3

1.3K 32 17
                                    

Bir an önce buradan çıkmalıydım. Kapıyı kapatır kapatmaz yataktan kalktım. Olabildiğince sessiz olmaya çalışıyordum. Elime ilk geçen kazak ve pantolonu üzerime geçirdim. Küçük bir çantaya birkaç kıyafet koydum.
Ne kadar da aptaldım! Aptal Deren, aptal Deren, aptal Deren...

Pencereden dışarı baktım. Arabası duruyordu. Neden hala gitmemişti?

Dün gece olanlar, kelepçeler bende bir şeyleri tetiklemiş, sabah uyandığımda eski Deren'e dönmüştüm. Her şey o kadar netti ki. Aptal gibi merdivenlerden düşmüştüm. Aptal gibi bana yaptıklarını unutmuş, onu sevmiştim. Her dediği şeye inanmıştım.
Onsuz dışarı çıkmama bile izin vermiyordu, nasıl olur da hiç sesimi çıkarmadan dediklerini yapmıştım? Neden en ufak bir şüphe duymamıştım?

Bir süre bekledikten sonra tekrar pencereye baktım. Arabanın hızla uzaklaştığını gördüm. Ne olur ne olmaz diye sessizce kapıyı açtım. Yavaşça merdivenlerden indim. Aşağı koridora baktığımda kimse yoktu.
Hızla ayakkabılarımı giydim. Eve son bir kez baktım. Bu evde yaşadıklarım gözlerimin önünden hızlıca geçti, bununla beraber ne kadar aptal olduğum gerçeği tekrar yüzüme vurmuştu. Sinirle kapıyı açtım.

"Deren?"
"Berkan?"
Soruma cevap vermeden devam etti.
"Nereye böyle?"
"Şey, alışverişe çıkacaktım."
"O çantayla?"
"Evet. Birkaç eşya aldım."

Bu kadar saçma bir bahaneyi nereden bulmuştum? "Birkaç eşya aldım."

"Peki, beraber gidelim."

"Şey... Yalnız gidersem daha iyi olur."
"Neden?"
"Sen varken rahat alışveriş yapamıyorum."

Ama önünde soyunabiliyorsun dedim kendi kendime içimdeki gerginliği söndürmeyen çalışırken.

"Olmaz."
"Peki, yürüyüşe çıksam?"
"Olmaz. Bensiz bir yere gitmeni istemediğimi biliyorsun."
"Peki neden?"
"Tehlikeli insanlar var. Sadece seni korumaya çalışıyorum."
"Kim?"

Soruma cevap vermeden beni eve yönlendirdi.

"Ne oldu da bu kadar meraklı oldun birdenbire?"
"Hiçbir şey, öylesine soruyorum. Akşam görüşürüz." dedim gerginlikle ona sarılırken.
"Görüşürüz tatlım."

Normalde yanağıma öpücükler kondurur öyle giderdi. Bu sefer bana verdiği tek şey küçük bir gülümsemeydi.

Şimdi ne yapacaktım? Elimdeki çantayı odaya bıraktım. Kaçmaya çalışmayacaktım. Bu hatayı tekrar yapmayacaktım. Sadece rol yapmam gerekiyordu. Onu seviyormuşum gibi... Bu kısımda rol mu yapmalıydım , yoksa gerçekten öyle mi hissediyordum, pek emin değildim. Birkaç aydır içimde ona karşı birtakım hisler oluşmadı desem kendimi kandırmış olurdum.

Sabah üzerime geçirdiğim uyumsuz kıyafetleri değiştirdim. Aşağı inip kahve koydum. Günlük rutinimi yapmaya koyuldum. Kitap okudum, spor yaptım, bir şeyler izledim. İşte birkaç aydır hayatım bunlardan ibaretti. Ne bir yapacak işim, ne de okuyacak bir okulum vardı. Arada Berkan'la yemeğe, alışverişe, gezmeye çıkıyorduk sadece. Dış dünyayla iletişimim bundan ibaretti. Aşk bu değil miydi zaten? Sadece onu görmek, kendi dünyanı onun çevresinde şekillendirmek? Ne diyorum ben diyerek sıyrıldım bu saçma düşüncelerden. Onu sevemezdim, kalbim aksini söylese bile.

Akşam eve geldiğinde ona sarılacak, öpecek, "Günün nasıldı?" diye soracak ve beraber yemek yiyecektik. Her şey normal olmalıydı. Fakat buradan kaçacaktım, bir yalancıyla yaşayamazdım. Bana yaptığı işi bile söylemeyen bir adam, beni kaçıran, zorla evlendiren adam. Ve benim aşık olduğum adam. Aptallığım gözlerimin önüne seriliyordu, ona aşık olduğumu kendime itiraf etmek acınasıydı.

Saat 19.50 idi. Berkan birazdan evde olacaktı.
Banyoya girdim. Kendi yansımama bakmak bana her zaman güç verirdi.

"Sakin ol. Yapabilirsin. O senin kocan, onu çok seviyorsun. Tek yapman gereken normal davra-"

Kapı hızla açılmıştı.

"Tatlım burada mıydın? Seni arıyordum."
"Hı? Evet." dedim kendime çekidüzen verirken.
"Sesler duydum, ne yapıyordun?"
"Hiç, şarkı mırıldanıyordum."
"Neyse, gitmemiz gerek. Birkaç eşya al."
"Ne, nereye?"
"Tatlım soru sorma. Hızlı ol." dedi ve hızlıca dudağıma bir öpücük kondurduktan sonra telaşla aşağı indi.

Berkan'ın bağırışlarından telefonla konuştuğu belli oluyordu.

Nereden çıkmıştı şimdi bu? Nereye gidiyorduk?

Söylediği gibi hızla dolaptan birkaç eşya alıp aşağı indim.

"Nereye gittiğini öğren."
Karşısındakinin cevabını duyduktan sonra boynundaki damarları belirginleşmişti.
"Bul o zaman!" dedi ve şiddetle telefonu kapattı.

Yeni gelmiş gibi görünerek elimdeki çantayı yere koydum.

"Hazır mısın?"
"Evet."

"Elimi tut." işaretiyle elini tutmamla hızla dışarı çıkmamız bir olmuştu.

Çantayı bagaja koyduktan sonra arabayı son sürat sürmeye başladı.

Gergindim. Yüzüme bile bakmıyordu, tek yaptığı yola odaklanmaktı.
Nereye ve neden gidiyorduk?

"Berkan?"
"Efendim tatlım."
"Nereye gidiyoruz?"
"Tatile."
"Tatil mi, nereden çıktı?"
"Sürpriz."
"Benden buna inanmamı beklemiyorsun herhalde?"
"Deren araba kullanıyorum, inince konuşuruz."
"Hayır, şimdi konuşacağız."
"Tatile gidiyoruz."

Hiçbir şey söylemeden yüzümü sağımda kalan cama doğru çevirdim.
Beni aptal yerine koymasına dayanamıyordum.

"Gideceğimiz yere varınca anlatacağım, söz."

Hiçbir şey söylemeden dışarıyı seyretmeye devam ettim. Gideceğimiz yere varınca ne söyleyecekti ki? Gerçekleri mi, hayır. Yine bir yalan uyduracaktı. Neden mi, çünkü ona inanan bir aptal vardı. İnanan mı, inanmak isteyen miydim bilmiyordum. İnsan aşık olduğu kişiye körü körüne inanmak istemez mi?

***

Sınır koymaya karar verdim ama korkuyorum cösşxkalx
15 oydan sonra yeni bölüm gelecek ❤️
1 yıla falan 15 olur herhalde :D

TATLIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin