Son?

1.8K 42 4
                                    

Bir çift elin beni sarsmasıyla uyandım. Gördüğüm yüz Arda mıydı? Yine zihnim bana oyun mu oynuyordu? Sesiyle her şey daha gerçekçi olmuştu.

"Deren, Deren! Benim Arda!"

Ağzımdan sadece "Hı?" çıkabilmişti. Sağımda bir kımıldanma gördüm. Berkan yavaş yavaş gözlerini açıyordu.
Benden önce davranıp ayağa kalktı.
Ben de kalkmaya çalıştım. Fakat acı içinde kıvranıyordum.

"Arda? Sen misin?" gözlerimi ovuşturdum.
Daha bir kelime edemeden önüme Berkan geçmişti.
"Deren, orada kal."
Sesinden anlaşıldığı kadarıyla gergindi. Arda gerçekten burada mıydı? Sakin kalamıyordum.
"Arda!"
"Sevgilim!"
Berkan'ı ittirerek yanıma gelmişti. Fakat Berkan onu kolundan yakalamıştı. Olabildiğince yüksek sesle bağırmaya çalışıyordum.
"Berkan bırak onu!"
"Onun burada bir işi yok!" dedi Berkan sinirli bir şekilde.
Bunu demesiyle Arda'nın, oldukça sert yumruğuyla savrulması bir olmuştu.
Burnu kanıyordu. Yere düşmüştü.
Biraz da olsa üzülmüştüm onun için.

"Deren? Kalkabilir misin? İyi misin? Seni eve götürüyorum."
Deniyordum. Fakat yaramın tekrar açılmaya başladığını, kanadığını hissediyordum. Acıyordu, umrumda değildi.
Berkan kendine gelmişti. Fakat çoktan
sağ kolumu Arda'nın omzuna atmış, o da anlık bir hareketle beni belimden yakalamıştı. Saniyeler içinde dışarı atılmıştık.
Odadan çıktığımızda Berkan'ın hızlı adımlarla bize doğru geldiğini duyabiliyordum.
"Deren, biraz daha hızlı olabilir misin?"
"Silahı var. Beni eve götür. Lütfen."
Yalvarıyordum.
"Tamam sevgilim tamam."

Asansöre ulaşmıştık. Asansörün kapısı tam kapanacaktı ki bir el araya girivermişti.

Arda beni belimden tutmayı bırakmıştı. Ayakta duramıyordum. Asansörün aynasına yaslandım.
Kapı tekrar açılmaya başladığında ikisi de birbirine girmişti. Ne yapmalıydım? Birbirlerini öldüreceklerdi!
Birkaç dakika sonra asansörden çıkmayı başarabilmiştim. Bir yandan onların olduğu tarafa gitmeye çalışıyor, bir yandan da yaramı kontrol ediyordum.
"Berkan! Arda!"
Ben orada yokmuşum gibi birbirlerini öldüresiye dövüyorlardı. Berkan'ın tekmesiyle Arda'nın yere düştüğünü gördüm. Berkan Arda'nın üzerindeydi. Hiç durmadan vuruyordu. Tüm gücümü toplayıp koştum. Koştum, koştum. Berkan'ın iki elini de yakaladım.
"Yeter! Onu öldüreceksin!"
Benim sesimle ikisi de bu dünyaya geri dönmüştü. Arda yerde kanlar içinde yatıyordu. Berkan'ın da durumu pek farklı sayılmazdı. Arda'nın üzerinden kalktı. Bana döndü.
"Gel buraya! Gidiyoruz!"
Kolumdan tutmuştu.
"Bırak beni, acıyor!"
Berkan beni çekiştirerek asansöre doğru götürüyordu. Arkamı döndüğümde ona baktım, belki de ona son kez bakıyordum. Derken Arda'nın yakın arkadaşı, Emre'yi görmüştüm. O da mı gelmişti? Arda'nın yüzüne dokunuyor, uyanmasını bekliyordu. Ağzımdan istemsizce bir şey çıkmıştı.
"Emre!"
Bunu dememle Berkan'ın duraksayıp arkasını dönmesi ve daha hızlı gitmesi bir olmuştu.
"Çabuk ol!"
"Beni çekiştirmeyi bırak!"
"Özür dilerim tatlım, tamam mı? Ama hızlı olmamız gerek."
Hiçbir şey söylemedim. Nihayet asansöre binmiştik. Nihayet diyordum, çünkü yaram gerçekten dayanılmaz bir hale gelmişti. Yürümek istemiyordum.
Sadece evimde olmak, normal hayatıma geri dönmek istiyordum.
Asansör kapısı kapanmadan tam 1 saniye önce insanların odalarından çıktıklarını, seslere uyandıklarını görmüştüm.

"İmdat!" bir umutla bağırmıştım.
"Tatlım, hadi ama. Yapma bunu."
"Senden nefret ediyorum! Arda'ya bir şey olursa ben ne yaparım?!"
"Arda diye biri yok artık! Unut onu!"
"Ölürüm de unutmam!"

Giriş katına gelmiştik. Hiçbir şey söylemeden asansörden çıktı. Beni de arkasında sürüklüyordu.
Arka kapı olduğunu düşündüğüm bir yerden çıkmıştık. Bizi bekleyen ne bir araba ne de birileri vardı.
Konuşmaya cesaret edemiyordum. Bir sağa bir sola bakındı. Etraf karanlıktı.
Sağa doğru gidiyorduk. Hastanenin bahçesinden çıkmıştık. Etrafta kimse yoktu. Saatin kaç olduğundan emin değildim. Belki 3, belki 4'dü.
O kadar sıkı tutuyordu ki sağ kolumu, artık hissetmiyordum.
"Berkan? Nereye gidiyoruz?"
Durdu. Yüzüme bakmıyordu.
"Sen iyi misin? Çok özür dilerim. Ben bunu yapmamalıydım."
"Ne? Neden bahsediyorsun?"
"Özür dilerim Deren. Ne olur beni affet."
Başını bana yasladı. Kollarını sardı. Bir süre sonra boynumun ıslandığını hissediyordum. Ağlıyor muydu?
"Berkan? Ağlıyor musun sen?"
Başını kaldırdı. Gözleri kızarmıştı.
"Seni, seni asla incitmek istememiştim."
Saçlarımı öptü. Artık kendinden bıkmış gibi bir hali vardı. Onu hiç böyle görmemiştim.

"Özür dilerim."

Ellerimi tutuyordu. Yaram o kadar acıyordu ki ellerim bile hassaslaşmıştı. Tabii o bunun farkında değildi.

"Beni affedebilecek misin?"
"Hayır."
Biraz sert olmuştu belki de. Fakat bunu hak etmişti.
Gözlerini kaçırıyordu. Hep gözlerimin içine bakan adam şimdi gözlerini kaçırıyordu.
"Gitmeni istiyorum."
Ağlıyordu. Hiç beklemediğim kadar içtendi.
Duyduklarıma inanamıyordum.
"Ne?" şaşkındım.
"Git."
"Ama..."
"Aması yok. Git dedim!"
Gidemiyordum. Bacaklarım hareket etmiyordu.
"Git dedim, git."
"Berkan..."
"Git, yoksa ben gideceğim."

TATLIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin