"Sence de artık hayatına devam etmenin vakti gelmedi mi?" dedi Selin Arda'ya yanaşarak.
"Selin, git başımdan."
"Ben sadece yardım etmeye çalışıyorum."
"Yardım mı etmek istiyorsun?! Deren'i geri getir!"
"Deren de Deren! O gitti, seni, beni, her şeyi bırakıp gitti! Kabullen artık! Büyü biraz!"
"Selin, git diyorum."
"Gitmeyeceğim. Seni seviyorum anlasana."***
Dün gece beraber, sarılarak uyumuştuk. Sarılmak, ona yakın olmak, nefesini hissetmek, ona karşı koymamı, uyumamı ne kadar güçleştirse de bir süre sonra uyuyabilmiştim. Güneş yüzüne vuruyor, saçları parlıyordu. Kıpırdanmasıyla hemen arkamı döndüm. İlk günden onun sapığı olduğumu düşünmesini hiç istemezdim.
Biraz sonra kalkmıştı. Yüzüme baktığını hissedebiliyordum.
Usulca "Berkan." demişti. Daha fazla karşı koyamadan gözlerimi açtım.
"Uyanmışsın."
"Evet." hala uykuluydu.
"İyi uyudun mu?"
"Evet." dedi gözlerini ovuşturarak.
Ayağa kalktı. Utanmış görünüyordu.
"Şey, banyo nerede?"
Yataktan kalkıp elinden tuttum. Onu banyoya götürdüm.
"Burası."
"Söylemen yeterliydi." dedi gülerek.
Gülümsemekle yetindim. İçimde neler olup bittiğini bilmiyordu. Onun yanından bir an bile ayrılmak istemiyordum. En son onu yalnız bıraktığımda olanlar olmuştu. Bir daha ona zarar gelmesine asla izin vermeyecektim.Kapıyı tıklattım.
"İyi misin?"
"Evet. Sadece biraz başım dönüyor."
"Gelmemi ister misin?"
Onun cevabını beklemeden içeri girmiştim.
Klozetin üzerine oturmuş, başını tutuyor, ayağa kalkmak için güç toplamaya çalışıyor gibi görünüyordu."Neden beni çağırmadın?"
"Endişelenmeni istemedim. Ben iyiyim."
"Gel buraya."
Kolunu omzuma attıktan sonra onu tekrar odaya götürdüm.
Yatağa uzandı. Kaşları çatıktı.
"Açlıktandır belki?"
"Belki."
"Geliyorum hemen."
Aşağı inip bir şeyler hazırladım, yukarı çıktım.Kahvaltısını yaptıktan sonra biraz daha iyi olmuş, aşağı inmiştik.
"Bana ne olduğunu anlatacak mısın?"
Bunu sormak için sabırsızlandığı belliydi.
"Şimdi mi?"
"Evet, şimdi."
Ne diyeceğimi hiç düşünmemiştim. Biraz düşünmem gerekiyordu.
"Evet, bekliyorum?"
"Üzgünüm, olanları hatırlayınca biraz duraksadım."
Bana sımsıkı sarıldı.
"Sorun değil."
"Düştün. Merdivenlerden."
Düştüğü an gözlerimin önünden gitmiyordu.
"Nerede, nasıl?"
"Koşuyordun."
"Neden?"
"Hastanedeydik. Koşuyordun."
"Nereye?"
"Kaçıyordun."
Gözlerimi kaçırıyordum. O ise bana dikkatlice bakıyordu.
"Eski sevgilinden."
Biraz şaşırdı.
"Kim?"
"Arda. Arda Barlık."
Bu isim, onda derinlerde yatan bir şeyi uyandırmış olmalıydı ki kaşlarını çattı.
"Hatırlıyor musun?"
"Hayır, sanırım. Neden kaçıyordum, neden hastanedeydik, anlamıyorum. Daha açık olur musun?"
"Tekrar beraber olmak istiyordu. Sen de istemeyince zorla götürmeye kalkmıştı. Hastanedeydik, çünkü vurulmuştun."
"Ne?"
"Evet. Kazaydı, seni ben vurdum."
En azından bu konuda dürüst olmam gerekiyordu. Onu ben vurmuştum. Kendimi asla affetmeyecektim. Doğruyu bilmek onun hakkıydı. Ne tepki verirse versin bunu söylemem gerekiyordu.
Bir süre durdu.
"Nasıl oldu?"
"Anlatmasam?"
"Peki. Sana güveniyorum."
"Emin misin?"
"Evet eminim." dedi gülümseyerek.
Söyledikleri beni ne kadar mutlu etse de onun bana kızmaması daha da suçlu hissetmeme sebep olmuştu.
Ona sımsıkı sarılmakla yetindim.***
7 ay önce
"Emre, yardım et."
"Ne oldu, iyi misin?!"
"Beni boşver. Siktir! Deren'i aldı. Peşlerinden gitmemiz gerek!""Emre!"
Bu, Deren'in sesiydi. Fakat az sonra asansörde kaybolup gitmişti.Emre yetişememişti. Arda'yla merdivenlere yöneldiler. Arda'nın yüzü, elleri kanlar içindeydi.
Hastane bahçesine çıktıklarında birkaç kişi vardı, fakat hiçbiri Deren değildi.
"Ayrılalım."
"Tamam. Sen şu tarafa bak."Çok uzaklaşmış olamazlardı.
Arda biraz yürüdükten sonra 2 silüet gördü. Onlar mıydı? Evet evet onlardı. Sarılıyorlardı? Dudağından akan sıcak kanın tadını alabiliyordu.
Emin olmak için biraz daha yaklaştığında Deren'in ona nasıl baktığını gördü. Aşıklar mıydı? Deren "Beni ondan kurtar." dememiş miydi? Şimdi de sarılıyorlardı?
Adım atacak gibi oldu. Yapamadı. Arkasını dönüp gitmeliydi belki de? Deren'i bir daha görmemek üzere. Arkasını döndü. Fakat son kez ona bakmak istedi. Bakamadı. Kalbi kırılmıştı. Şimdiye kadar onu avutacak bir şeyler olmuştu, Deren'i Berkan'ın zorla tutması gibi. Fakat şimdi kendine inandırdığı tüm yalanların gerçekliği silinmişti. Deren isteyerek onunla gitmişti.
Arkasını döndü. Bir daha geri dönmemek üzere.***
"Her şey hazır mı?" dedi endişeyle.
"Evet efendim."
"Bugün neler yaptı?"
"Normal bir gündü efendim."
"Mutlu muydu?" burnundan soluyordu bunu söylerken.
"Evet efendim."
"Gidebilirsin."Oturduğu yerden kalktı. Ofiste bir o yana bir bu yana gidiyordu.
"Olmaz, hayır hayır. Yapmamam gerek."
İçi içini yiyordu. Her şey tekrarlanacak mıydı? Buna hazır mıydı? Kalbini sevdiği bir şeyle bürümeye, kırılmaya, bakmaya, incitmeye...
Onu son gördüğü anı hatırlamaya çalıştı. Yüzünü mü unutmuştu? Yoksa kalbi hatırlamaktan çekiniyor muydu?İçi gece kadar karanlık, dışı ay ışığı kadar aydınlıktı. Mutlu değildi. Tutsaktı. Ona tutsaktı. Kalbi onun sarmaşıklarıyla sarılmıştı. İçinden çıkamıyordu. İstiyordu, ama yapamıyordu. Belki de sarmaşıklar dikenliydi? Bunun adı aşk mıydı? Belki, belki de değildi. Ne olursa olsun, bundan kurtulmak istiyordu.Nihayet ofisten çıktı. Etrafa göz gezdirdi. Her şey ne kadar da normaldi? Onun içinde fırtınalar kopması kimsenin umrunda bile değildi.
Hızlı adımlarla arabasına doğru yürüdü. Bir an önce gitmek, ona kavuşmak istiyordu. Her şey mükemmel olmalıydı. Aklında binbir türlü soruyla arabaya bindi. Kitabı eline aldı. Her okuduğunda onu mutlu ederdi bu kitap.
"Hiç görmediğim bir güzelliğe sahipti. Fakat beni ona bağlayan kesinlikle bu değildi. Kalbi yüzüne mi yansımıştı? Böyle bir şey varsa tabii. Tatlımdı o benim. Yasak ama içimde hep bir "istek" olarak kalacak şey idi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TATLIM
Teen FictionBenim için bir zindanda, benimle takıntılı bir adamla. Onun kirli oyunlarından sağ çıkabilecek miyim? Yoksa bunu başkası mı sağlayacak? *** Şiddet, zorlama, cinsellik, argo içerebilir. Bunları bilerek ok...