Başlıyor

4.3K 95 7
                                    

Neredeyim? Burası neresi? Ah, başım. En son parktaydım. Hmm? Biraz düşündükten sonra neler olduğu birden aklıma geldi. Panikledim. Neden bağlıyım?! Bir sandalyeye bağlıydım. Bileklerim acıyordu.

Kocaman bir odadaydım. Odada ben ve sandalyeden başka hiçbir şey yoktu. Çok karanlıktı, hiçbir şey göremiyordum.

"İmdat!!!"

Ağzımdan sadece bu çıkabilmişti. Hemen sonra ayak sesleri duydum. Pat pat pat. Birden ses kesildi. Kapı açıldı. Kapının açılmasıyla içeriye biraz ışık doldu. Gözlerimi kırpıştırdım. Görebiliyordum. Aynı zamanda gördüklerime inanmakta zorluk çekiyordum. Kekelemeye başladım.
"Burada ne arıyorsun?" gözlerimden yaşlar akıyordu.
"Özür dilerim." sesi soğuktu. Hiç onun alaycı sesi gibi değildi. Tanınmıyordu. Elinde bir mendil vardı. Bana doğru yaklaşıyordu. Çırpındım. Bir o yana bir bu yana. Nafile. Çoktan bayılmıştım.

Tekrar gözlerimi açtığımda bu sefer daha farklı bir yerdeydim. Büyük bir yataktaydım. Oda çok büyüktü. Hiçbir yerim bağlı değildi. Etrafıma bakındım. Hala şokun etkisindeydim. Gerçekten bana bunu yapabilecek kapasiteye sahip miydi? Neden ona güvenmiştim ki? Yoksa rüyada mıydım? Bu bir şaka falan mıydı yoksa? Düşüncelerimden sıyrıldım.

Kıpkırmızı yorganı üzerimden çektim, doğruldum. Üzerimde farklı kıyafetler olduğunu gördüm. Ellerimi Arda'nın verdiği kolyeye bakmak için boynuma götürdüm. Onun yerine boynumda sert bir şey hissettim. Kalın bir kemer gibi bir şeydi. Çıkarmaya çalıştım. Benden bir parçaydı sanki. Bir süre sonra vazgeçtim ve hemen kapıya yöneldim. Kapı kilitli değildi. Olabildiğince az ses çıkarmaya çalışıyordum. Kalbim küt küt atıyordu. Korkuyordum. Etrafı yokladım. Kimse yoktu. Sessizce merdivenlerden aşağı indim. İşte oradaydı. Dışarıya açılan bir kapı.

Adımlarım hızlanmıştı. Fakat ellerim kapı koluna uzanamadan başka bir el beni kolumdan yakalamıştı.

"Canımı acıtıyorsun!"

"Küçük hanım hiçbir yere gidemez."

Kibarca söylemişti bunu.

"Sen çıldırmışsın! Ne yaptığını sanıyorsun!"

"Bir şey yapmıyorum."

"Manyaksın sen. Duydun mu beni, manyaksın!"

Bir yandan gözlerimden yaşlar boşalıyordu. O ise hala kolumu sıkıca tutuyordu. İç çekti. Ağzını araladı.

"Neden anlamak istemiyorsun? Senin için yaptığım onca şeye rağmen neden beni sevemedin, neden?"

"Neden bahsediyorsun sen? Beni tanımıyorsun bile!"

"Ah-ha."

Yüzünde acı bir gülümseme vardı. Neredeyse ağlayacaktı. Tekrar konuşmaya başladı.

"Yürü."

Kolumdan çekiştire çekiştire beni yukarı çıkardı. Yatağa fırlatırcasına bıraktı.

"Cezanı çekeceksin. Duydun mu beni?"

"Ne cezası, neyden bahsediyorsun sen?" korkuyla ona bakıyordum.

"Onca yılın cezası."

Sözlerini bitirdi ve odadan hışımla çıktı. Kapıyı kilitlediğini duydum. Kapıyı zorladım. Lanet kapı açılmıyordu. Nolur bu bir kabus olsun, nolur. Ne yapacağım, ne yapacağım?! Neyden bahsediyor? Yemin ederim ki bilmiyorum. Ne cezası? Ne yaptım ben? Çığlık atmaya başladım. Duvarı yumrukladım.

"Çıkar beni buradan! Hastasın sen!"

Bir süre sonra bağırmaktan yorgun düşmüştüm. Bağırıp kendimi yormamaya karar verdim. Yatağa uzandım. Gözlerimi kapadım, bunun bir kabus olmasını diledim. Gözyaşlarım yatağı ıslatmıştı. Gözlerimi açtığımda birkaç saat geçmişti sanırım. Birden sesler duydum.

"Bunu yapmak istediğine emin misin? Başka yollar da var." bilmediğim bir erkek sesiydi bu.

"Eminim. Onu ilk gördüğümde ne oldu biliyor musun? Beni tanımadı bile. İnanabiliyor musun? Onu deli gibi seviyorum. Ama o ne yapıyor? Başkasını seviyor. Adımdan bile bihaber. Bunun neresi adaletli?"

"Sakin ol. Canını yakmak istemezsin değil mi?"

"İstiyorum. Hem de deli gibi."

Son cümleyi duyar duymaz dinlemeyi bırakmıştım. Kalbim patlayacakmış gibi atıyordu. Canını yakmak derken neyden bahsediyordu? Dudaklarımı yemeye başladım. Yapar mıydı?

Hemen etrafımı aradım. Sert bir şeyler bulmaya çalıştım. Bulduğum tek şey bedenime uygun kıyafetler ve iç çamaşırlarıydı. Bunları görünce daha da ürkmüştüm. Beni burada daha ne kadar tutmayı planlıyordu?

TATLIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin