Sonun Başlangıcı

1.8K 50 2
                                    

İstemsizce koşuyordum. Ya Arda'ya doğru koşuyordum ya da Berkan'dan kaçıyordum. Hiç arkama bakmadan karanlıkta, bilmediğim bir sokağa doğru koşuyordum. Omzumu ıslatmış gözyaşları ürpermeme neden oluyordu. Yaramdan kanlar aktığını hissettikçe daha hızlı koşuyordum. Umrumda değildi. Gitmek istemiyordum, ondan uzaklaşmak istemiyordum. Fakat koşuyordum.

***

"Doktor! Çok şiddetli düştü, başı kanıyor!"

7 ay sonra

Her öğlen olduğu gibi ona kitap okuyordum. Karakterleri garip seslerle canlandırıyor, arada ona bakıyordum. Solumda bir kıpırdanma gördüğümde kalbim hızlanmıştı. Arada bir onun uyandığını düşler, gerçek olduğunu varsayarak hayallere kapılırdım. Fakat her zaman beynimin bana oynadığı bir oyun ile sonuçlanırdı. Tekrar bir kıpırdanma gördüğümde bu sefer farklı olduğuna inanmıştım. Yavaşça açmıştı gözlerini. Kalbim yerinden çıkacaktı. Uyanmıştı. Aylar sonra uyanmıştı.
"Uyandın!"
Bunu söyledikten sonra ani bir hareketle ayağa kalkıp "Doktor!" diye bağırıyordum.
Bir süre sonra yanımıza gelmişti. Birkaç şey yaptıktan sonra ayağa kalkmasını istedi. İlk başta biraz zorlansa da kalkabilmişti.
"Evet, Deren Hanım nasıl hissediyorsunuz?"
Deren, hiçbir şey söylemeden bakıyordu. Sanki ona seslenilmemiş gibi yüzü ifadesizdi.
"Deren Hanım?" bu sefer yüzü değişmişti.
"Ah, o ben miyim?"
Doktor telaşla odasından çıktı. Neler oluyor diye düşünmeden edemiyordum.
Deren'e sorgulayan gözlerle bakıyordum.
"Sen iyi misin?" endişeyle yüzüne baktım.
"Evet, neden?"
Cevap veremeden doktor odaya girmişti.
Doktor, bana işaret ederek beni dışarı çağırdı.
"Deren Hanım hafızasını kaybetmiş, birkaç test daha yapacağız."
"Nasıl olur? Kalıcı mı?"
"Henüz belli değil. Bir şeyleri hatırlaması aylar da sürebilir, yıllar da."
Doktor, değişen yüz ifademe endişeyle baktıktan sonra konuşmaya devam etti.
"Sizi hatırlaması için anılarınızdan bahsedin. İlk adım olarak ona kendinizi tanıtın."

Birkaç dakika sonra ikimiz de odaya girmiştik. Doktor birkaç soru daha soracaktı.
Deren tekrar yatağa uzanmış, tavanı izliyordu.
"Deren Hanım, soyadınız nedir?"
"Ben... ben bilmiyorum."
"Peki, öyleyse kaç yaşındasınız?"
"20?"
"Evet. Hatırladığınız herhangi bir şey, en ufak bir şey var mı?"
"Ben, ben evliyim."
Bunu duyar duymaz gözlerim açılmıştı. Evli olduğumuzu mu hatırlıyordu? Hatırladığı tek şey bu muydu?
"Kiminle olduğunu biliyor musunuz?"
"Hayır. Yani emin değilim. Bu adama benziyor."
Bunu söylerken eliyle beni işaret etmişti. Demek gerçekten hatırlıyordu beni.
"Başka, herhangi bir şey?"
"Tek hatırladığım bu. Bana ne oldu, anlatır mısınız?"
Bunu duyar duymaz doktoru bir kenara çektim. Onun beni farklı tanımasını istiyordum.
"Doktor, ona ben anlatırım."
"Nasıl isterseniz Berkan Bey."
Doktor odadan çıktı, kapıyı kapattı. Baş başa kalmıştık. Bana bakıyordu. Kafası karışmış gibiydi.
"Anlatacak mısın?"
Tekrar ayağa kalkmıştı.
"Önce sarılsak?"
Cevabını beklemeden ona sarılmış, kokusunu içime çekmiştim. Deren de bana karşılık vermişti. İlk defa beni itmiyor, sakince duruyordu.
"Seni seviyorum." istemsizce ağzımdan çıkmıştı.
"Sen, o musun? Evli olduğum adam?"
Şaşırmıştı.
"Evet, Berkan." elimi uzattım.
"Eh, ben de Deren."
"Sizinle tekrardan tanışmak bir zevkti hanımefendi."
Bir şeyler görüyormuş gibi duraksadı.
"İyi misin? Başın mı dönüyor?"
"Hı? Hayır hayır. Ben iyiyim. Sadece biraz... Afalladım."
"Uzanmak ister misin?"
"Olur."
Yamulmuş yastığını düzeltip uzanması için çekildim. Benimle konuşmak için çabalaması gerçekten çok hoştu.

"Daha iyi misin?"
"Evet, iyiyim. Teşekkür ederim."
Bir süre tavana baktı. Sonra bana meraklı bir ifadeyle döndü.
"Sen ve ben... Ne zamandır evliyiz?"
"8 ay."
Sen ve ben deyişi bile beni heyecanlandırıyordu.
"Peki öyleyse. Nasıl tanıştık?"
"Üniversitede. Aynı üniversitede okuyorduk. Sen bana çarptın, kitaplarımız düştü. Filmlerdeki gibi." diyerek güldüm.
"Sonra?" o da gülmüştü.
"Bir kitabın benimkilerle karışmıştı. Seni bulmaya çalıştım. Numaran yoktu, hangi bölümde olduğunu da bilmiyordum. Birkaç gün sonra seni buldum. Kitabını verdim. Sonra da tanıştık zaten. İlk buluşma derken bir bakmışız evlenme kararı alıyoruz."
"Romantik bir evlenme teklifi miydi?" gülümsüyordu.
"Kesinlikle öyleydi. Sana her şeyi anlatacağım, merak etme tatlım."
Tekrar düşüncelere dalmıştı. Uzun uzun tavanı izledikten sonra konuştu.
"Tekrar söyle."
"Neyi?"
"Az önce söylediğini."
"Tatlım? Sana hep öyle seslenirdim. Yani önceden. Eğer istemiyorsan..."
"Hayır hayır." kaşlarını çatmıştı.

"Geç oldu. Doktor, bir süre daha beklememizi istedi. Ama istersen evimize gidebiliriz."
"Bir evimiz mi var?" gözleri parlıyordu.
"Evet, bir evimiz var." dedim gülerek. Onun bu hali beni mutlu ediyordu.
"Gidebilir miyiz?"
Başımı sallayıp doktordan izin istemeye gittiğimde doktor, bir sakıncası olmadığını, en ufak bir şeyde hastaneye getirmem gerektiğini söyledi. Heyecanlı, aynı zamanda gergindim.

"Hadi gel. Gidiyoruz."
"Peki."
"Seni giydirelim önce."
Biraz utanmış görünüyordu. Fakat tek başına giyinmesi mümkün değildi. Ayakta zor duruyordu.
Hastane dolabına koyduğum kıyafetleri çıkardım.
"Kollarını kaldırır mısın?"
Kollarını kaldırmasıyla üzerindeki "hastane kıyafetini" çıkardım.
Giydirdikten sonra yavaşça tekerlekli sandalyeye oturmasına yardım ettim.
"Buna gerek yoktu."
"Ayakta zor duruyorsun ama."
"Elini tutmam yeterli."

Biraz sonra kalkıp elimi tuttu. Hem de kendi isteğiyle?

El ele hastaneden çıktık. Araba hazırdı.
Arabaya binerken bile elimi bırakmamıştı. Hafızasını kaybetmesi benim için iyi bir hal almaya başlamıştı.
Elimi sımsıkı tutuyordu. Kafası karışmış olmalıydı. Sonuçta hafızasını kaybetmişti.
"Daha ne kadar var?"
"Az kaldı tatlım."
Başını omzuma koyduğunu hissettim. Bana yakın hissediyor olmalıydı. Sonuçta tek hatırladığı kişi bendim.
Eve vardığımızda gözleri parladı. Beğenmişti. Bu evi çok önceden, sadece bizim için almıştım. Fakat işler ters gittiği için bir süredir beklemedeydi.

"Biz, burada mı yaşıyoruz?" dedi ellerimi tutarak.
"Evet."
"Çok güzel. Peki, anne ve babam, onları görebilir miyim?"
"Hayır. Üzgünüm."
"Neden?"
"Onları kaybettin. 7 yaşında."
Bir süre duraksadıktan sonra yüzüne buruk bir gülümseme yerleştirdi.
"Peki, olsun."
Onun bu cümlesi kalbimin belki milyonlara ayrılmasına sebep olmuştu. Onları hatırlıyor olabilir miydi? Belki o yüzden bir heyecanla onları görmek istemişti. Konuyu değiştirmem, onu daha fazla üzmemem gerekiyordu.
"Odanı görmek ister misin? Yani odamızı."
"Olur."
Odaya çıktığımızda kendini yatağa atmıştı. Çocuk gibiydi.
"Burası çok güzel. Bayıldım."
"Beğenmene sevindim. Şimdi ne yapmak istersin?"
"Yani, normalde neler yapardık? Mesela bir işim var mı?"
"Hayır, okulu bıraktın."
"Neden?"
"Sana göre olmadığını, benimle birlikte olmak istediğini söyledin. Ben de destekledim seni tabii ki."
"Öyle mi?" dedi gülerek. Gülüşü o kadar güzeldi ki.
"Evet, öyle." içimde bir burukluk vardı. Ona yalan söylüyordum. Daha doğrusu ona hayallerimi anlatıyordum. Bu bana acı verse de bir süreliğine hayalimi yaşamak beni mutlu ediyordu. O da mutlu görünüyordu. Bu yüzden sorun yoktu. En azından şimdilik...

TATLIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin