bakış attıktan sonra devamını getirdi. "Atlas'a yaptığı şeyden sonra yanına kaçabileceği tek kişinin Elena olduğunu düşünüyorum."

  Karşı koltukta oturan William'ın gözleri Irina'nın adının geçmesiyle kararmış, sakin yüzü öfkeli bir ifadeyle kasılmıştı. Bu adamın kötü yanına denk gelmek hiç hayra çıkmazdı.

Katya Anna'ya bakıp tek parmağını kaldırarak onu durdurdu.

"Hayatım, Elena kendi başına bile oldukça tehlikeli biri. Yanında bir de kendi adamları ve senin tahmin ettiğin kadarıyla Irina da olursa," keskin bakışlarını her birimizin üzerinde gezdirdi. "bariz bir şekilde kendi mezarınıza yürümüş olursunuz."

 İnce dudakları anlattıklarından sadistik bir zevk alıyormuş gibi kıvrılmış kadın, kimseden ses çıkmayınca bakışlarını bu sefer Danny'e çevirdi.

"Kardeşin özel bir çocuktu biliyorsun değil mi?"

Konuyu neden buraya çevirdiğine bir anlam verememiştim. Sorgu dolu bakışlarımı kadınınkilere diktiğimde beni tamamen görmezden gelip Danny'yi izlemeyi sürdürdüğünü görünce yanımdaki çocuğa dönüp yüzünde rahatsız olduğuna yorulabilecek bir kıpırtı aradım çünkü biliyordum ki ufacık bir sinyalle bile onu kapıp bu kadının bakışlarının delemeyeceği bir yere taşıyabilirdim. Fakat orada görebildiğim tek şey kararlılıktı. Çattığı kaşlarıyla kendini izleyen kadına cesur bir şekilde karşılık veriyordu. Apaçık bir gerçekti ki kadın Danny'nin de zihniyle bir şeyleri uçurup uçuramadığını teyit etmek istiyordu.

Danny buna cevap olarak bakışlarını Katya'dan ayırmadan sol elini kadının elinde tuttuğu bardağa doğru kaldırdı. Bardağın içindeki sıvı Danny'nin bu hareketiyle çalkalanmaya başlamıştı. Dikkatini çekmiş olacak ki Katya da baskıcı bakışlarını çocuğun üzerinden çekip bardağa çevirdi. İnce camın içindeki sıvı bir süre çalkalandıktan sonra yavaş yavaş yukarı doğru kalkmaya başladığında  kadının yüzündeki şaşkınlık ifadesi oldukça barizdi. Danny bu kadarının yeterli olduğuna kanaat getirince elini indirdi. Sıvı, yer çekiminin gücüyle bardağın içine geri düşüp bir süre çalkalandıktan sonra dinginleşmişti.

"Bu baya işimize yarar bak."

  Katya'nın sırıtarak dile getirdiği bu cümleyle Danny başını sertçe iki yana salladı. "Hayır Katya. Tek yapabildiğim ufak nesneleri hareket ettirebilmek. Bununla size ne kadar yardımcı olurum bilinmez."

Anna tekrar araya girdi.

"Kendini bu kadar küçümseme Danny. Salonun duvarlarındaki yarıkları kimin oluşturduğunu unutuyorsun galiba."

Çocuk başını tekrar iki yana salladı.

"Hayır." Nefes alışı hızlanmış, ufak elleri yumruk halini almışlardı. "Olayın içine duygularımı kattığımda kontrolü kolaylıkla kaybediyorum. Böyle bir senaryoda sadece düşmana değil size de zarar vermiş olurum."

Katya elinin tersiyle havayı dövermiş gibi bir hareket yapıp burnunu kırıştırarak sözü devraldı.

"Atlas gözümün önünde üç kişiyi oyuncak bebek gibi sağdan sola fırlatabiliyorduysa bunu pekala sen de yapabilirsin."

Danny kaşlarını çatıp "hayır" diye hırladı. "Ben Atlas değilim."

Her an ağlayacağını falan sanıyordum. Fakat yüz ifadesi bunun tam aksini işaret ediyordu. Dişlerini sıkmış, kaşlarını neredeyse birleşecek kadar çatmıştı. Bir şeylerden korktuğunun farkındaydım ancak bunu sorgulamanın ne yeri ne de zamanıydı.

Katya başka bir şey söylemek için ağzını açtığında elimi kaldırıp onu susturdum. Çocuğun üzerine daha fazla gitmesini istemiyordum.

"Ben ve grubumda eli silah tutan her birey Elena Derevko ve grubunu çökertmek için hazır bekliyor." Odadaki herkesle tek tek göz teması kurup devam ettim. "Sizin de yardımınızla bu beladan temelli kurtulabiliriz. Danny'yi bu işin dışında kalacak."

William boğazını temizleyip soğuk bir sesle konuştu.

"Çocuğun dahil edilmemesini doğru buluyorum."

 Onu Charlize ve Anna izlediğinde her birine minnet dolu bir bakış atmıştım. Katya oy birliğiyle yenildiğini gördüğünde omuz silkip yerine geri oturdu.

"Peki dediğiniz gibi olsun. Ama sizi uyarıyorum. Elena bu güne kadar gördüğünüz her şeyden daha tehlikeli."

*

1  bin olduk nihayet (:


INCOGNITO (BxB)  - Tamamlandı (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin